Haftanın İçinden Cemiyetimizin Düzeni İhtilallerin, hükümet darbelerinden hiç farkı olmasın, bu aklın alacağı bir husus değildir. İhtilâlleri doğu- ran vasat, bir hükümet darbesine yol açan vasattan daima ve elbette değişiktir. Hükümet darbesi, çok za- man, bir arızi rahatsızlığa karşı düşünülmüş tedbirdir. Bir ekip başka bir ekibin elinden iktidarı alır, cemi- yette mevcut eski temeller üzerine, tabii o arızi rahat- sızlığı ortadan kaldıracak şekilde kendi idaresini bina eder ve her şey yoluna girer. İhtilaller ise bünyevi hu- zursuzlukların neticesidir. o Huzursuz olan cemiyettir. Cemiyette, hakları yenen, itilip kakılan, önem veril- meyen kuvvetler vardır. Bir kötü rejim, berbat bir ekip yarayı kangren hale getirir. Bu kuvvetler, zoru gerçek kudret sanan gafil idare tarafından, duvara sı- kıştırılmış bir kedi durumuna sokulur. En sonda kedi, bütün pençeleri dışarda, saldırır. Ya, kuvveti yeter ve salimi kaçırır. oKübada veya Türkiyede olduğu gibi.. Ya da, kuvveti yetmez ve bir sopa darbesiyle yere serilir. Macasisğandaksi gibi.. Bu yüzdendir ki başardı ihtilâllerde, iş devirmek- le bitmez. Devirdikten sonra cemiyete doğru bir teş- his koymak ve bir yeni düzeni, hiç ifrata kaçmaksızın, basireti bir tek an elden bırakmadan, metodu iyi seçe- rek kurmaya çalışmak lâzımdır. Bunun için, meşhur 14'lerin sandıkları gibi sıçramalara, zıplamalara, adın- dan başka her şeyi diktatoryal olan sistemler kurma- ya zerrece lüzum yoktur. Demokrasi, cemiyetin bün- yevi rahatsızlıklarını tedaviye mükemmelen mukte- dir bir rejimdir. Elbette ki onun da tehlikeleri, zayıf noktaları, aksaklıkları, kusurları vardır. Demagoji bir tehlikedir, oy kaygısı zayıf bir noktadır, zaman kaybı aksaklıktır ve Çirkin Politikacı kusurların en göze çarpanıdır. Ama bunlar, öteki sistemlerin fazi- letsizliği ve (o hürriyetsizliğin acısı (o hesaplanırsa, hele emniyet faktörü kaale alınırsa seve seve katlanılacak, katlanılması gereken handikaplardır. 27 Mayıs, hiç kimse -Menderes- ve bir zümreye -Menderesin, idaresini de- vam ettirmek için dayandığı, cemiyetin hasta kuvvet- leri- müteveccihtir. Bu teşhisi, işba başında gözden uzak tutarsak salim neticeye varmamız güçleşir. De- mokrat iktidarın enflâsyonist bir ekonomi politikası takip etmesini teknik, hattâ siyasi hataya bağlaya- mayız. Menderes, cemiyette bu politikadan faydala- nan zümrelere dayanarak memleketi idare etmek iste- miştir. Her mahalledeki onbeş milyoner kasten, hile bile yaratılmıştır. Gericiliğe, yobazlığa, din istismar cılarına verilen taviz de bir yanlış sosyal politikanın icabı değildir. Menderes milyonerleri keyfiyet saymış, etmesin, bir şahsa kemiyeti "cahil halk tabakaları"nda aramıştır. Türk milletini hiç tanımamanın sonucu olan bu tutum bir yandan kafasıyla ve koluyla çalışan zümreleri, diğer taraftan inkılâpçı aydınlan infiallerin en derinine it- miş, cemiyetin sağlam kuvvetleri onlar olduğundan Menderes bir küçük fiskeyle yıkılıp gitmiştir. Sanı- rım, doğru "İhtilâlin Felsefesi" budur. İhtilâlden bu yana cemiyetimizde bir kıpırdanış devam ediyor. Kıpırdanış istikametinin sol olduğunda zerrece şüphe yoktur. 14'ler bu kıpırdanışı bir nasyo- nal sosyalist sistem içinde kanalize edebileceklerini sanmışlardır. Yanıldıkları akıbetlerinden bellidir. Cere- AKİS, 23 OCAK 1961 Metin TOKER yana komünist veya komünizan, hattâ Demir Perde ge- risindeki anlamıyla sosyalist kanalları şimdilik el altın- dan tavsiye edenler de, ilk teşebbüslerinde -bu hatayı iş- lerlerse- kafalarını duvarların en kalınına vuracaklar ve duvar değil, kafaları kırılacaktır. OAma, cemiyetimiz için bu iki davranış kadar tehlikeli bir üçüncü dav- ranış o kıpırdanışları boğmaya kalkışmak, kıpırdanış- lar karşısında dehşete düşerek onların ezilmesini sağ- lık vermektir. Çok partili hayata geçişimizin arefesinde, cemiye- te böyle bir düzen verme teşebbüsü devrin iktidarın- dan gelmiştir. Toprak reformu, Köy Enstitüleri, Halk- evleri, devletçiliğin yeni anlayışı belki o tarihte karşı kuvvetlerin İktidarın içinde ve dışında fazla güçlü ol- maları neticesinde pek yürümemiştir. Daha sonra, De- mokrasinin zaafını teşkil eden o demagoji, o oy kaygı- sı, o Çirkin Politikacı tipi niyeti dejenere etmiş, 1946- 50 arasında bir takım hatalı hesaplar teşebbüsün ger- çek sahiplerini dahi tâvizlere sevketmiştir. Bugün, 27 Mayıs inkılâbı henüz ruhları ısıtırken ve onun felse- fesi, onun zihniyeti ohâkimken yeni Türk cemiyetini eskisiyle karıştırmak, son onbeş, yirmi yılın yarattığı şartlan hiç hesaplamamak büyük bir politika hatası olur. Sâdece politik açıdan bakılsa bile Menderesin keyfiyet sandığı V.C zenginlerine ve kemiyet addet- tiği geri kuvvetlere dayanmak feci bir gaf, son dere- ce verimsiz bir yatırımdır. Bugün, bir yabancı müşa- hidin, meşhur Economist'in Ankaradaki sağlam man- tıklı ama bâzı fena dostlu muhabirinin belirttiği gibi bir küçük -ve çok şükür tesirsiz- C.H.P. çevresinde mev- cut "İş kelle başına oya düşünce, acaba batılılaşma ve Atatürk inkılâpları tekrar tehlikeye düşmez mi?" endişesi boşunadır. Türk cemiyetinin bugün arzuladı- ğı ve zaten muhtaç bulunduğu iktidar, 1844 - 45 gün- lerinin moda olan "belki o tarihler için aşın- prensip- lerine sıkı sıkıya, cesaretle (o sarılmış bir siyasi parti iktidarıdır. Seçtiğimiz sistem Demokrasi olduğuna gö- re diğer zümrelerin daha liberal, daha az sosyalizan görüşlerini başka siyasi teşekküller kuvvetle ve ser- bestçe savunacaklardır. Böylece muzavene kurulacak- tır. Ama, cemiyetimizdeki son kıpırdanırlar ve ortaya çıkan bir takım neticeler göstermiştir ki memlekete hâkim gerçek kuvvetler ne Menderesin, ne de C.H.P. takımındaki bâzı vehimlilerin veya V.C. li milyoner dostlara sahip bir kaç kişinin sandığı kuvvetlerdir. Bu- gün, bâzısı elbette ki dikkatsizce, hatalı şekilde, tecrü- besizliğin verdiği bir beceriksizlikle, ama gerçek ihti- yaçlara tekabül ettiğinden dolayı atılmış temeller üze- rine yeni Türk cemiyetini bina edeceğim bildiren siyasi teşekkül bir devirden ötekine mukadder geçişi aşırılık- lardan koruyarak başarmayı sağlayacaktır. Servet düşmanlığı, sermaye aleyhtarlığı, her türlü verimli işi yok etme gayreti, herkesi eş fakirlikte donduranı sev- dası, kazanç kıskançlıkları bu neviden aşırılıklardır. Tabii haklara ve gerçek İhtiyaçlara sufli -ve üstelik bu- dalaca- politik yahut şahsi düşüncelerle ne kadar karşı konulursa, aşırılar o derece kuvvet, o derece itibar ka- zanacaklar, ister istemez devleşeceklerdir. Onların peşine takılacak cemiyettir ki, bizi sahi- den Batıdan uzaklaştıracaktır.