Hamlet, Oidipus, Kral Lear, Faust." "— Bunlar hep klâsiklerden. Mo- dern oyunlardan sevdiğiniz rolle- riniz..» " —Ruhlar Gelirsedeki koca ro- lü.." "—Şimdiye kadar kaç eser sah- neye koydunuz? — Onbeşi buldu." Bunların içinde sizin en gü- vendiğiniz mizansenler hangi oyun- lardadır acaba?" — Miras, Cadı Kazam, Anna Frankdaki mizansenlerimi beğeni- Ya En çok bunları beğeniyo- um." ”. ” — İlk sahneye koyduğunuz e- er.. — 1947 de Tatbikat Sahnesin- de Alfred de Musset” nin Şamdan- cısını koydum — Sizi ne zaman sahnede göre- in Seyirci olarak Umum Mü- dür oluşunuzdan daha Önemli bu bizim için." — Haklısınız. Benim için de öy- le. Ben de her şeyden önce bir sah- ne sanatçısıyım. Benim için de ö- nemli olan sahnedir, rejisör ve o- yuncu alarak. Önümüzdeki mevsi- mi Shakespeare'in bir oyunuyla aç- mak ep ke O oyunda oynamak Me — Sha akespeare'i in hangi oyunu konacak sahneye? "“— Şimdiden bir şey söylemek doğru olmaz. Daha Edebi Heyet bir karara varmadı." "—- e — Macbeth veya Venedik Taciri olabilir.." Sigaraları yeniledik. Benim gö- züm saatte, Gökçerin gözü saatte. Öyle sıkışık bir zaman aralığına sıkıştırdık ki, konuşmayı. — Bir şey daha, diyorum, Ti- yatronun seyirciye kapalı olan, se- yircinin bilmediği bir yanı daha var. Kulis. Seyirci karşısına derli toplu çıkan nice oyunların hazırla- a ve oynanışında türlü terslikler olur. Geçtikten sonra gülünür ama o sırada hiç de işin gülünecek yanı yoktur. Böyle bir ,şey varmı tiyat- ro AE RENLEZM İK — Benim şanla, pek geçme- di böyle bir şey diyebilirim. Yalnız biri var. İlgi çekici bulursanız an- latayım. Geçen yıl Parise gitmiş- tik, biliyorsunuz. Kral Oidipus'la Orhan Asenanın Hurrem Sultanını oynamıştık. Tiyatro binası, sahne, kulis, odalar bize yabancı tabii.. AKİS ,17 NİSAN 1961 Oidipusu oynuyoruz. Nevit Kodallı grubuyla kulise yerleşmiş. Ben sah- neden çıkıp kıyafet değiştireceğim. Çıktım sahneden, zaman az, koş- tum kapının birini açtım, baktım yanlış bir oda. Aşağı inen, yukarı çıkan bir sürü merdiven ve odalar. Odayı şaşırmışım. Temsil devam ediyor.. Merdivenlerden indim, bir kapı daha.. O da yanlış. Felâket. Zaman geçiyor. Yok mu burda kim- seler diye bağırdım. Odayı bulmanın imkânı da yok. Son bir hamle yap- tım. Yeniden merdivenlerden indim, önüme bir kapı çıktı, can havliyle kapıyı açtım ve., sokağa çıktım! Evet ya, sokağa! Kral Oidipus kı- lığıyla Parisin sokağına... Ama işi- me yaradı sokağa çıkmak. Giriş kapısından odanın nerde olduğunu biliyorum. Hemen yöneldim, odayı buldum, Boyundum, giyindim, koş- turdum sahneye..' — Yetiştiniz mi?" “— Evet, yetiştim!" Gökçerle bundan sonra biraz da tiyatronun, bizim tiyatronun genel meseleleri üzerinde konuştuk. Böl- ge Tiyatroları konusunda kanun hazırlıklarının ilerlediğini söyledi. Bu tiyatroların kadrosunu bulabil- mek, başlı başına bir mesele. "-— Bu konuda ne düşünüyorsu- Müze” dedim. Cevap verdi: " —Haklısınız, Milli Eğitim Plân lama komisyonunda da bu mesele üzerinde titizlikle durduk. Bir kere Ankara Devlet Konservatuarının ıslâhı işi ele alınacak. Genişletile- cek. İzmir Devlet Konservatuarı günün ihtiyaçlarına cevap verecek bir hâle getirilecek. İstanbul Kon- servatuarının devlet eliyle yöne- tilmesi sağlanacak,. Bu suretle İs- tanbulda da, geniş çaplı ve imkân- Jı bir konservatuar kurulmuş ola- cak. Ayrıca, Bölge Tiyatrolarının elemanlarım kendi bölgelerinden sağlamalarını düşünüyoruz. Bunun için de, her tiyatronun yanında, bir de Tiyatro okulu açacağız. Bunlar takdir edersiniz ki, para, zaman ve eleman işidir. Ama yapacağız." — Türk tiyatrosunun bugünkü durumu hakkında ne düşünüyorsu- nuz?" "— Tiyatronun bir çok unsurla- rı var. Binası var, seyircisi var, ya- zan var, oyuncusu var. Bence, Türk tiyatrosu icra yönünden övünüle- cek bir seviyededir. Geçen yılki Pa- ris turnesi bu bakımdan bizim gö- rüşümüzü haklı çıkardı. Bu benim SANATÇI VE DÜNYASI için bir İdealdi. Yüzyıldan beri batı ülkelerinle- Türk Tiyatrosunun du- rumu baklanda hiç bir bilgi yoktu. Paris turnemiz İcra yönünden hiç de geri olmadığımızı, hattâ bir çok ba- kımlardan ileri olduğumuzu ispat m sanıyorum." — Peki, tiyatro yazarlığımız?" — Biliyorsunuz, bizim klâsik bir tiyatromuz yok. Yani bugünkü anlamıyla. Tiyatro yazarlığımız son yıllarda gelişme içindedir. Her yıl yeni yeni yazarlar çıkıyor orta- ya. Yalan bir gelecekte Türk tiyat- rosunun eser yönünden temeli ola- cak yazarlarımız da yetişecektir elbette. Biz elden geldiğince, tiyat- ro yazarlığının Kami için des- tek k olmaya çalışıyoruz — Evet, özellikle bir iki yıldır, bir destekleme kampanyanız var. Tutum olarak iyi tabii. Yalnız öl- çülerde biraz fazla hoşgörür değil misiniz?" — Haklı olabilirsiniz. Bizi yerli oyunlara ilgi göstermiyor diye ten- kid etmeyin de, fazla hoşgörürlükle tenkid edin, razıyız. Ama ölçülerde biraz değişiklik yapmak, dediğiniz gibi, faydasız olmıyacak sanırım." — Gene geçen yıl ve bu yıl oyun culara reji yapma imkânını veriyor- sunuz. zi denemeden aldığınız so- nuç nedir "— İyi, sonuçlar aldığımızı sa- nıyoruz. Meselâ bir Ziya Demireli tiyatromuz rejisör alarak kazan- mıştır. Bölge tiyatroları, yalnız tec- rübeli oyunculara değil, sahne ko- yucularına da ihtiyaç gösteriyor. Şimdiden arkadaşlarımızın reji yö- nünden de tecrübe sahibi olmaları- na çalışıyoruz. Bu yılki denemele- rimizin ikisinden çok iyi sonuçlar dık," "— Kimler meselâ?" "— Şimdiden ad vermem doğru olmaz. Ama ben sonuçdan memnu- num." Cüneyt Gökçerin Mayıs ayı içki- de bir Rusya gezisi olacak. Hem in- celeme yapacak, hem de Kral Lcear'i oynıyacak. Sonra Batı Almanya Hükümetinin davetlisi olarak Al- manyaya gidecek. Saatlerimiz 19.30 olmuştu. O, Amerikan Tiyatrosu- nun oyununa gidecekti. Hazırlana- cak. Sanatsevenlerdeli Kitap Ser- gisinin hazırlıkları da beni bekli- or — Sizi sevenlere bir diyeceği- niz?" dedim ". sevgiler...” dedi. 31