Kocatopçu bunun zam değil, maliye- tin. gözönünde tutulması suretiyle yapılacak bir fiyat tesbiti olduğunu, başka türlü normal ticaret yapma - nın imkânsızlığım söylemiştir. Bu- na rağmen İktidarın umumi temayü- lü, psikolojik tesirleri (o bakımından böyle bir "ayarlama" nın zamansız olacağı seklinde tezahür etmiştir. İkinci bir çatışma, Sanayi bakan- lığına, bağlı bazı Genel Müdürler ü- zerinde M.B.K. nin tasarruflarda bu- lunma arzusundan doğmuştur. Ko- catopçu bu müdahale o teşebbüsünü reddetmiş ve beraber (o çalışmaktan memnun kaldığı mesai arkadaşlarını değiştirmeye yanaşmamıştır. Koca- topçunun haklı bulunduğu nokta bu- dur. Hakikaten M.B.K. nin bu nevi islerle uğraşmaması şayanı temen- nidir. Zira bu, idare mekanizmasının yüksek kademelerinde daimi bir hu- zursuzluk, emniyetsizlik yaratmakta, yarından emin olmama çalışma ve- rimini azaltmaktadır. Nitekim, Koca topçunun istifası (o haberiyle birlikte gazetelerde bazı Genel (Müdürlerin değiştireleceği yolunda o şayialar da çıkmıs, hattâ bunları adedi olarak 14 gibi çok yüksek bir rakam orta- ya atılmıştır. Tasavvur, tabil.hiç iyi karşılanmamıştır. Üstelik, talepler - den hepsinin yerinde bulunduğunu i- leri sürmek de kolay değildir. Teknik mevkileri işgal eden Zzevatı kendi Bakanlarının takdirine terketmek, şüphesiz daha uygun bir tutumdur. Kocatopçu bu konuda bazı ısrarlar karşısında kalınca o vazifesinden ay- rılmayı tercih etmiştir. Yoksa "oto- mobil meselesi" veya "20 bin lira ay- lık" diye bir mesele olmamıştır. Ama Bakanın son "Turistik Avrupa Gezi- si" nin kendisine sempati sağlama- dığı doğrudur. Sanayi Bakanının istifasını başka istifaların takip edeceği de doğru değildir,, Bu arada adından bahsedi- len Ticaret Bakanı Mehmet Baydur bir ara itaba maruz kalmışsa da son- radan arzulanan işi yapmış ve mese- le kapanmıştır. Hükümetten ayrılma arzusunu ciddi olarak taşıyan Ba- kan, Adalet Bakanı Ekrem Tüzemen- dir. Tüzemen istifasını otamamile şahsi sebeplerden ve Bakanlığa alış- madığından vermiş, fakat bu kabul olunmamıştır. Buna rağmen Tüzemen ağır yükü devredeceği günü hâlâ iş- tiyakla beklemektedir. Ancak vazife- sini sonuna kadar yapmaktan kaça cak tipte bir insan olmadığından o nün da istifası bahis konusu değildir. Zâten şartların bir Hükümet me- selesinin ortaya çıkmasına müsait bulunduğu herkes tarafından kabul edilmektedir ve böyle bir meselenin doğmasına yol açmaktan da cekinil- mektedir. Üniversite Şu dağın ardında K'sa boylu, gri elbiseli, saçları dö- külmüş adam gözlüğünü masa- nın üzerinden alıp gözlerine yerleş- tirikten sonra., kirpiklerini o kırpış- tırdı. Elindeki Yeni Harman sigara- sından derin bir nefes çekti ve zevkle dumanını üfledi. Sonra kelimelerin üzerine basa basa: " — Hatanın düzeleceğine katiyet- le inanıyorum. Çünkü bir hukuk pro- fesörü olarak hukuka inanıyorum" dedi Hâdise, geçen haftanın sonlarında bir gün, saatlerin 14.55 i gösterdiği sıralarda Ayten sokaktaki 39 numa- ralı evin zevkle döşenmiş bir odasın- da cereyan ediyordu. Odadaki masa- nın üzerinde bir yığın gazete bulun- makta ve gazetelerin birinci sayfa- larında iri puntolarla "M.B.K. nin tebliği" başlığı okunmaktaydı. Teb- liğin metnine gelince, metin, kısa boylu adamın söylediklerini teyid e- der görünmüyordu. Zira tebliğde 114 ve 115 sayılı kanunların gereği gibi uygulanacağı belirtilmişti. Kısa boylu adamın adı Fadıl Hak- kı Surdu. Hukuk Fakültesi Maliye kürsüsünü bir zamanlar büyük bir haşmetle işgal eden zat, şimdi 28 Ni- san tarihini bekliyor ve sözlerinden de anlaşıldığına göre, birşeyler ola- cağını hâlâ ümit ediyordu . Devam etti: "— 114 sayılı kanun gibi bir ka- Fadıl Hakkı Sur Pembe gözlükler YURTTA OLUP BİTENLER nunun düzeltileceğine tam bir itimâ- dım vardır. Cünkü bu kanun yasama kuvvetiyle yürütme kuvveti daki iş bölümüne aylandır. umumi ve objektif o kaideler 114 sayılı kanun özü bakımından bu mânada bir kanun değildir. e Sonra, 147 öğretim üyesine ve yardımcıla- rına tatbik edilen bu muamele emek- liye ayırma değil, meslekten tard ve mesleğin icrasından memnuiyet ce- zasıdır. Ceza Hukukundaki kanun- suz suç olmaz, kanunsuz ceza olmaz prensibi bütün bir memlekette kabul edilen ana hukuk prensibidir. Bu prensibe göre meslekten tard ve mes- leğin icrasından memnuiyet cezaları, mer'i kanunlarda yazılı sebeplere da- yanılarak ve o kanunlarda yazılı hu- kuki yollardan verilebilir Kısa boylu adam bunları söyledik- ten sonra ilâve etti: — İşte bunun içindir ki, hatanın ere emmim." özü masanın üzerindeki gazstelele takılmış olan muhatabının, , yüzündeki endişeyi farkedince gülüm- sedi ve başını salladı. Profesör Fadıl Hakki Surun bu son derece nikbin düşüncelerine haf- tanın sonunda iştirak etmek cidden güçtü. Zâten daha haftanın başında emektar Ankara Palas salonlarında, dolaşan bazı adamların yüzlerindeki ifadeyi görenler, Prof. Sur kadar nik- bin olamadılar. Ankara Palastaki bu adamlar birer öğretim üyesiydiler ve o gün başkentte bir görüşmeden he- nüz çıkmış bulunuyorlardı. Salonun' kâh şurasında, kâh burasında oturan, oturdukları yerde pek fazla kalama- yıp dolaşmayı tercih eden bu zatlar, aylardır ağızlara sakız olan bir me- selenin iyi niyet elçileriydiler. 147 ler meselesi olarak adlandırılan ve Üniversite camiası içinde, nasıl bir sonuca ereceği bir türlü kestirilemi- yaklaştırıyordu. Zira 147 öğretim ü- yesi. Nisan ayının 28 inde emekliye sevkedilecekti. gayet o tarihe kadar dinin son perdesi birçok üzüntülü in- sanı ortada bırakarak kapanacakta. Haftanın basındaki pazartesi günü çeşitli sebeplerle başkentte bir araya gelen bu adamlar, hazır Ankarada toplanmışken bir ziyaret yapmayı ve Başkan Gürselle mesele hakkında bir kere daha görüşmeyi arzulamalar- dı. Yoksa, önceden verilmiş bir ka- rarları yoktu. Prof. Dr. Tevfik Sağlam Ankara- da bulunuyordu. Prof. Dr. Reşat Ga- ran başkente gelmiş ve Ankara Ba