tatörlükle idare edeceğiz" sözleri a- çıklandığında "teessür"ü ister iste- mez büsbütün arttı. İşleri, hiç iyi gitmiyordu. Divan, mükemmel bir buluşla, baş sanıkları bizzat kendi arkadaşlarının samimi ve zamanında tutulmuş notları vası- tasıyla itham yolunu seçmişti. Erkek sözü Nitekim, aynı akibet Menderesin de başına geldi. Onun savcısı, DP. Grubunun zabıtlarıydı Grup, Tahki- kat Komisyonuna o Anayasa dışı yetkilerin verilmesinden sonra top- lanmıştı. Orada Menderes iki konuş- ma yapmış ve dağılma manzarası gösteren arkadaşlarım toparlamaya gayret etmişti. Birlik ve beraberlik lazımdı. Partinin bu müşkül anında bir kısım arkadaşlar yan çiziyorlar- dı. Bu hareketleri unutulmayacaktı. Buna mukabil, cansiperane çalışan- ların her mükafatı beklemeleri hak- larıydı! Menderes bu teşviklerinde o derece ileri gitmişti ki, kanunun tek- lifçilerinden Hüseyin Ortakçıogluyu “günün adamı ve başarılı hatibi" di- ye övmüştü. Zabıtlardan bu sözler o- kunduğunda, herkesin yüz hatların- da bir tebessüm belirdi. Zira, sanık mikrofonu başına sık sık gelen ve bir başka Murat Âli Ülgen olan bu za- vallının çapı çoktan malüm olmuştu. İşte, odunlardan milletvekili imal e- den sihirbaz marangoz Menderes bu safdili bile övmekten geri kalmamış- tı. menderesin ani marifeti başkaydı. Göğsünü gere gere. Grup kürsüsünden "Bu kanunun Anayasa- yı ihlâl ettiği gösterilirse, kendimi astırmaya hazırım" demişti. Başol ve düşük efendiyi mikrofon başına çağırarak bu sözlerin mânasını sor- du. Düşük efendiye bakılırsa bunlar a "o anın icabı olarak söylenmiş po- litik sözlerdi". Zaten Menderes, ne zaman bir incisi ortaya çıkarılsa aynı kalkanın arkasına sığınıyordu: Anın icabı olarak söylenmiş politik sözler! Yâni, palavralar.. Başol, Menderesin yakasını bırak- mak niyetinde değildi. Nitekim, kanu- nun Anayasaya aykırılığının en gü- rültülü şekilde gösterildiğini hatırlat- tı. O zaman düşük efendinin cevabı, bir hazin itiraf oldu: — O kuvvetli itirazlar henüz çık- mamıştı Reis beyfendi hazretleri!" Şimdi çıktığına göre, demek ki Menderes kendini astırmaya hazır olmak lâzımdı. Başol bunun bir mâ- na ifade etmediğini, fakat düşük Başbakanın usüllerini ortaya koydu- ğunu belirterek geçti. Birbirine girenler ypakat Yassıadanın asıl alaka çekici hâdisesi, sanıkların birbirine gir- 2 Benim oğlum bina okur! gı ei Menderesin tutu- tasvip etmediği herkesin bildiği | bir gerçektir. Sıtkı Yırcalı- nın Menderese karşı çıktığı da ma- lümdur. Sıtkı oYırcalının, meşhur Tahkikat Komisyonuna verilen yet- kileri Anayasaya aykırı bulduğu ise bir takım zabıtlarda tescil edilmiş- tir. Ama bilinen başka bir şey var dır: Sıtkı Yırcalı, mücadelesini dal- ma "arka fikirler" taşıyarak, yâni bir "sen kalk, ben oturayım" niye- tine sahip olarak yaptığı zehabını uyandırmıştır. Belki de iktidarları devrinde, kurnaz Menderesi yeneme- mesinin sebebi budur. Kurnaz, ama Menderes gibi alaturka kurnazlara karşı savaşırken o cins kurnazlıkta boynuz asla kulağı geçemeyeceğin- den rakibin silâhına hiç iltifat etme- mek, aksine, karşısına tamamile de- ğişik silâhla çıkmak başarının tek şartıdır. İnkılâp oldu, D. P. iktidarı yıkıldı gitti, devir değişti. Ama Yassı- adada görülüyor ki, Sıtkı Yırcalı değişmedi. Hep, aynı taktiğin esiri. Üstelik, taktik diye şimdi kendini inkâr ediyor ve tehlikeli bir oyun oynuyor. Herkes o zaman iyi dediğine şimdi kötü deme gayreti içindey- Sıtkı Yırcalı lışıyor. Şu, Tahkikat Komisyonunun salahiyetleri var ya.. Hani, geçen sene Yırcalı mücadele etmişti. İşte onlar, pek de Anayasaya aykırı sa- yılmazmış! Efendim, Fransada da -iyi ki, Fransayı görmüş, Yırcalı için dünyadaki tek örnek ya Fransadır, ya komşusu Belçika- Tahkikat Komisyonlarına böyle yetkilerin tanındığı olmuş!. Sonra, bir kanunun Anayasaya aykırılığı tasan halindeyken ileri sürülebilirmiş. Tasarı kanunlaştı mı, Sihirbazlar Kraliçesinin değneği dokunmuş gibi hü- kümler hemen Anayasaya uygun hal alırlarmış. Galiba Yırcalının unut- tuğu, "kanuni" ile "hukuki" tâbirleri arasındaki farktır. Meselâ Mec- lis "Sağ yanağında ben taşıyan herkes derhal hapsedilir ve üçbuçuk ay hapis yatar" diye bir kanun çıkarırsa o hüküm tasarı halinde de, kanun olarak da Anayasaya aykırılığından bir şey kaybetmez. Ama öyle anlaşılıyor ki Menderesin kirli mirasına göz dikenlerin tamamı Yassıadanın dışında değildir ve içindekiler, kendi postlarını garanti altına almış gibi varisliğe adaylıklarını koymaktadırlar. Hay- reddin Erkmen bile Selahiyet Kanununa kırmızı oy verme niyetini açık- larken ilâve etmektedir: '— Anayasaya aykırı okluğundan değil. Apolitik (bulunduğun- dan!." Sevsinler! Bir defa daha anlaşılıyor ki Yassıadada bir kısım sanıklar gerçeği görmeye başlarken, bir diğer grup hayal âlemi içindedir. Bu sonuncu- lar, yüzde oncu Zorlunun dışardaki milyoner adamlarının bir Fransız avukata avuç dolusu para ödeyip satın aldıkları mütalaayı savunmala- rının esası addedeceklerdir. Bunlara bakılırsa Türkiye Büyük Millet Meclisinden çıkarılan bir kanun, hele Anayasa Komisyonundan da geç- mişse hatalı olabilir, apolitik olabilir, yanlış takdire dayanabilir, anti- demokratik olabilir. Fakat, Anayasaya aykırı olamaz! Hattâ Anayasa Meclise kaza hakkı vermemişken Meclis bu hakkı, sanki kendisi sahip- miş gibi Ahmet Hamdi Sancarın hazik ellerine terkederse o tasarruf bile Anayasaya uygundur! Kim ne derse desin, bâtılın D. P. Grubu üyelerinin telakkileri üze- rindeki inanılmaz tesirini gördükten sonra insanın aklına geliyor: Ha- ni, "profesyonel başlap en bir illet vardır, meselâ her deli doktora karşısındakin az şüphe eder, onun gibi, D. P. Grubu üyeleri de * "politik delermezyan: a müptela! Şeşi, daima beş görüyorlar. AKİS, 22 MAYIS 1961