YURITA OLUP BİTENLER ler üzerinde çalışmağa (o başladılar. Salonun hemen sağ tarafında faali» yete geçmiş bulunan ufak çayhane bu kulis için seçilen yenli. Yeni par- ti organizatörleri çaktırmadan adam avlamağa çabalıyorlardı. En faal av- cılar Alican ile Aybardı. Bu yüzden, eski arkadaşları ve C.H.P. nin en sa- mimi mensuplarından Turan Güne kendilerine zaman zaman takılmak- tan ve "Nasıl, isler kesat mı?" diye laf atmaktan geri kalmadı. Yeni partilerin müstakbel kuru- cuları, Temsilciler Meclisinin gözle- rine kestirdikleri elemanları üzerinde çalışıyorlar, Onlara niyetlerini an- latıyorlardı. Aslına bakılırsa, adları "müstakbel kurucu"lar arasında ge- çen on, onbeş kişi Meclisteydi. Bun- lar, taraftarlarını çoğaltmaya bakı- yorlardı. Bu yüzden yeni ve cakalı Meclis binası (o bitirdiğimiz haftanın sonunda bir nevi Amerikan Fuarı lüklü, son derece nazik, o mabette de çalışkan bir adam müşahede ettiği eksiklikleri (oO-ve o eksikliklerini- dü- zeltmeye çalışıyordu. Bu, Temsilciler Meclisinin Başkanı Orgeneral Kazım Orbaydı. Kazım Orbayın da, tıpkı yardımcısı olan arkadaşları gibi Parlamento idaresinde büyük tecrü- besi yoktu. Usüllere vakıf değildi. İç Tüzük de hazır bulunmadığından güçlükler artıyordu. oOBuna rağmen Orbay, askerliğin (o verdiği bir alış- kanlıkla mesaisini plânladı ve Tem- silciler Meclisinin Başkanlık Divanı- nın daha göz doldurucu hale gelmesi için bazı hususlar üzerinde titizlik- le durdu. Kazım Orbay, 1886 yılında İz- mirin İnas Terakki Mektebi yanın- daki iki katlı büyük evde doğdu. A- şar memuru Mahmut Hamdi beyle karısı Fıtnat hanım, bir oğulları dün yaya geldiği için büyük sevinç için- Meclisi Avlananlar ve Temsilciler manzarası göstermiyor değildi. An- cak, temsilcilerle alakalananlar sa- dece yeni partilerin müteşebbisleri . İktidarda bulunan ekiple C. . liler de harekete geçtiler ve memleketin bu yeni temsilcilerini tanımaya çalıştılar. Nitekim İsmail Rüştü Aksalın Mebusevlerindeki ne- de bahçeli mütevazı evinin önünden bitirdiğimiz hafta boyunca geçenler alt kattaki odalarda ışıkların oOgece hayli geç vakitlere kadar yandığım farkettiler. Tanışma da, fikir teatisi de, sohbet de bir yemek masası ba- sında, elde kadeh -Aksal içmiyordu- daha samimi ve daha tatlı oluyordu. Çalışkan bir Başkan T'emsilciler Meclisinin gözle görü- len Oo kısımlarında, bitirdiğimiz hafta içinde bunla olup biterken bi- nanın üst katında Başkana ayrılmış odada uzun boylu, çıplak başlı, göz- 14 tavlananlar salonunda kulis faaliyeti pek çok deydiler. Mahmut Hamdi bey kendi halinde bir memur, Fıtnat hanım ise tam bir ev kadınıydı. Kazım, anne ve babasının ihtimamı neticesi, kü- çük yaştan itibaren askerlere ve as- kerliğe karşı (oObüyük ilgi duymağa başladı. Annesi, akşam üzerleri ma- halle çocuklarını kapının önünde bir sıraya dizerek askerce komutlar ve- ren oğlunu hayranlıkla (o seyrediyor- du. Kazım, anne ve babasından son- ra en çok askerliği seviyordu. İnas Mektebinin önündeki sokağa Kahra- manlar sokağı odendiği için, küçük Kâzımın çocukluk yıllarını geçirdiği semte de bu yüzden Kahramanlar deniyordu. Küçük Kazım hızla gelişti ve içi alev alev heyecan dolu bir asker o- larak memleket hizmetine katılmak için Harbiyeye girdi Oradan başa- rıyla mezun olduktan sonra Harp Akademisini tamamladı ve 1907 yı- lında Almanyada Topçu Atış oku- lunda bir yıl süren stajım bitirerek ordu saflarında görev aldı. İlk gö- rev olarak kendisine Üsküp Batar- ya Kumandanlığı o verildi Balkan Harbi patlak verince Orbay bu cep- heye geçti. Birinci oDünya Harbin- de Orbay çeşitli (o cephelerde örnek bir Türk askeri olarak çarpıştı ve emrindeki birliğin sevgi ve say- gı sim kazandığı gibi üstlerinin tak- dir ve sevgilerine mazhar oldu. Bi- rinci Dünya Harbinin son yıllarına Harbiye Nezaretinde Başyaver ola- rak katılan genç subayın içini tu- tuşturan vatan aşkı, onu Anadoluya, İstiklâl Harbinin kucağına attı. Or- bay, vatanın kurtulacağına inanı- yor ve Atatürke (güveniyordu. İs- tiklal Harbi Türk milletinin zaferi ile sonuçlanınca oOKâzım bey Genel Kurmay İkinci Başkanlığına getiril- di. Bu görevi sırasında dost Afganis- tan ile imzalanan bir anlaşma gere- gince oAfganistana giderek, Afgan Genel Kurmay o Başkanlığı görevini üzerine aldı. Türk askerini yabancı diyarlarda da şeref ve başarıyla tem- sil etti. 1930 yılında yurda döndü ve Jan- darma Genel Kumandanlığına geti- rildi. Soyadı Kanunu çıkınca Orbay soyadını alan Kazım bey, 1935'te 3. Ordu Müfettişliğine, 1948 de Askeri Şüra üyeliğine, 1944 de ise Genel Kurmay Başkanlığına getirildi. Türk ordusunun bütün kademelerinde ça- lışarak şerefli bir mazi bırakan Or- bay, 1950 de emekliye ayrıldı ve on yıl müddetle sabık idarenin icraa- takip etti, fakat politikanın dı- şında kaldı. Orbay, tabiata ve güzel olan her şeye ilgi duyan hassas bir insandır. Muhitinde kibar, iyi, mert bir insan olarak tanınmıştır. Karşısındakini güzey konuşmasıyla büyüleyen Or- bay: "—Askerliğin her anı heyecan- dır. Düşmanla cephelerde o çarpışır- ken, içerde askerlerle (uğraşırken, her asker gibi, milleti sevmek duy- gum başta gelir." demektedir. Şimdi bu duygulara bir de, Tem- silciler Meclisini gerektiği gibi ida- re edebilmek arzusu eklenmiştir. Cc. R. P. Kurultaydan önce Bu hafta, Türkiyenin I numaralı siyasi teşekkülü C.H.P. de, gene canlı bir hava esiyordu. Partinin en mümtaz 1300 temsilcisi pek yakında Ankarada toplanacaktı. Bazı kimse- ler toplantıda parlak nutukların söy- leneceği, ciddi tartışmaların yapıla- AKİS, 23 OCAK 1961