Duruşmaların Anatomisi «Sürat S Türk milletinin m bir defa daha Yassıadaya ve oranın hâkimlerine çevrilmiş bulunuyor. M.B.K. tebliğinde, Gemi için duruşmaların bitmesinin bek- lendiği hatırlatıldığına göre Yüksek Adalet Divanı ça- lışmaları bir ikinci bakımdan önem kazanmıştır. Se- çimlerin nasıl tehalükle özlendiği, artık pek az kim- senin meçhulüdür. Cemiyette mevcudiyeti aşikâr dol- gunluğun tek tabii deşarj yolu olan seçimler ne kadar önce yapılabilir ve normal demokratik idare ne kadar erken kurulabilirse İkinci Cumhuriyet aynı nisbette sağlam temeller üzerine oturacaktır. Fakat "ne kadar önce" nin ve "ne kadar evvel" in duruşmaların sonun- dan Önceyi ve evveli ifade etmediği muhakkaktır. M.B. K. eski rejimin tasfiyesi işini kendi omuzuna almakla memleket menfaatinin nerede bulunduğunu isabetle teşhis etmiştir. Bu, aynı zamanda bir feragatin ve fe- dakârlığın da delilidir. Geçici İdare böylece, başladığı temizliği bitirecek ve İkinci Cumhuriyetin kitabı bir temiz sayfadan açılacaktır. Elbette ki o sayfayı dev- ralanlar da bunun gereğini yapacaklar ve görevlerine bütün eski hesapların görüldüğünü, artık vatandaşlar arasında, mazileri ne olursa olsun bir fark kalmadığı- nı resmen bildirmekle başlayacaklardır. Fakat bugün, herşey Yassıadadaki Yüksek Divanın tutumuna bağlı bulunmaktadır. Düşüklerin ve avukatlarının, bir taktik olarak iş- leri uzatmaya çalıştıkları öğrenilmiştir, görülmektedir. Suçlulukları ortaya çıkmış bulunan eski iktidar mesul- leri kaderlerini beşer hafızasının nisyan ile malul ol- ması, bir de fazla uzatılan, yeknesak bale gelen mese- lelerin en sonda gına getirmesi faktörlerine bağlamış- lardır. İntikal devrinin güçlükleri ve tabii huzursuzluğu ne kadar sürerse, bunların hesaplarınca, kendilerine karşı bir sempati, ya da acuna hissinin uyanması o derece muhtemel hale gelecektir. Hattâ Yassıada sa- kullerinin bir kısmının bir "mukabil darbe" hayal et- tiklerini, beklediklerini sanmak fazla şüphecilik değildir. Böyle bir ihtimal var mıdır? Yok olduğu muhakkak- tır. Memleketin sağlam kuvvetleri İhtilâle olan bağlı- lıklarını muhafaza etmektedirler ve her sapık kıpırda- nışı bastıracak durumdadırlar. Zâten Menderes ve hempası İçin küçük parmağını kıpırdatacak kaç kişi bu memlekette mevcuttur, o husus meçhuldür." Ancak, lü- zumsuz tereddütler ve fazla titizlikle İşleri uzatmanın da bir faydası olmadığı muhakkaktır. Hepimiz M.B.K. nin görevini kolaylaştırmağa mecbur bulunduğumuzu ve M.B.K. de seçimler için duruşmaların sonunu bek- lediğini açıkladığına göre tasfiye muamelesi ne kadar çabuk biterse millet o derece rahat nefes alacakta*. Yeknesaklığın Yassıada için ne büyük bir handikap teşkil ettiğini anlamak için akşamlan saat sekizde rad- yolu evlere veya umumi mahallere gitmek kâfidir. Kış aylarının, hele geçen sonbaharın o unutulmaz Yassıa- da Saati artık vatandaşların hayatını tanzim eden bir yayın olmaktan çıkmıştır. Kış ayları, hele geçen son- bahar hep hatırlardadır: Randevular Yassıada saatin- den sonra veriliyor, 20 ile 21 arası sokağa çıkılmıyor, aileler tam kadrolarıyla radyoların başında toplanıyor- lardı. Bu neviden manzaralar yerlerini nisbi bir kayıt- sızlığa terketmişlerdir. Şimdi bir çok el, saat 20 oldu AKİS, II NİSAN 1961 aadettir!» mu radyonun düğmesini çeviriveriyor. Bilhassa İstan- bul ve Ankara Hâdiseleri dâvası gibi dâvalarda tanık dinleme işinde mübalâğaya kaçılmış bulunmamı, duruş- maların heyecanını, dolayısıyla lezzetini zedelemiştir. Kim ne derse desin, Yüksek Adalet Divanını bir Ağır Ceza mahkemesiyle karıştırmak imkânı yoktur. Bir defa işin hukuki temeli değişik olduğuna, ve yeni bir noktadan hareket edildiğine göre Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun inceliklerinin Yassıadada harfiyen ri- ayet görmesi fuzulidir. Hâdiseler aydınlandıktan sonra da, bunlar hakkında herkesin bildiğinden fazla bilgiye sahip olmayan kimseler geçit resmine devam edince, alâka ister istemez azalmakta, hattâ kaybolmaktadır. Vaziyet zâten bu olduğuna göre, Yassıadada Ana- yasanın ihlaliyle alâkalı dosyanın bir an evvel açılma- sı her bakımdan faydalı olacaktır. Bir takım "fasafiso davalar" la zaman kaybedilmiş olmasının mahzurları bugün ortaya çıkmıştır. Başka mülâhazalarla ele alı- nan bu sınıf dosyalar kendilerinden beklenen fayda de- recesinde zarar da doğurmuşlardır. Bilhassa yabancı basının alâkası bu yüzden dağılmış, hattâ gerçeğin dı- şında ve bizim aleyhimizde fikirlerin Obelirmesine yol açmıştır. Acaba Yassıadada sâdece bir kaç "görülme- miş kepazelik dâvası" nın görüşülmesinden sonra he- men İstanbul ve Ankara Hâdiselerine geçilmesi, onu takiben de Anayasanın ihlâli dosyasının açılmasıyla Türk milleti ve düşükler arasındaki hesabın görülmesi daha mı iyi olurdu, bu bir tereddüt konusudur. Tered- düt konusu olmayan husus yeni yeni ve fazla bir şey getirmesine imkân olmayan dâvalarla Yassıada Diva- nının oyalanmaması ve İhtilâlin sebeb-i hikmetini teş- kil eden Anayasanın tağyiri suçunun cezalarının dağı- tılması lüzumudur. 27 Mayıstan bu yana hemen hemen bir koca yıl geçtiğine göre bir takın, hareketlerin vuku buldukları anda yarattıkları derin ıstırabın kaybolması ve onun yerini bir müsamaha hissinin alması tabii gö- rülmelidir. O tarihlerde hepimizi çileden çıkaran bazı davranışlar hakkında bugün en aklı başında kimselerin anım, ne olmuş.." diye omuz silktiklerini görmek, olsa, bir realitedir ve basiretli politika rea- liteleri gözönünde tutan politikadır. Bin defa tekrarında fayda olan husus şudur: Kar nasıl izleri örterse, zaman zulmün ıstırabını kökleştirir. İhtilâllerden sonra cezaların hemen dağıtılması âdeti hiç şüphesiz doğmuş değildir. Zulmün ıstırabının o an- da en yüksek hadde bulunması zalime verilen cezanın, ne kadar ağır olursa olsun, büyüt kütleler tarafından tasvibini sağlar. Böylece, tasfiye muamelesi sızıltıya meydan verilmeksizin yapılır ve yaprak çevrilir. Bizim için vaziyet şüphesiz değişiktir. Kansız ihtilâlimizin asaletine, suçluları tamamile tarafsız bir Divan huzu- runa çekmek çok şey kazandırmıştır. Ama bu hesap- laşmada ıvır zıvırla zaman öldürmek, fazla teferruata dalmak faydadan çok zarar verir. Vermektedir de.. Her şey gösteriyor ki Yassıada hikâyesine bir son yazılma- sı saati gelmiştir. M.B.K. nin tebliği bu hususu bir de- fa daha gözler önüne sermekte ve seçimleri de dâva- ların bitmesine bağladığına göre lüzuma bir yeni lüzum eklemektedir. 13