YASSIADA DURUŞMALARI ruşmalarda tanıkların büyük kısmı İzmirliydi ve Kemal Hadımlının ma- rifetlerini gözleriyle görmüşlerdi A- ma İzmirli tanıklar arasında ifadesi en ziyade alâka çeken ve Başkan da- hil herkesi neşeye boğan Arif Bartu oldu. Arif Bartu NATO'da çalışan bir teknisyendi. Bütün İzmir kendisini tanıyordu. Şöyleydi, böyleydi Ama 6/ 7 Eylül günü Kemal Hadımlının peşin den ayrılmamış ve valinin bütün hare- ketlerini takip etmişti. Söylediklerini cerhetmek kudretini, şımarık tavırlı vali bulmaktan âciz kaldı. Zira tanık her sualin cevabını tafsilatıyla veriyor ve hakikatleri ortaya koyuyordu. An- lattığı açıktı: İzmirdeki tahribatı, bizzat Hadimimin idaresindeki ekip ler başarmışlardı! Arif Bartunun kul- mal Hadımlı", "Yaşa Adnan Mende- res" diye bağırdıkları sırada resim çekmek isteyen gazete fotoğrafçıları- nı kovmaları için polislere "Çekin şu orospu çocuklarını" diye emir ver- mişti. Duruşma salonunun basına ay- rılan kısmında oturan gazeteciler, sö- zün zaten antipatik sahibine biraz da- ha hırsla baktılar. Bu sırada o, bir ta- kım - kendine göre- kurnaz suallerle tanığı şaşırtmak istiyordu. Ama Ari Bartu -İzmirliler bilirler- öyle "kül yutacak" adam değildi. Başkana şikâ- yeti, yapıştırdı: Efendim, ifademi gürültüye getirmek istiyor.." Halbuki ifade gürültüye gelmedi. Zira Bartunun söyledikleri daha evvel başka tanıkların anlattıklarını tutu- İm ler ve bildiklerini anlattılar. İşin ba- şından beri, başta büyük patron Ad- nan Menderes, 6/7 Eylül hâdiselerinin bütün İstanbullu sanıkları kusurun Orduda bulunduğunu ortaya koyma- ğa çalışıyorlardı. Kendileri ellerinden gelen her şeyi yapmışlardı ama, ah şu Ordu yok mu! Bizzat Gökay o ak- şam, tam vakt-ı zamanında askeri birliklerden yardım istediğini, fakat komutanlar Bayarla Menderesi geçir- meğe gitmiş olduklarından arzusunu iletemediğini söylemişti. Halbuki haf- tanın sonundaki gün, o zamanki ko- mutan emekli Orgeneral Vedat Garan bu ifadenin asılsızlığını belirtti Orge- nerale göre, İstanbul Emniyet Müdü- rü kendisine 18.45'de telefon etmiş, 19'da da Müdür Muavini Ahmet Paf- 6/7 Eylül sanıkları Yüksek Adalet Divanı huzurunda landığı bir takım tâbirler pek tuttu ve pek beğenildi. Kemal Hadımlı o gece "Sanki tahrip işini ihaleyle üze- rine almış bir müteahhit durumunda" idi ve sağa sola emirler Vali, Yunan Konsolosluğunun önüne çapulcuların omuzlan Üstünde git- miş, Hadımlı o sırada "Bir seçim ada- yı gibi orayı burayı selâmlamıştı". Zaten bütün tahrip hareketlerini hep "Beşuş bir çehre" ile seyretmişti. Yu- nan konsoloshanesini yakanlar Türk Petrola ait bidonları iplerle balkona çıkarıp binayı ateşe vermişlerdi. Arif Bartu, valinin bir hajlti marifetini açıkladı. Çapulcular tarafından omuz- lara alındığı ve bunların "Yaşa Ke- 30 Suçu birbirlerine yüklediler yordu. Tıpkı efendisi Gedik gibi Ha- dımlı da hâdiseleri başta bir "milli ga- leyan" olarak almış, nasıl Gedik "brü- tal hareket edilmesin" demişse o da, "halka karşı sert davranmayın" de- miş, hatta nümay işçilere hitaben irad ettiği nutuklarda onları tebrik ederek "Sizin arzularınız her şeydir" veya "İzmirin şerefini kurtardınız" neviin- den laflar etmişti. F.K.G. nin başı dertte H“ tanın ortasında Kemal Hadımlı- nın başına gelenler, haftanın son günü F.K.G.ye tekrarlandı. O gün, daha evvelce dinlenememiş bulunan bâzı tanıklar mikrofon başına geldi- hesap veriyorlar talı yazılı emri getirmişti. Bunun üze- rine saat 20'de askeri birlikler sevko- lunmuştu. Askeri birlikler itfaiye bir- liği olmadığı için ancak bu kadar za- manda hazırlanabiliyorlardı. Orduya yapılan müracaat geç kalmıştı. Baş- kan sordu: man müracaat etselerdi, bilikleri zamanında sevkedebilirdi- niz Garan cevap verdi: — 16.30'da... Bâzı sanıklar birbirlerine baktılar. 16.30'da büyüklerinin tertiplediği ha- diseler henüz "milli galeyan" dan iba- retti. Hiç o zaman askerden yardım isterler miydi? AKİS, 7 KASIM 1960