Tİ YA TR 0 İstanbul Kadıköyde yeni mevsim vet, Kem de artık bir tiyatro r, çünkü devamlı tem- siller veren bir | tiyatroya kavuştu. İs- tanbulun iki milyona yaklaşan nüfu- sundan en az beşte birini barındıran Anadolu yakasınn sakinleri artık ti- yatro seyretmek için Pendikten, Bos- tancıdan, Suadiyeden, Modadan, ya- hut Çamlıca eteklerinden kalkıp, ge- ce vakti, denizaşırı uzunca bir yolcu- luğa göze alarak tiyatro görmek için Beyoğlu yakasına geçmek lüzumunu hissetmiyorlar, bu zahmete de. kat- lanmıyorlar. Bütün külfetleri Sürey- ya Sinemasının üstündeki kendi tiyat- rolarına kadar gitmekten ibaret. Kadıköy Tiyatrosunun açılması, İstanbul şehrinin sanat hayatı ve te- maşa ihtiyacı için büyük bir boşluğu doldurdu. Geçen yıl Şehir Tiyatrosu- nun burada açtığı sahne hiç seyircisiz kalmadı. Ama bir, birbuçuk aydan programdan inmeyen temsillerin de- Şişik eser görmek isteyen, tiyatroya olan susuzluğunu tek eserle gidereme- yen Kadıköylülere yetmediği de bir gerçekti.Bu bakımdan, bu yıl tatbi- kine başlanan saat 6 tiyatrosundan en flok faydalanan Kadıköy seyircileri olmuştur. Çünkü saat 6 ve 9 temsil- leri, kendilerine, matineli suvareli iki eser seyretmek imkânım veriyor. Bu, şimdilik, Kadıköylüler için ikinci bir tiyatroya sahip olmak demektir. Kiralık Aşık adıköy Tiyatrosunun, bu mevsim K başında sahneye koyduğu eser, Fransız tiyatrosunun hemen her mev- sim büyük bir başarısını kutladığı Marcel Achard'ın "Domino"su oldu. Marcel Achard'ın Fransız Akademisi- ne seçildikten sonra gevşeyeceğinden, "ölümsüzler" araşma katıldıktan son- ra eski başarılarıyla geçinmeğe kal- kacağından endişe edenler ne kadar yanıldıklarını anlamakta gecikmedi- ler. Bütün hasılat rekorlarını kırarak yıllarca afişte kalan "Patates" ten sonra şimdi de "I'Idiote"u bütün Pa- tisin görmek için usun kuyruklar yap- tığı yeni tir zafer halini almak üze- redir. "Domino" piyesi Achard'ın eski piyeslerinden, en iyilerinden biridir Son zamanlarda Komedi Fransez re- pertuvarına da alınmış ve tekrar gü zel bir şekilde sahneye konulmuştur "Donimo" da "Jean de la Lune", "Pa tates" ve daha başka birçok eserlerin- de olduğu gibi,- Achard'ın yaratmak- ta üstad olduğu nevi şahsına münha- sır kahramanlarından birinin adını 32 "Çat Kapı"dan bir sahne Gençliğin sözcüsü taşır ve bütün eser onun etrafında döner. Achard'ın zengin muhayyelesi, bu sefer, "kiralık" bir âşık yaratmış- tır, öyle bir âşık ki, kıskanç bir ko- canın şüphelerini, gerçek âşıkın üze- rinden kendi üzerine çekecek, böyle- ce güzel bir kadım müşkül bir durum- dan kurtaracak, eski bir gönül ma- cerasının, çoktan kapanmış bir genç- lik macerasının nahoş, hattâ tehlike- li neticeler doğurmasına mâni olacak- "Domino "das Zobu ve Hün Malüm bir hikaye tır. Zira maceranın Hakiki kahrama- nı, kıskanç kocanın en yakın aile dostu ve arkadaşıdır. Kıskanan ve ka- rısını çok seven koca pek kudetli bir iş adamıdır. Şüphe içini kemir- mektedir ve devam ettiğini sandığı bu macera yüzünden arkadaşını mah- vetmeği aklına koymuştur. İşte "Domino"cuk bütün bunları önlemek, maziye ait zararsız bir aşk macerasının yıllardanberi ortadan kaybolmuş kahramanı olarak gözük- mek ve buna kıskanç kocayı inandır- mak için yüksek bir ücretle kiralan- mıştır. Ama bu "kiralık âşık" ta ni- hayet bir insandır ve güzel kadınları "şakadan" değil "gerçekten" sevme- sini bilen bir insandır. Nitekim öyle Olur, kendisini kiralayan güzel Loret- te'i düştüğü müşkül durumdan kur- tarmak için vazifesini Öyle bir yapar, ona öylesine hayran olur ki, nihayet herşeyi unutur, onu gerçekten sever. Kadın da hakiki sevgiye susamıştır, o da herşeyi unutur, ücretle tutulmuş bir “kiralık olduğunu, kocasını, onun kendisine «ağladığı debdebeli hayatı, parlak is- tikbali, herşeyi unutup mütevazi bir hayatı paylaşmak pahasına Domino'- ya bağlanır. Bu kadarı da olur mu? demeyiniz sakın. Marcel Achard bu! İnsana en olmaz görünen şeyleri olur gösterme- nin ustasıdır o! Kahramanlarına öyle- sine sıcak, insanı saran bir tabiilik, bir gerçeklik verir ki en olmıyacak halleri, duyguları ile onları benimser- siniz. Achard gerçek bir şairdir, onun yaptığını yapar, sizi büyüler. Domino da o büyünün hamuruyla yoğurulmuş tiplerinden biridir. Sahnedeki oyun öylesine sevimli bir tipi Şehir Ti- B yatrosu m Vasfi Rıza Zobudan başka kim yla yaşatabilirdi? Eseri, Turgut Atlayan göz okşayıcı dekorları içinde sahneye de ustaca koymuş olan bu değerli komedyen, oyunundaki rahatlık tabiilik ve sıcak- lıkla seyirciyi doyuruyor ve, itiraf et- mek lâzım ki, böylesine bir rolün ken- disine biraz geç verilmiş olduğunu, hemen hemen, unutturmağa muvaf- fak oluyor. Vasfi Rıza Zobunun rejisör olarak ustalığı, böyle bir role ilham verecek vasıfların bâzılarından henüz mah- rum olan genç bir kadın sanatkâra, sevdiği zengin, kibar ve güzel Parisli kadını oynıyan Gül Gülgünun oyu- nuna kazandırdığı ölçüden, avrupai- likten belli. Gül Gülgünun bu gibi rol- lerde biraz daha tecrübesi olsa, ro- lün "kadınlık" tarafını biraz daha i iyi kavrasa, Dimino'yu, bir sahneden ö- bürüne, derece derece sevmeğe baş- ladığını, metnin kendisine replik ha- linde verdiği ve vermediği, bâzan bir AKİS, 7 KASIM 1960