YURTTA OLUP BİTENLER Olan gazeteciye olmuştu. Zira biraz evvel suratına kapanan demir kapı gibi, bu defa da pencere çat diye ka- panıyordu. Anlaşılan bu akşam işler iyi gitmiyecekti. Fakat her şeye rağ- men gene de sabırla beklemek lâzım- dı. Saatin 23.46 yi gösterdiği sırada üyeler "Bu günlük bu kadar yeter" dediler ve çantalarını toplıyarak dı- şarıya çıkmağa hazırlandılar. Ancak bu hazırlık dışarıya çıkmak için bile sebep teşkil edemedi. Zira işin ayakta cereyan eden faslı başlamıştı. Üyeler ellerini bellerine, ya da masanın ke- narlarına dayayarak bu defa da a- yakta fikir teatisine koyuldular. Bu müdavele-i efkâr saat 24'e kadar de- vam etti. Binanın antresine çıkan üyeler vaktin hayli ilerlemiş olduğunu anla- dılar ve gayri ihtiyari saatlerine bak- -ılar. Dışarıya ilk çıkan Turhan Fey- zioğlu oldu. Bu yorulmak bilmez ilim adamının gözleri ışıl ısıldı. Feyzioğlu- nu diğerleri takip ettiler. Hep birlik- te bahçede bulunan içi boş havuzu dolandılar ve gıcırtılı demir bahçe kapısının önüne geldiler. Dışarda tam bir bahar havası vardı. Kapının önün- de yeni bir mevzu, Kurucu Meclis Komisyonu üyelerini meşgul etmeğe başlamıştı. Bu yeni mevzu, Üniversi- lerde yapılacak rektör seçimleriydi, anlaşılan bu mesele üzerinde yapılan konuşmalar bir nevi kafa dinlendirme mahiyetinde oluyordu. Demir kapının önünde başlıyan bitmektükenmek bilmez sohbet, ağaç gölgesinde bekleyen gazetecinin üye- ---e yaklaşmasıyla birden, kesildi. Ü- yelergenç adamı selâmladılar ve yol- larınadevam etmek istediler. Fakat sabırlı muhabir bu sabrının mükâfa- tnı koparmak azmindeydi. Hemen Feyzioğlunun yolunu keserek: "— Efendim" dedi, "çok bekledik, bir şeyler lütfedin de yorgunluk çı- karalım". Bu sözler Kurucu Meclis Komis- yonu üyelerini pek keyiflendirdi. Fey- zioğlu gülerek Bahri Savcıya döndü: "— dersin hoca? Sen bir şey- ler söyle de mesele hallolsun". Savcı güldü: "— Söyliyelim, o söyliyelim ama henüz bir şeyler yok vallahi. Sâdece gözlerinizden öperim" dedi. Bu sırada Aksoy söze karışarak: "— Her halde, basın toplantısın- daki malümattan haberiniz vardır?" dedi ve ilâve etti:' "Zaten bunun dı- şında da henüz bir şey yok. Bilirsiniz, olursa evvelâ ben söylerim." Genç gazeteci, Aksoyun bu sözleri üzerine gülümsedi. Zira bu cesur do- çentin bir diğer Komisyondaki müca- delesini bizzat takip etmişti. "— Peki efendim... Ne yapalım, biz de evin yolunu tutarız" deyince ü- yeler hep birden gülüştüler. - İşler, tam manasıyla nizam için- de, "vakit nakittir" prensibine uyula- rak hallediliyor ve her yeni inkişaftan basın haberdar ediliyordu. Zaten ko- misyonun ilk kararı da galiba bu hu- susta olmuştu. Her şey basma açıkla- nacaktı. Üyeler, komisyonun vasıtası hali- ni alan İlhan Arselin 1958 model bej Forduna kuruldular. Arsel kontaktı açtı, marşa bastı. Bir daha bastı. Me- ret bir türlü çalışmıyordu. Süheyp Derbil, arkadaşlarına veda ederek A- dakaleden Ziya Gökalp caddesine doğru kıvrılırken Arselin 1958 Fordu nazlı nazlı çalışmağa başlamıştı. Ü- Kurucu meclis Komisyonu çalışıyor Günlük mesai; 12 saat Türk Hukuk Kurumu Tarihi mahal yeler, 12 saatlik çalışmadan sonra ni- hayet istirahata çekilebileceklerdi. Komite çevrelerinde akisler... (Çemal Gürselin, Turhan Feyzioğlu- nu vazifeye davet eder mahiyet- teki tebliğinden sonra başkent çevre- lerinin, üzerinde ziyadesiyle durma- ga başladıkları Kurucu Meclis mese- lesi, Milli Birlik Komitesi tarafından da büyük anlayışla karşılandı. Ne var ki bâzı üyeler, bu ani karardan ve tebliğden, ancak Feyzioğlu işe bilfiil başladıktan sonra haberdar olmuşlar- dı. Gerçi tasavvur yeni değildi, yeni değildi ama, Komitenin bazı üyeleri- nin meseleden son dakikada haberdar olmaları bir parça garipsendi. Bazı ü- yeler, haberin ortaya çıktığı gece te- lefonlara, "Böyle bir şey yok. Habe- i i cevaplar ver- mişlerdi. Anlaşılan, Milli Birlik Ko- mitesinin basiret sembolü Gürsel bu mühim memleket meselesinde süratle karar vermiş ve arkadaşlarının kal- ben olduğu kadar fikren de kendisiy- le birlikte olduklarını nazarı dikkate alarak, işin icra safhasına geçilmesi- ni istemişti. Meselenin Milli Birlik Komitesinde oyorumu daha sonraki günlerde yapıldı. e Üzerinde durulan tez; bu Meclisin bir Kurucu Meclis değil, bir Danışma Meclisi hüviyetin- de olacağıydı. Nitekim, Komitenin çok selâhiyetli bir uzvu çok öncele- ri bir gazeteci dostuna, Kurucu Mec- lis konusunda bir sualinden ötürü serzenişte bulunmuş, "Kurucu değil, İstişari Meclis olacaktır" demiş ve bunu bir mantık silsilesine bağlamış- AKİS, 7 KASIM 1960