YURTTA OLUP BİTENLER vakit hayli gecikmişti. Önemli parti C.K.M.P. nin önemli lider Bölükba- şı başkanlığındaki önemli Genel İda- re Kurulu toplantısında görüşülen önemli meseleler işte bundan ibaret kaldı. Zabıta Saçla kim? yazınca boylu, yakışıklı Amerikan yarbayı, karşısındaki genç adamı tepeden tırnağa süzdü, sonra ingiliz- ce olarak: — İki gündür beni arıyormuşsu- nuz. Ne istiyorsunuz ?" dedi. uhatabı ağır ağır ve kollandığı kelimelere dikkat ederek cevap ver- di: "— Evet Yarbayım... Malümat a- lacak kimse bulamayınca, İnformati- on Service'e sizin baktığınızı söyle- diler, onun için rahatsız ettim. Bir hâdise hakkında malümat rica ede- cektim Yakışıklı Yarbay, karşısındakini dinledi ve cebinden bir Amerikan si- garası çıkararak muhatabına uzattı, sonra, cevap vermek üzere hazırlan- dı Karşısındaki genç adam bir gaze- teciydi ve bitirdiğimiz haftanın Sso- nunda Sinopta bir Türk erinin ölümü, birinin de yaralanmasıyla neticelenen hadise hakkında malümat talep edi- yordu. Yakışıklı Yarbay Burtyk me- seleye muttali olur olmaz birden de- Sişti ve: — Böyle bir hâdise olmuş. Fakat meseleyi pek uzattılar. Benim öğren- diğime göre mesele hiç de Türk u- mumi efkârının düşündüğü gibi değil. Evet bir kişi ölmüş, fakat bir Ame- rikalı kurşunu ile değil" dedi. Muhabir safi dikkat kesilmişti. Yarbaya biraz daha yavaş konuşma - sını, zira a, pek iyi olma- dığım bildirdi ve u: "— Peki, Kamile öldürmediy- se, silâh kendi a, mi ateş alıp Türk erini öldürmü Yarbay bu ani "se karşısında “il an durakladı, sonra: — Benim iin budur. Esasen bu General meşgul oluyor. Zan- nederim haftanın sonunda kati ma- lümat alırsınız" dedi ve gazeteciyi uğurladı. Hâdise, geçen hafta cuma akşa- mı cereyan ediyordu. Haftanın so- nunda gazeteler yoluyla umumi ef- kâra intikal eden bir öldürme haberi birden ortalığın karışmasına sebep oldu. Amerikan mehafili gazetecile- rin hücumuna mâruz kaldı. Mesele- nin nedeni ve niçini üzerinde tahki- kat yapılmağa başlandı. Cinayet var... Basın yoluyla umumi efkâra intikal eden hâdisenin İçli bir hikâyesi mevcuttur. Hâdise günü, Sinop ya- rımadasının tam tepesinde bulunan dar üssünün nizamiye o kapısında yabancı plâkalı bir otomobil durdu. Nizamiye kapısında, nöbet tutmakta olan biri Türk, diğeri Amerikalı iki er, birden arabanın durduğu yere se- ğirttiler. Amerikalının adı O'Hara, Türk erininki ise Celâl Güneşti. Si- nirleri hayli gergin iki nöbetçi, acele- ci adımlarla yabana otomobilin bu- lunduğu yere varınca durdular ve a- rabayı kontrol için vaziyet aldılar. İş- te kızılca kıyamet, bu hazırlanma ile koptu. Her iki er de arabayı kendisi kontrol etmek istiyordu. Aralarında sert bir ağız kavgan başladı. Ba var ki her ikisi de birbirinin dilinden lamıyordu. Bir ara Celâl Güneş Ame- rikalı O'Hara'nın sert bir müdahale- sine mâruz kaldı ve yere düştü. Bu sırada başka Amerikalılar da arka- daşlarının yardımına koştular ve bir kördöğüşü başladı. Bu sırada Celâl Güneşin imdat nidaları Nizamiyeden duyulmuş olmalı ki Türk erleri de hâdise yerine koştular ve onlar da döğüşe katıldılar. Tam o anda iki el silâh sesi duyuldu, arkasından er Rı- fat Aslanın: “— Oy, vuruldum!" nidası tepe- yi kapladı. Er Aslanın kalçasından paçaları- na doğru kan akıyordu. Biraz ilerde ise, elinde karabin, başka bir Ameri- kalı er bulunuyordu. Silâh sesiyle or- talık bir defa daha karıştı ve Türk- ler ellerine geçirdikleri taşlarla Ame- rikalıların üzerine hücum ettiler. Ne var ki gürültü etraftan duyulmuş hâdise yeri hayli kalabalıklaşmıştı. Kavgacılar ayrıldı ve ağır yaralı Bu- lancaklı Rıfat Aslan bir ambulansa konularak, hastaneye kaldırıldı. Di- ğer yaralı Celâl Güneşe ise derhal ilk yardıma başlandı. Haber süratle Sinopta yayıldı. Şehre inen ilk haber, iki Türk erinin Amerikalılar tarafından katledildiği Eee olduğu için heyecan son had- dini buldu ve gençlik harekete geç- mek için hazırlıklara başladı..Fakat mesele öyle değildi. Bir müddet son- ra ağır yaralı Rıfat Aslanın hastaha- nede komadan çıkamadığı ve öldüğü ting için Vilayete müracaat ettiler ve dövizler hazırladılar. Fakat Vilâ- yetten müsaade çıkmadı ve gençlerin hazırladığı "kana kan isteriz", "cana can almasını biliriz" rinde kaldı dövizleri elle 20 YERÜSTÜ FAALİYETİ!.. AKİS, 22 MAYIS 1961