üyelerinin rastgele değil klikler ha- linde oturmuş oldukları görülüyordu. İçeri kimsenin sokulmamasına rağ- men, seçimlerinin çekişmeli geçtiği sızan haberlerden öğrenildi. Toplantıdan ilk çıkan Fen Fakül- tesinden Prof. Hilmi Bener oldu. Be- -er, imtihanının olması münasebetiy- le salonu terk ettiğini ve esasen oyu- nu kullandığını söyledi. Saat 11.40 da profesörler oylarını kullanmış, sıra doçentlere gelmişti. 12.10 da oylama bitti. Fakat bu sırada, yine odacıların ve bazı ilgililerin içeri girip çıkışları dolayısiyle açılan kapılardan, netice-- lerin yazıldığı tahta gazetecilerin gö- zünden kaçmıyordu. Kapının bir açı- lışında, Hıfzı Veldet o Velidedeoğlu başta, diğer açılışında ise Sıddık Sa- mi Onar ilerde görülüyordu. Bundan da Onarla Velidedeoğlunun bir hayli çekiştikleri belli oluyordu.. Nihayet netice, saat 12.21 de ilân olundu. Kara tahtada, Ord. Prof. Sıddık Sami Onarın 90 ve en kuvvetli rakibi olan Ord. Prof. Hıfzı Veldet Velidedeoğlunun 85 oy aldığı görüldü. Bu iki adayın arkasından da birer oy- la Prof. Naci Şensoy, Prof. Ragıp Sa- rıca ve Prof. Orhan Münir Çağıl gel- mekteydi. Bir öğretim üyesinin Rek- tör seçilebilmesi için, zaten asgari 90 reye ihtiyaç vardı. Öğretim üyeleri, gruplar halinde konferans salonundan çıktılar. Bâzı kimselerin yüzleri gülüyor, bâzıları- nınkinin ise asık olduğu nazarlardan kaçmıyordu. Dışarı çıkanlardan öğre- nildiğine göre Prof. Ragıp Sarıca, oy- lamaya geçilmeden önce söz almış ve kendisinin rektör olmak istemediğini, söylemiş, fakat buna rağmen bir oy kazanmıştı. Onar memnun ıddık Sami Onar, rektör seçildiğini S saat 12.30 da kendisine edilen bir telefondan öğrendi. Telefondaki ses, rektörlüğü kabul edip etmiyeceğini soruyordu. Verdiği cevapta, kabul e- deceğini ve üniversiteye (o geleceğini bildirdi. Saat 14.20 de, Sıddık Saminin üc- ra Küçükyalıdaki evinin önü, kendi- sini görmeye gelen gazetecilerin va- sıtalariyle dolmuş bulunuyordu... O- nar, tebrik edenlere güler yüzle, "Ben hiç istemiyordum. Arkadaşlar arzu etmişler. Ne yapalım!.." diyordu. Ga- zetecilerin öğretim üyelerinin netice- den memnun olduklarını bildirmeleri üzerine, "İnşallah, ben de onları mem- nun ederim. Bunu arkadaşlarımın be- ni vazifeye çağırışları olarak kabul e- diyorum" diye mukabelede bulundu. Onar konuşmasına, kendisine sorulan çeşitli suallere verdiği cevaplarla de- vam ediyordu.. "— Ben, diyordu, bir taraftan ar- AKİS, 7 KASIM 1960 kadaşlaranın teveccühleri, bir taraf- tan öğrencilerimin muhabbeti, bir ta- raftan basının ilgisi ve bir taraftan M. B. Komitesinin ve Devlet Başka- nının yakın ve sıcak alâkalan, yar- dım vaadi karşısında vazifemi yeni- den kabul ettim. Hem seviniyorum, hem de üzülüyorum. Bu işin daha da ağırlaştığı mu- hakkaktır. İnsan bu durumda bir e- ziklik duyuyor, bir yük altına girdi- ğini hissediyor." Sıddık Sami Onar daha sonra, af- fedilen üyeler mevzuunda bir bilgisi olmadığını ve bu işi üniversite olarak ele almayı arzuladığını anlattı. Bu konuda, "Cemiyette teminat altında bulunmıyan kimse olmaz. Ortada mu- ayyen bir iddia bulununca bunun de- lillerle tevsik edilmesi lâzımdır. Şayi- alarla hareket edilirse, işin içinden çı- kılmaz" dedi. Onar konuşmasına devam ederken evine, kendisini tebrike gelenlere te- şekkür ediyordu. Saat 15'i seçtiği sırada, genç bir gazetecinin Onarın yanına yaklaştığı gör RE — Hocam, dedi, siz bu neticeden daha önceden haberdardınız değil mi?" Onar, sol elini yeleğinin cebine sokarak, manalı Gi seki gazeteci- nin yüzüne baktı v "—, Evet. Neticeden haberdardım" dedi. Ayaküstü yapılan bu bir iki da- kikalık konuşma esnasında Onarı kahkahalarla güldüren bir sual so- ruldu: — Hocam, Üniversite çökmüştür İsmet Giritli Şanssızlık! Basın Şeref Divanının Tebliği geasın eri Divanı WKasım/ 1960 sa nl saat 15 de yaptığı ek to, 30/Ekim/1960 ri Vatan ga- mayız" zasıyle yayınlanan fikrayı ince- lemiş ve adı geçen yazıdaki ba- zı cümlelerin otavzihe muhtaç durumu gözönüne alınarak ya- zarını dinlemiş ve şu neticeye varmıştır: Emil Galip Sandalcı Diva- nımızda yaptığı o açıklamada a- dı geçen yazıyı hiçbir zümreyi ve bilhassa orduyu hedef iuta- rak yazmadığını, maksadının sâdece Üniversite muhtariyeti- ni belirtmekten ibaret olduğu- nu, fıkrasının kasdettiği mâna dışında anlaşılmasından en faz- la gene kendisinin üzüldüğünü ve bu durum karşısında yazısı- m esasen tavzih ederek gaze- tesinde neşredeceğini ifade et- tiğı cihetle, Dâvanımız bu açık- lamanın umumi efkâra duyu- rulması lüzumuna karar (over- miştir diyenlerle, M. B. K. ne bağlılık tel grafı çekenler arasında yapılan mü- cadeleyi, çökmüştür diyenler kazan di. Bu duruma ne diyorsunuz?" Denilebilir ki Sıddık Sami Onar bu suale güldüğü kadar, hiçbir zaman hiçbir şeye gülmemişti. Nitekim, elin sevinçli bir şekilde havada oynatan Onar, muhatabına: "— Ne muzipsiniz!." demekle ye- tindi ve Üniversiteye gitmek üzere evinden çıkmaya hazırlandı. Küçükyalıdaki evden ilk ayrılan Rektörlük makam arabası oldu. Onu gazetecilerin içinde bulunduğu araba lar takip etti. Rektörün yanında öz ve genel sekreteriyle Prof. Lütfü Du- ran vardı. Saat 16.30 da makam ara- bası, İstanbul Üniversitesine ulaştı. İki dakika sonra da, yeni Rektör S. Onar makamına oturmuştu. Ma- kam masasının üstünde bulunan tak- vim hâlâ Onarın rektörlükten istifa ettiği 28 Ekim tarihini göstermekte- di. Rektörlük makamı, evinde olduğu gibi, kendisini tebrike gelenlerle do- lup taşıyor, Onar ziyaretçilerine ce- vap yetiştirmekte güçlük çekiyordu. 13