SİNEMA Filmler "400 Darbe" Yeni yetişen çocuklarla ana baba arasındaki karşılıklı münasebet- lerden her zaman doğması mümkün sosyal ve ruhi problemler, sinema, hele Fransız sineması için pek öyle yeni bir konu sayılmıyordu. Bozuk aile düşeninin çocuklar (oüzerindeki tesirleri, hele Julien Duvivier'nin "Poile de Carottes"ından beri "ana baba - çocuk" münasebeti içli bir sinema konusu olmuştu. Fransız si- nema sahillerine kızgın, bilgili ve a- tılgan bir dalga halinde vuran "Ye- ni Dalga" gençlerinden François Truffaut'nun ilk filmi "Les Ouatre Oents Coups - 400 Darbe" de bu ko- nuyu büyük bir başarıyla işliyordu. Ayrıca sinemaya yeni o başlamış bir genç rejisörün kendinden öncekiler- den bu kadar güzel bir örneği alıp yeniden birşeyler de katarak orta- ya bu çeşit tam bir eser çıkarması, sinemada Oyla her zaman kolay ko- lay rastlanır bir olay değildi. "Yeni Dalga"cılar İki yıldan beri Fransız sinemasını birbirine tan ve uluslararası film festivallerinde büyük armağan- ları devamlı olarak OoFransa adına toplayan gençler -Vadim, Maile, Chabrol, Resnals, Astruc, Franju, Kast, Bernard - Aubert, oTruffaut, Baratler vs Molinaro-, Fransız sine- masında hemen hemen hiç alışılma- mış bir seklide yenilikler getirmekte olan yaşça, ya da anlayışça genç onbeş yirmi kişiden ibaretti. Arkala- rında "Et Dicu Crea la Femme - Ve Allah Kadım Yarattı", "Les Oou- sina - Kuzenler", "Goha", "Les Ou- atre Coups - 400 Darbe" ve "Hiros- hima Mon Amour - Hiroshima, Aş- kım" gibi film adlarım da sürükle- yen bil gençler, acaba ne istiyorlar- dı? Getirdikleri yeni bir romantizm miydi? o İçlerinden çoğu (heyecanlı ve duygulu kişilerdi, hergünki dün- yaya- sut çevirişlerini, sakin insan- ları kızdıracaklarına (o aldırmayarak tam bir açık yüreklilikle ilân ediyor- lardı. Ama bâzılarının oromantizm gördüğünde, bâzıları realizmin ken- disini görmekteydi. Bilinen ve görü- len, bütün güçleriyle sinema yapmak istedikleriydi. Para ve teknik malze- me problemine rağmen, bir film çe- viranenin bir roman yazmak, ya da bir tablo yapmak kadar kendiliğin- den ve doğrudan doğruya ferdi bir iç davran, olduğunu kabul ediyor ve öyle kameranın başına geçiyorlardı. Kafalarında yüzlerce senaryo vardı, az tanınmış oyuncularla sokakta, ol- AKİS, 23 OCAK 1961 mazsa bir yakının plato haline geti- rilen evinde filmlerini çekiyorlardı. Başlangıç hayret verici güzellik- teki kısa metrajlarlaydı. Kısa metraj okulunda iyice piştikten sonra uzun metrajlı ve konulu filmlere geçmiş- lerdi. Temel amaçları tam manasıy- la hür olmak ve önceden seyirci ço- gunluğunun hoşuna gidip gitmeyece- ğini hiç hesaba katmadan, diledikle- ri gibi film çevirmekti. Denemeleri bütün prodüksiyon O alışkanlıklarını bir yana itmişti. Normal bir filmin yarı, ya da üçte bir maliyetine bile çıkmayan "Le Beau Serge - Yakı- şıklı Serge", "Les Cousins - Kuzen- ler" ve "Moi, un Nötr - Ben bir Ka- rayım" gibi filmler, meselâ bir Jean Gabinli, mesela bir Michele Mor- gan'lı lüfer Oo prodüksiyonlar kadar üstün başarı kazanıyorlardı. Çıraklıktan önce ve sonra "Yeni oDalga"cı gençlerin hiç çırak- lık geçirmeden flim çevirmeye olağanüstü bir ger- başlamaları da çekti. Bütün acemilikleri ve ustalık- | lârıyla suya atılır gibi sinemaya gir- mislerdi. Sinema klüplerinin bas se- yircileriydiler. o Dergilerde, günlük gazetelerde film tenkitleri yazmışlar, kendi aralarında birleşerek sinema- ya bir çeşit atlama tahtası yerine geçecek dergiler çıkarmışlardı. Rene Clair'lerin, Marcel Carne'lerin 1925 lerde yaşadıkları ilk osinema serü- venlerini yaşamışlardı. Gençliğin doyumsuz ateşliliği ve hiç kaide tanımayan dikkafalılığıyla Roger Vadim âdeta bir manifesto ye- rine geçen şu Sözleri söylemekten de çekinmiyordu: "Bizim neslimiz artık ne zamandır kullanılmayan sözlerle uzun hikâyeler anlatmama arzusun- dadır. Neo - realizm bile bu eski u- sülden kendini kurtaramadı. Bunlar uzak plân, orta plân, yakın plân vs. dir. Bu gittikçe çekilmez bir hal alı- yordu. Bütün filmler birbirine ben- zemekte, az bir değişiklikle birbiri- nin eşi olmaktan çıkamamaktaydı. lar" Bu noktada herkes aynı fikirdey- di. Yeni bir dilde, çağımızın filmler olan yeni filmler çevirmek gerek