Gökayın esrarı Haftanın ortalarındaki o gün , İs- tanbul vilâyetinin hâdise tarihin- deki Levazım Müdürü İsmail Tançe- lik Gökayın kendisine yapmış bulun- duğu bâzı ifşaattan bahsetti. İlk de- fa olarak Yassıadadaki duruşma sa- lonunda "Numaracı F. K. G."nin es- rar perdesi öylesine arslanı ki, biz- zat kendisi bir itirazda bulunmak kudretini gösteremedi. Tanık, Gökaya dost bir tanıktı. O kadar ki, bir ara Başkan adama sanık avukatı gibi ko- nuşmamasını ihtar etti ve sâdece bil- diklerini (söylemesini istedi. Tançe- lik ifadesinde zaman, mekân, şahıs ve vak'a söylüyordu, üstelik sözleri- nin doğruluğundan öylesine emindi ki anlattıklarının derhal Gökaya sorul- masını istedi. 7 Eylül günü Levazım Müdürü Vali Konağına gitmişti ve saat 14.30'da evden F.K.G. ile birlik- te çıkmıştı. Kapıda bekleyen araba- nın numarası 00001 değil, 00002 idi. Valiyle Levazım Müdürü arkaya bin- mişler, polis memuru şoför mahalline oturmuştu. Aradaki cam bölme de kapatılmıştı. Araba Karaköye geldi- ğinde iki adam yapılan tahribatı, bil- hassa parçalanmış otomobilleri gör- müşlerdi. Gökay zaten son derece huzursuz bulunmaktaydı ve mutadı- nın hilafına hemen hiç konuşmamak- taydı. Tançelik kendisine harap oto- mobilleri göstermişti. Bunun üzerine Gökay şöyle demişti: "— Eşşekoğlu eşşekler tertipledi- ler, yaktılar, yıktılar, şimdi de kur- ban arıyorlar." İstanbulun Küçük Valisi arkadan izah etmişti. Tertip Menderesin ese- riydi. Gedik için de söylediği şuydu: — O, Gestapo şefi kılıklı herif dün akşam benim karşıma geçmiş, milli galeyanda, vatandaşa dokun- mayın diyordu. Görsün bakalım, mil- li galeyanı.." Gökaya büyük saygısı bulunduğu- nu belirtmekle söze başlayan ve "ken- disinden dalma "Muhterem Gökay" diye bahseden tanık Başkandan, desine devam etmeden önce bu husu- su hatırlayıp (o hatırlayamadığının E. K.G. den sorulmasını istedi. Bayar ve Menderes kendisine (bakıyorlardı. F.K.G. ufacık bir kurulu oyuncak gi- bi zıplaya zıplaya mikrofon başına gitti, hatırlayamadığını söyledi. Ama, hâdiseyi yalanlamaktan da dikkatle kaçındığı göze çarptı. "— Ben 7 Eylül günü öğleyin eve gelip gelmediğimi bile hatırlamıyo- " dedi. EN k, Başkanın bir suali üzerine Levazım Müdürünün yalan söyleye- cek bir insan olmadığını da bilhas- sa ifade etti. Bundan başka, Gedik hakkındaki sözlerini söylemiş bulu- AKİS, 7 KASIM 1960 Sanık Gökay duruşmada Boyundan büyük iş tuttu nabileceğini, kanaatinin bu olduğunu belirtti. Bildirdiğine göre bu kanaati- ni daha önce de ifade etmişti. Bunun üzerine tanık İkinci hâdise- yi anlattı. 9 Eylülde Gökay kendisini Vali Konağına çağıttırmış, işi yoksa arabasına binip kendisiyle birlikte gelmesini istemişti. O gün vali karşı yakaya geçmekteydi. Kabataşta Le- vazım Müdürüne, valilikten istifa et- miş bulunduğunu söylemişti. Bunun üzerine Tançelik te "İyi ettiniz. Bir eşkiya çetesiyle çalışacak yerde ay- rlmak daha hayırlıdır" demişti. Başkan Başol tanığa "Eşkiya çetesi" tabiriyle kimleri kastettiğini sordu. Tançelik gayet fütursuz "Bayar, Men- deres, Gedik ve arkadaşlarını kastet- miştim" cevabını verdi. O devirde böy- le konuşabilmek Başkam biraz şaşırt- mıştı... — Demek söyleyebildin ?" dedi. Ama aslında bunda şaşılacak bir cihet yoktu. Kendisine aynı kimseler- den iki gün önce "Eşşekoglu eşşekler" diye bahseden bir valiye, camları ka- palı araba içinde bu zevat hakkında "Eşkiya çetesi" tâbirini kullanmanın bir güç tarafı mevcut değildi. O gün araba vapurunda -tanık ismi karıştır- dıama, Hamit Şevket İnceden bahset- tiği anlaşıldı-, arabası içinde İnce kardeşlerden birine orastlanılmış ve Gökay gidip onunla konuşmuştu. Ara- baya döndüğünde konuştuğu adamın muhterem kardeşinin-Refik Şevket İnce-, ölümüne Menderesin sebep ol- duğunu söylemiş, "bunlar böyledir YASSIADA DURUŞMALARI İşte, cinayet bile işlerler" demişti. Tanığın maruzatı bundan ibaretti. Tançelikin anlattıklarını Zorlu gü- lümseyerek, Menderes son derece si- nirli, Bayar dikkatli dinlemişti. İfade tamamlandığında Başkan Başol sa- nıklardan bu hususta bir şey söyleyip söylemeyeceklerini sordu. Menderes Gökaya baktı, fakat eski valisinin kıpırdamak niyeti yoktu. Bunun üze- rine bizzat mikrofon başına geldi ve : - Bu hususta bir şey söylemek Gökaya düşer dedi. Ben sâdece şunu belirtmek istiyorum. Valinin 9 Eylülde söylediği sözler, o sabah verdiği isti- fasının doğurduğu infialin neticesi olabilir. Bunun bir suç delili olarak ikamesi o yersizdir." Dönerken tekrar F.K.G. ye baktı. Sanki "Kalk, konuşsana!" demek is- tiyordu. Ama eski valisi gene, tınma- dı bile. Kalkmadı ve ifadeyi reddetme- di. Gökayın torbasındakiler ökayın 6/7 Eylül hadiseleriyle ilgi- li bilgiye sahip bulunduğu, hattâ bir takım suçlayıcı ses obandlarını saklamış olduğu evvelden beri söyle- nen lâflar arasındadır. Rivayete göre F.K.G. bu vesikalar sayesinde düşük iktidara mütemadiyen şantaj yapmış ve düşük iktidar kendisini mahkeme- ye veremediği gibi, İstanbuldan ancak Bern Büyük Elçiliğine tâyin-suretiy- le uzaklaştırmaya muvaffak olmuş- tur. Bu efsaneler halk arasında Kü- çük Valiye bir belirli itibar bile sağ- lamıştır. Halbuki duruşmalar boyun- ca Gökayın tutumu hiç de böyle ol- madı. Hâdiselerin mürettep olduğu hususunda hiç bir şey bilmiyordu. Kendisine hiç kimse bir şey söyleme- mişti. Gerekli bütün tedbirleri almış- t. Bir mesulün bulunduğundan habe- ri yoktu. Tançelikin ifadesi bütün o şayiaların dikkat ve itinayla hangi kaynaktan beslendiğini ortaya çıkar- ması bakımından alâka çekici oldu. Bizzat Gökay, rivayetleri kâh böyle, kâh şöyle konuşarak beslemişti. Me- selâ gazeteciler kendisinden "bir ta- kım teyplerin mevcudiyeti"nden bah- sedip bu hususta bilgi sorduklarında katiyetle hayır dememiş, plâk sevdi- ğini, kendisinde teyp de bulunabile- ceğini gülerek söylemişti. Gökay, Tançelikin reddedemediği ifadesinden memnun da kalmadı de- gil. Böylece hâdiseleri, hiç olmazsa tasvip etmediği ortaya çıkıyordu. Bir başka vali gili bir başka vali, 6/7 Eylül dâ- vasının son iki duruşmasında hiç de rahat dakikalar geçirmedi. Bu, İz- mirin sevimsiz mülki Amiri Kemal Hadımlıydı. Zaten gerek haftanın or- talardaki, gerekse sonundaki odu- 29