Hamal Kâhyalığı | stanbulda çok hatalı bir hareket yapıldı: Hamal Kâhyalıklarına emek». li subaylar tâyin olundu! Bugünkü İdareye zarar Verecek bir, ama bir tek hareket düşünülseydi bundan alâsını bulmak güçtü. Emekli su- baylardan hamal kâhyası! İşin gülünç tarafı, mahzurlu kısmının ya- nında hiç mesabesindedir. Hamal kâhyalığı, itibarı bulunan bir iş değildir. İtibarsızlık işin mahiyetinin neticesi olmaktan azalttır. Çalışma daima makbuldür ve hamal kahyalığı da bir zaruret icabı doğmuştan Hamalların durumu, onların khnyasız çalışmalarına imkân vermemektedir. Bir kâhyaya gerçekten lüzum vardır. Ama seneler senesi bu vazife, partizan idare- lerin yem kapılarından birini, belki de en ziyade göze çarpanını teşkil etmiştir. İktidarda bulunan parti, kendi oadamına bir gelir kaynağı sağlamak istedi mi, onu hamal kâhyası Yapmış ve her ay hayli külli- yetli bir miktar parayı havadan cebe in ini temin etmiştir. Bu iş, her sahada olduğu gibi D.P. devrinde Şalükaşa. ulaştırılmış ve adetâ vurgunculuk haline getirilmiştir. Bir takım D.P, ve V.C. mensupları Menderese, yahut Menderesçiklere bağlılıklarının neticesi olarak o ka- pılara yamanmışlar ve tam bir fütursuzlukla yağma Hasanın bu yağlı böreğini paylaşmışlardır. uruma bir son verilmesi elbette ki şarttı. Hamal kâhyalığı müessesesi ıslah edilmeli, hakikaten meslek haline sokulmalı, Ma vasıtası olmaktan çıkarılmalıydı. Halbuki, görülen nedir? D.P. V.C. li partizanların yerlerine emekli subaylar yerleştirilmiştir! Mem- leket bir askeri rejimle idare edilirken böyle yerlere eski askerlerin yerleştirilmesi kadar kötü tesir, fena zan, söylenti ve sızlanma doğu- racak nasıl bir tavır takmılabilirdi, tahmin etmek güçtür. Halk ara- sında bir fısıltı gazetesinin, ne gibi yayınlar yaptığı, millet ile ordu- sunun arasını açmak için hasıl gayretler sarfettiği Mısırdaki Sağır Sultan tarafından dahi duyulmuşken bu yayınlara temel olabilecek, ağızlarda sakız edilecek. en oydurma haberler karşısında bile "Acaba? Baksana, hamal kâhyalığına bile kendi adamlarını getirdiklerine göre..." dedirtecek böyle tâyinler nasıl düşünülebilir, nasıl yapılabilir, niçin ön- lenmez? İnsanın aklının durmaması hakikaten imkânsızdır. Bundan büyük bir takt hatası, böylesine muazzam bir gaf, bu kadar göze ba- tan bir basiretsizlik örneği pek güç yaratılabilir. Bu vesilelerdir ki, bu çeşit davranışlardır ki D.P. den ve onun sistemlerinden en ziyade şikâ- yetçi olmuş kütlelere yeni bir dolgunluk vermekte, onları hayal suku- tuna uğratmakta, İdareyi sevimli halden çıkarmaktadır. Aslında, ida- renin bunda zerrece kusura olmayabilir. Hattâ tâyinler, bir iyi niyetin neticesi de bulunabilir. Bu, hiç bir şey farkettirmez. Bugünkü şartlar altında hamal kâhyalıklarını tutup da bu işle en ufak alâkaları bu- lunmayan emekli nim vermek, İdarenin zimmet hanesine bir ka- lem daha düşürür, Bari EMİNSU derneğinin haklı, sitem dolu İkazı bir tesir yapsa da, üstelik herkesi güldüren mucip sebeplerle savunmasına girişilen durum tamir edilse! Tamir edilse Ve Allah rızası için bu neviden du- rumlar srli yaratılmasa.. Yani, binilen dalı kesmek bir büyük marifet midir ki mite üyesi bunun Başkan Salim Ba- şolun arzusu bulunduğunu açıkladı. e nunluk uyandırdı ve bazı Tebliğin o kısmı bu yüzden mem- bulutları Zâten Komitenin bir çok Üyesi, tebli- gin, birinci maddesi üzerinde karara varırken duruşmaların sonu olarak Haziran ortasını düşünmekteydi. Di- van bu tarihe kadar işini bitirebildi- ği takdirde Ağustos sonuyla Eylül başi ideal seçim zamanı olarak belir- mektedir. Açıklanan diğer bir husus, gönderilen veya gönderilecek yeni dosyalardan sadece Anayasayla alâ- kalı olanının Divan gündemine alı- nacağı ve onun da 1 numaralı dosya- nın duruşman başladığında adetâ de- lil gibi kullanılacağıdır. 14 dağıttı. Zâten, seçim tarihinin Kuru- cu Meclis tarafından -bu şartlar ab tında- tesbit edileceğinin bildirilmesi ve Geçici Mekanizmanın normal is- leyeceğinin bir başka teminatını teş- kil etti, Bir görüş farkı Tebliğin ikinci maddesi, bir tema- yülün bir başka temayül üzerin- de galibiyet kazanman neticesi ka- rarlaştırıldı. Cemal Gürsel. 147 lerin durumuna bir çâre bulunması yolun- daki arzusunu hiç. bir zaman sâkla- mamıştı. Fakat Komitenin ekseriye- ti, aksi tezi savunuyordu. Bu, tama- mile demokratik - görüş ayrılığında Komitenin Osman Köksal gibi bazı üyeleri dahi meselenin bittiği fikrini destekliyorlardı. Halbuki bulunması istenilen çâre 114 ve 115 sayılı ka- nunların kalkması değildi. Hattâ meşhur 5. madde üzerinde dahi artık büyült israr yoktu. Ama, meselâ 147 lerin 'idam tarihi" olan 28 Nisanı geriye atmak suretiyle Komite bir iyi niyet gösterisinde bulunamaz mıydı? u fikir dahi fazla taraftar bulmadı. Gergi o kapı tebliğde kapatılmadı a- ma, meselenin Bir daha bahis konu- su edilmemesinin çâresini kati vazi- yet almadan görenlerin görüsü ekse- riyet kazandı ve bir çatık kaşlı ikin- ci madde tebliğin içinde yer aldı. Tebliğin muğlâk maddesi ise üçün- cü madde oldu. İki günlük görüşme- lerde gerçekten Cumhuriyet Meclisi- nin yetkileri, Başkumandanlık ve Si- lâhlı Kuvvetler Kumandanlığı mües- seselerinin durumu ve seçmenlik eh- liyeti a e ele alındı ama bu ko- nularda bazı fikirler ekseriyet topla- dığı al neticeler açıklanmadı. Zâten bu gibi meselelerde fikir ek- seriyeti sağlanan hususlar bundan i- baret değildi. Meselâ Komite, Devlet Başkanlarının Meclis tarafından se- çilmesi tezini de benimsemiş ve diğer tarzın (o mahzurlarım (mükemmelen görmüştü. Ancak, doğru bir görüşle, bunların perdeypey değil, Anayasa tasarısı Temsilciler Meclisinden Ko- miteye geldiğinde ban kararlar ha- linde açıklanması uygun görüldü. Sonradan öğrenilen, Komite üyele- rinin Başkumandanlık ve Silâhlı Kuv vetir Kumandanlığı nlar kurulacak demokratik cumhuriyeti - mizde asıl mesuliyet sahibi celi Başbakana emanet etmeyi tercih et- tikleri oldu. Kurbaylar bunu pek iyi incelemişler ve Hükümet Başkanının harp halinde hakiki Başkumandan ol- duğuna kanaat getirmişlerdi. Chur- chill gibi". Gerçi Anayasa tasarısın- da Başkumandanın Cumhurbaşkanı olduğu belirtiliyordu. Ama bu Vazi- feyi tatbik sahasına Başbakanın koyduğu malumdu. Bu sebeple her iki fikri birleştiren bir formül bul- ak imkâni araştırıldı. Bir karâra varılamadıysa da, meselenin halli i- çin gerekli formülün iskeleti ortaya çıkarıldı. Genel Kurmay, Başbakan- lığa bağlı olacaktı. Genelkurmay Baş- seçim için Başbakanı görevlendire- ekti. Genel Kurmay Başkanının Başbakan tarafından seçilmesi ise birkaç türlü ' olabilirdi: Bu hususta karar verilmedi. Anayasa çalışmalarını zaman zZa- man Genel Kurulda takip eden M.B. K. üyeleri bir husus üzerinde daha durdular: Anayasaya konulan gazete AKİS, 17 NİSAN 1961