Haftanın içinden Türkiye Denilen Piramit olitika hayatımızın tekrar belirmeye başlayan bazı Pp levhaları karşısında toplumda bir üzüntünün doğdu- ğunu hissetmemek imkansız. Temsilciler Meclisinde cereyan eden bir takım hadiseler ister istemez eski Meclisi hatırlatıyor. Söz düellolarının kulislerde küfür, tükürük, hatta yumruk teatisine yol açtığına dair ha- berler herkesin canını sıkıyor. Bir çoğu yeni kurulmuş küçük partilerin ve onların basit çaplı liderlerinin tu- tumları üzerinde durmaya değmese bile, milletçe "ya- nma iktidarı" gözüyle bakılan C.H.P. içindeki davra- nışlar alâka soruyor. İllerde birbirlerini yiyen hizipler, küçük çevrelerde baskı peşinde koşan partizanlar, ni- hayet merkezde cereyan eden kudret mücadelesi hiç bir asil taraf taşımıyor. Hele birer küçük Menderes ör- neği olan politikacıların, parti içi faaliyetlerde düşük Başbakanın denemeden seçmiş usüllerini hâlâ tatbik- te fayda umduklarım görmek hayal kırıklığına yol açı- yor. Parti hayatının dışında, cemiyetin çeşitti kademe- lerinde eski kötü âdetlerin devam ettirilmesi, gene be- lirli kimselerin o işlerini uydurmaktaki maharetleri, dostlukların ve menfaatlerin şimdi başka kanallardan işlere tesiri vatandaşlarda hiç bir şeyin değişmediği* hiç bir fayin bu memlekette asla değişemeyeceği kay- gısını yaratıyor. Ama, biraz sükünetle ve serinkanlılıkla düşünülür- se, bunun başka türlü olmasına imkan var mıdır? Bir ihtilâl bir iktidarı süpürüp götürür. O iktidarın, içinde geliştiği vasatı bir anda değiştiremez. Yassıadaya tıkı- lanlar dörtyüz kişidir. Dörtyüz kişinin tedavülden kalk- masıyla her şeyin hemen güllük, gülistanlık olabilece- ğini sanmak için pak hayalperest olmak ve Türkiyenin realitelerini hiç bilmemek lâzımdır. Türkiye, cemiyet olarak gelişmesinin neticesi, bir piramittir. Bu piramitte fikirler ve temayüller daima yukardaki noktadan gelmiştir. Evvelâ inkılâplar, sonra demokrasi tepeden aşağıya doğru milleti sarmıştır. Bunlar hangi nisbette aşağıya inebilmişlerse, o derece- de tutunmuşlardır. İyilik ve fenalık, faydalı ve zararlı fikirler de öyle.. Tek parti idaresi, tabiatı icabı bir par- tizan idaredir. Demokrasiye geçtiğimiz, an partizanlı- ğın Ur füzeye konulup başka diyarlara gönderilivere- ceğini sananlar hayale kapılmışlardır. Nitekim C.H.P. iktidarının son dört yılında, bilhassa 12 Temmuz be- yannamesiyle açılan devrede tarafsızlık Cumhurbaşka- nından Başbakana ve Bakanlarının ekseriyetine, ora- dan da ancak bir kısmı valilere geçebilmiştir. Demok- rasimizin altın devri diye bilinen yıllarda partizanlık sadece piramitin alt katlarına doğru itiliyordu. Ama, cemiyetin bünyesinden kaybolmuş değildi. 1950'den, hele 1952 - 53'ten sonra yukardan gelen tesirlerin mahiyeti değişmiştir. Cumhurbaşkanından itibaren partizanlık, iktidarın sistemi haline sokulmuş- tur. Cemiyetin, bu derece kuvvetli tazyike dayanması- na İhtimal tasavvur olunamaz. Kaldı ki, partizanlığın nüvesi zaten mevcut bulunuyordu. D.P. iktidarı yılla- rında partizanlık, piramiti sanki tek partiye dönülmüş- cesine yeniden sarmış ve tahribatını yapmıştır. O yıllarda, yukardan aşağıya akan cereyanlar par- tizanlıktan ibaret kalmamıştır. Bilhassa Menderes, ce- AKİS, 22 MAYIS 1961 Metin TOKER ariyetteki bütün «bük telâkkilerini tepetaklak etmek için plânlı, programlı ve sistemli çalışmıştır. Belki de düşük efendinin bir plâna, programa, sisteme sahip bu- lunduğu tek saha bu olmuştur. Düşünmek lazımdır ki Menderes, bırakınız kendi milletvekillerini, muhalefet milletvekillerini ifsat için elinden gelen hiç bir şeyi esirgememiştir. Politika hayatının dejenere olması, po- litika denilince allaklığın, menfaatin, adiliğin, yalanın ve hunharlığın anlaşılması yolunda en ufak gayreti çok görmemiştir. Bir iktidar, iktidarın bütün başları ve bütün im- kânlarıyla bu yola sapar da cemiyette hiç bir köklü te- sir bırakmaz, böyle şey kabil değildir. Menderesin ve arkadaşlarının asıl günahları buradadır. Türkiye deni- len piramite, yukardan aşağıya çirkef boşaltmakta hu- susi dikkat sarfetmişlerdir. Kirli sulara bulaşmayanlar o derece nâdirdir ki. Bil böyle olunca, politika hayatı- mızın tekrar belirmeye başlayan bâzı levhalarını tabii karşılamak lâzımdır. Türkiyeceki bütün şeytanlar D.P. de, bütün melekler C. 1. P. de toplanmış değildi. Bir el- anın bir yarısının öteki yarısından pek, ama pek faz- la farklı bulunduğu şimdiye kadar görülmemiştir. Po- litika hayatımızda öyle simalar vardır ki bir safta değil de öteki safta bulunması tamamile tesadüflerin, hattâ kaderin neticesidir. Bunların şimdi, vaktiyle başkaları- nın davrandıkları gibi davranmalarında yadırganacak hiç bir taraf yoktur. Mesele, piramitin üst noktasında bugün bulunanların ve yarın oraya çıkacakların iyiliğe, doğruluğa ve dürüstlüğe prim vermelerinden ibarettir. Atatürkün Meclisleri çok zaman aranmıştır. Onla- rın inkılâplara bağlılığı, onların kalitesi anılmıştır. Ama meselâ bu Meclislerin sonuncusunda Atatürk kür- süye çıkıp ta kendi eserlerini inkâr etseydi ve hilâfetin geri getirilmesi lüzumuna savunsaydı acaba böyle bir teklifin lehinde kalkacak eller aleyhinde kalkacaklar- dan az mı olurdu? İnönünün son Meclisi, tek partili ha- yattan çok partili hayata filen bu memleketi getiren Meclistir. İnönü bu Meclisi Ur açış nutkunda demok- rasinin yürütülemeyeceği yolunda bir inanç ifade etsey- di kim bilir ne kahir bir ekseriyeti hemen arkasında bulurdu. Nihayet, bütün bir Gruba bugün Yassıada- ya tıkalı son Mecliste Menderes gerçek bir demokra- siyi son dakikada dahi savunsaydı, isteseydi tarih bo- yunca lanetle anılacak o heyet şanların ve şereflerin en büyüğüne derhal kavuşabilirdi, Sancarlar ve Kiriş- çioğlular aralarında hürriyetçilik yangına kalkışırlar, Ağaoğlular ve Deriler ne demokrasi şarkıları terennüm ederlerdi. Piramitin zirvesi, Türkiyede daima inanılmaz tesir icra etmiş ve gidişe şahsiyetinin damgasını vur- muştur. Başardı idareciler temayüllerini iyi seçmiş olanlar, başarısızları iyi seçmemiş bulunanlar olmuştur. Bu yüzdendir ki, son on senenin cemiyetimizde hiç bir tortu bırakmadığını sanarak cereyan edenler kar- şısında "Hâlâ mı, yaba?" diye karamsarlığa kapılmak bir haksız telâşlar. Bunun yerine memleketin sağlam kuvvetleri, piramitin üst noktasından artık sâdece ba- yırın gelmesini sağlamak için sımsıkı dururlarsa üzün- tü sebeplerinin yavaş yavaş, ama bir bir ortadan kalk tığını görmemiz kabil olur. 15