birçok işler, İhtilâlin öncülerinin hay- li bocalamalarına sebep olmuştu.' Daha ikinci aydan itibaren bugün gerçekleşen değişikliğe ihtiyaç duyul- muştu. Bazı Komite üyeleri Geçici A- nayasaya konan maddenin tâdili yolu- na gidilmesini bile teklif etmişlerdi. Bu maddeye itirazlar, ekseriyetin fikri henüz başka okluğundan neticesiz kalmıştı. Ekseriyet, birkaç sebepten ötürü prensibin muhafazasını uygun görüyordu. Bu sebeplerin başında, Demokrat Parti adında bir partinin o saman henüz kapatılmamış olması geliyordu. Böyle bir teşebbüs lahana turşusuyla pehriz hesabına dönecek, ihtilâlin öncüleri iki ay evvel verdik- leri sözden iki ay Sonra rücü etmiş o- lacaklardı. Üstelik, başlarına bir yı- gın da gaile çıkacaktı. Şayet O sıra- larda böyle bir teşebbüse girişilse D. ışarda kalmış kuyrukları der- hal dikilecekler ve dünkü efendilerine ağız dolusu küfürler savurup mem- leket işlerinde çorbaya tuzlarını ka- rıştırmağa kalkışacaklardı. İşte bu sebeptendir ki Milli Birlik Komitesi üyeleri geçen hafta sonlarında yaptıkları sohbeti o zamanlar ya- pamamışlardı. Ama, bugünkü şartlar dahi, miteden C.H.P. düşmanlığını kendi- sine bayrak yapmasını isteyenleri memnuniyetsizliklerini adeden ge- ri bırakmadı. Sütunlarında Başgille- rin, Siyavuşgillerin ve o tip eski ari- ze sahiplerinin barındığı Yeni Sabah- ta Menderesin mahut ideal arkadaşı ve Örtülü ödenek listesi mensubu Sa- fa Kılıçlıoğlu bir başyazı yazdırttı. azıda Kurucu Meclis hazırlıklarına bir C.H mensubunun, Prof. Tur- han Feyzioğlunun memur edilmesi- nin "politika hayatımız bakımından çok nâzik ye hassas bir durum yarat- tığı" ifade olunuyordu. Bir sondaj mahiyetindeki yazı, zihinlerin tırma- lanmakta olduğunu belirterek devam ediyor ve pes perdeden "bu hatadan dönülmesi fazileti" nin “sayın Devlet Haftanın sonunda çıkan başyazı tem- sil ettiği güruhun tutumu hakkında fikir vermesi bakımından alâka çek- ti. Bu güruh, Komiteyi itmek istedik- leri Kir Komitenin zamanın- da dönmüş bulunması karşısında par- tiyi kaybedenlerin telâşı içindeydi. Günlük işler omite üyeleri böyle sohbetlerin ya- nında günlük işleri de ye bırak- madılar. Komitenin günde 5 mad- deden aşağı düşmüyordu. Yeni ka- nunlar, yeni teklifler birbirini kovalı- yordu. Bunların içinde en önemlisini bu haftanın içinde gündeme alınan bir teklif teşkil etti. Albay Küçük ta- rafından yapılan teklif Af Kanununun AKİS, 7 KASIM 1960 biraz daha şümüllendirilmesiyle ilgi- liydi. Genç ihtilâlcilere belli ki "İhti- lâl büyük, af küçük" dövizi pek do- kunmuştu. Üstelik kısmi af, istenile- ni vermemiş, ceza evlerinde birbiri ardısıra karışıklıklara yol açmıştı. İş böyle olunca, affi biraz genişletmek gerekiyordu. İşte bu sebepten ötürü, hazırlanan kanun teklifi Komitenin gündeminde iki gün müddetle yer al- dı ve ancak ikinci gün, üzerinde çalı- silmaza başlandı. Kanun teklifi, Öyle bir çırpıda geçirilecek şeylerden de- ğildi. Ayrıca 37 kişilik Meclis, D.P. grubuna kıyasla son derece titiz ça- lışıyordu. O Kurmaylar işi ince eleyip İlk dokuyorlar, artık en az hata ya- pabilmek için ellerinden geldiği ka- dar çalışıyorlardı. Kanun önümüzde- ki haftanın başına yetiştirilecekti. YURTTA OLUP BİTENLER larından aşkındı. Başbakanlık müs- teşarlığından ayrılan Alpaslan Tür- keş, Komite üyesi olarak rahata ka- vuşmuş değildi. Gününün büyük bir kısmını Meclisin kasvetli koridorla- rında veya ışığı az odalarında geçiri- yordu. Elinde devamlı surette taşıdı- ğı kabarık evrak çantasıyla Türkeş, Komitenin her halü-kârda kuvvetli adamlarından biri olarak biliniyordu. Bir başka albay ise Sami Küçüktü. Kısa boylu, az konuşan, sert tavırlı Albay Küçük de Türkeşten aşağı kal- mıyordu. Günün her saatinde Albay Küçüğü telâşlı adımlarla dolaşır gö- renler gülümsemekten kendilerini a- lamıyorlardı. Küçük hakikaten her yerde hazır ve nazırdı. Üniversite he- yeti mi? Albay Küçük orada oluyor- du. Bir temsilci mi gelmişti? Albay Alpaslan Türkeş - Osman Köksal Gözde Albaylar Komite üyelerinin günlük işleri a- rasında bir de murakabeyle vazifeli oldukları bakanlıklara ait meseleler bulunuyordu. Komite üyeleri vakit buldukça bu bakanlıklara uğruyor ve işlerin nasıl gittiğini kontrol ediyor- lardı, ihbar müessesesine nihayet ve- rilen işler biraz iyiye gitmişti. Bakan- lıklarda memurlar ellerini sakakların- dan çekip dosyaların Üzerine eğilme- ge başladılar. Durum normale avdet etmiş gibiydi. Henüz tam randımanla calışılmıyorsa da yavaş yavaş işler düzene giriyordu. Hele devlet daire- lerindeki tahkikat kurulları kalktık- tan sonra daireler biraz nefes alabil- me İmkâ: "Dört albayın aşkı" Mili Birlik Komitesi içinde dört al- bay vardı ki hakikaten işleri baş- Küçük gene oradaydı. Bunun yanındı Komitenin gündemine giren hemen her kanun tasarısında Küçüğün eme ğini aramak lazımda. Bir başka albay daha vardı ki, Köşkle Meclis arasın- da mekik dokuyordu. Cumhurbaşkan lığı Genel Sekreterliğini yapan Albây Osman Köksal elindeki şişkin çanta sıyla Meclis koridorlarında göründü günde Komitenin toplantıya başlamak üzere olduğu hemen anlaşılıyordu Aceleyle mektup kutusuna bakan Köksal gene aynı aceleyle merdiven leri tırmanıyor ve odasındaki işlerini aynı süratle gördükten sonra eskiden H.P. Grupunun toplandığı küçük salona koşuyordu. Albayların en sakini muhakkak ki Muzaffer Yurdakulerdi. Yaşının çok altında bir dış görünüşe sahip olan 7