EŞLERİNİN AĞZINDAN GÜNÜN ADAMLARI Salim Başolu Anlatıyor gözlü, uzun kaşlı, keskin hatlı, tat- lı bir hanım. Üzerinde çiçekli bir elbise var. Tabii söze kocasının sıh- hatini sorarak başlıyorum. Meliha hanım da büyük bir nezaketle eşi- nin iyi olduğunu ve ona benim gele- ceğimden bahsettiğini söylüyor. Sa- lim Başol röportaj için "Lüzum var mı? Ben hakimim!" demiş. Zaten onu konuşturmağa çalışan gazete- cilere hep bu cevabı veriyor. Meliha Başolla sohbetimiz aynı konu üzerinde devam ediyor. Başol, Temyiz Mahkemesinde ciddiyeti ve aksiliği ile şöhret yapmış bir ha- kim. Bütün meslek hayatı boyunca onu Adliye, binasında gülerken ve- ya bir arkadaşıyla şakalaşırken gö- ren yok. Avukatları paylar, sıra- sında salondan dışarı çıkarır. İlk olarak Temyiz Birinci Daire Reisi iken ismi meslek çevresi dı- şında duyulmaya başlıyor. Hüseyin Cahit Yalçın, Aldoğan, Gülek dâ- valarındaki kararları, o devrin İk- tidarı ile Muhalefeti arasında gün- lerce münakaşa mevzuu oluyor. Bilhassa Gülek meselesinden sonra Başolun görülen lüzum üzerine va- zifeden uzaklaştırılması bir ogün meselesi gibi görünüyor. Bakkal- larda, taksilerde bile hep bu ko- nuşuluyor. Meliha hanım endişe i- çindedir. Kocası hakimlikten başka birşey yapamaz ki... Bütün hayatı, istikbâli mevzuubahis. Fakat hay- kalkışmıyorlarsa, karardan da onu cezalandırmaya çalışmıyor- lar. Muhakkak ki Salim Başol, ha- kim olarak en büyük imtihanım o zaman vermiştir. Eğer iktidar onda tesir altında kalmaya bir temayül görseydi ve eğer. Başol bitaraf ha- kimliğini unutup, bir an için rel cana kapılmış olsaydı, o hakimi mesleğinin sonu gelmiş demekti, Bunlar olmadığından, ona dokuna- mıyorlar. Tabii Salim bey bu sıkın- tılı günlerde de ağzını açıp, bir şey söylemiyor. İstikbâli hakkında her kafadan bir ses çıkarken, o gene hakimlik sıfatına bürünüp, susu- yor. Geçen sene Başollar yazı Erdek- AKİS, 17 NİSAN 1961 te geçirmişlerdir. O sıralarda dört beş kişi bir araya toplanınca laf dö- nüp dolaşıp Sonbaharda başlayacak mahkemelere geliyor. Herkes bir tahminde bulunuyor, yalnız Ba- şolun sesi çıkmıyor. "Beis bey, siz ne düşünüyorsunuz?" dedikleri za- man hep lâfı değiştiriyor. O kadar ki şimdi aynı ahbaplar sitem edi- yorlar. "Yüksek Adalet Divanı Baş- kam MM demek o zamandan İnsan bir Girmenin diye. Halbuki Salim Başolun sırrı, işte bu: Ha- kimliği, beşeri hislerinden ağır ba- sıyor. En büyük aşkı 2 içerken, Meliha hanım kocasının resmi hayatı ile husu- sinin arasında o kadar güler yüzlü konuşkanmış. Ev halkı ile şakala- şır, onları hep güldürürmüş. Hele oğlu Güngürle olunca, Güngör ismi ortaya atılınca Me- liha hanımla genç komşusu birbir- lerine bakıp, gülüyorlar. Yüksek Adalet Divanı Başkanının yegâ- ne zaafına temas ettiğimiz belli. Salim Başolun her gördüğüne ilk suali şu: "Oğlum kime benziyor?" Haklı olarak tıpkı babasının mode- li olduğu söylenince dünyalar onun oluyor. Daha Niksarda, Güngör bir haç aylık bebek iken Salim bey e- vine koşar, oğlunu uykuda seyre- dermiş. Biraz büyüdükten sonra çocuğun dersleri ile, eğlencesi ile düşmezmiş. Hep Güngörü anlatır- mış. Arkadaşları takılrlarmış. "Nazar değecek, şımaracak" diye. Fakat, anne baba talihli. Meliha hanım tevazuundan öyle diyor ama, aslında talihten değil. Şüphesiz iyi terbiyeden. Gürgör hiç bir zaman büyüklerinin yüzünü kızartmamış- tır. Yüksek tahsil çağı gelince, Ba- şol oğlunu kendisi gibi hakim yap- mak istemiş, fakat o razı olmamış- tr. Belki çocuk babasının maddi balamdan hiç te tatminkâr olmayan yorucu hayatini göze alamamıştır, belki de annesinin tesiri altında kalmıştır. Meliha hanım Güngörün ya mühendis, veya doktor olması- nı istemiştir. Sonra, Teknik Üniver- sitede karar kılınmıştır. Fakat Salim Başol ve eşi Meliha Başol Saadetin sırrı: Anlaşma