YURTTA OLUP BİTENLER retçi kabul etmiyen Gürsel, hastalı- üstelik zaman zaman çalışmalarından sonra kısa bir süre istirahat edecektir. oGürselin İstan- buldaki temasları sonunda memleke- te hâkim şartlar üzerinde daha da aydınlanmış halde başkente döneceği ve bunları M.B.K. ndeki genç arka- daşlarına bir defa daha anlatacağı şüphesizdir. M.B.K. Ses veren kapılar B itirdiğimiz haftanın ortalarında iki gün Temsilciler Meclisinin salon- larında, koridorlarında M.B.K. üyele- rinin aşina yüzlerini veya üniforma- larını arayanlar pek Şalı ve çarşamba günleri ihtilâlci subaylar büyük binanın kendilerine ayrılmış bulunan ve ortadaki elips masayla hemen hemen tamamile do- lan odasında bir araya geldiler, ora- dan adeta hiç çıkmadılar. Değişiklik bundan ibaret kalmadı. Çalışmalara Devlet ve oHükümet Başkanlığıyla birlikte M.B.K. Başkanlığını da uh- desinde bulunduran Cemal Gürsel man zaman katıldı. Daha doğrusu, başkanlık etti. Fakat görüşmelerin tamamında bulunmadı. Çarşamba ak- şamı olup ta M.B.K. odasının maro- ken kaplı kapıları açıldığında dışarı çıkanlar yorgun ve düşünceliydiler. lara, mevcut temayüllerin bazen uz- laştırılması, bazen de bunlardan bi- rinin ötekine nazaran ekseriyet sağ- laması neticesi varılmıştı. Fakat o gece basına bir şey duyurulmadı. Zi- ra Komite ie tesbit edilen gö- rüşlerin i efkâra bir tebliğle açıklanmasını faydalı Hazırlanan tebliğ müzakerelerin ne- ticesini ihtiva ediyordu. Çarşamba akşamı varılan karar neticesi hazır- lanan tebliği, Komite Başkanı Cemal ladı ve tebliğ derhal gazetecilere ve- rildi. Ertesi gün de Devlet ve Hü- kümet Başkam, hemen hiç kimseye duyurulmaksızın, rahatsızlandığın- dan beri ilk defa olarak İstanbula ha- reket etti. Tebliğ, Gagarinin feza yolculuğu- nun-İlk akisleriyle aynı güne tesadüf ettiğinden bazı gazetelerde fazla gös- terişli yer bulamadı ama, okuyanlar üzerinde . "çok önemli" intibarını u- yandırmaktan da geri kalmadı. Bil- hassa başkentin o siyasi çevreleri ve hâdiseleri oOoyakından takip edenler kelimelerin altındaki mânayı kolay- lıkla sezdiler. Bu yüzdendir ki tebli- 2 RAGIP PAŞANIN PALASI ğin bazı-kısımları daha ziyade mem- nunluk, bazı kısımları rahatsızlık ya- rattı. Fakat herkes, böyle bir açıkla- manın tam zamanı olduğu noktasın- da ittifak etti. Üç mühim madde Çev üç madde halinde hazırlandı ve öyle yayınlandı. Birinci madde en ziyade alaka andıran konuya, seçimlere taallük ediyordu. Seçimle- rin tarihi bahsinde K. üyeleri arasında değişik fikirlerin bulunduğu biliniyordu. Ancak -ve tabii- bu de- Sişiklikler çizilen 29 Ekim 1961 sı- nırının içinde kalan odeğişikliklerdi. Yoksa, o tarihin uzatılması diye bir düşünce hiç kimse tarafından ifade edilmemekteydi. Nitekim görüşmeler sırasında buna iltifat eden tek, ama tek üye çıkmadı. Mesele şuydu: Se- çimler Yassıada duruşmalarının so- nu alınmadan yapılabilir mi? Komi- te, buna haklı olarak imkân görmedi. Demek ki bir' kilometre taşı Yüksek Adalet Divanının çalışma süresiydi. Bir başka kilometre taşı 29 Ekim 1961 olduğuna göre seçimler sureti katiyyede bu arada yapılacaktı. Gö- rüşmelerde bu neticeye (o varıldıktan sonra, tebliğin o maddesi kaleme alı- nırken seçimlerin mutlaka son daki- kaya bırakılmasının Komitenin arzu- su ve umumi temayülü olmadığının belirtilmesinde fayda görüldü. O yüz- dendir ki maddede seçimlerin "çok erken" bir tarihte yapılacağına dair yetkisiz kaynakların çıkardıkları çe- şitli söylentiler bahis konusu edildi, bu husus düzeltildi. "Çok erken" se- çim kabil değildi. Yüksek Adalet Di- vanının çalışmalarının sonu beklene- cekti. Ama bu. Erken Seçimin mah- kümiyet i mânâsına gelmiyordu. "Çok" eki, tebliğe bunu belirtme ar- zusunun işareti olarak girdi. Madde, muğlâk tek cihet taşıyor- du. Yassıada duruşmaları 29 Ekime kadar bitmezse veya meselâ 20 E- ır? Bu husus üzerinde du- rulmasına lüzum görülmedi. Ama Türk Silâhlı Kuvvetlerinin asıl taah- hüdü 29 Ekim olduğuna ve ikinci şart sâdece bir "elbette daha iyi olur" fik- rinin neticesi bulunduğuna göre bir tercih bahis konusu değildir. Komi- tede de bugün hâkim olan görüş bu- dur. Bu yüzdendir ki Yüksek Adalet Divanının elini çabuk tutması daha da önem kazanmıştır. Ancak, durum buyken Yassıadaya yeniden bazı dosyaların, gönderilme- si, çalışmaları uzatacağı düşüncesiyle ve bir takım tadsız ihtilâtlara yol a- çacağı endişesiyle merak konusu ol- du. Bu hususta bir AKİS muhabiri- nin sorusuna muhatap olan bir Ko- AKİS, 17 NİSAN 1961