hangi esaslara göre tespit edilmesi konusu oluyordu. Yeni kanun bu hu- susta değişik ölçüleri bir arada kul- lanma usülünü benimsiyecekti. Kira- nın tespitinde ilk olarak arsanın ve gayrimenkulün kıymeti esas alına- caktı. Ele alınacak ikinci esas ise, metrekare başına maliyet olacaktı. Arsanın ve gayrimenkulün kıymeti hesaplanırken, binanın bulunduğu semt de bellibaşlı faktörlerden biri olarak göz önünde tutulacaktı. Pek tabu olarak, katın sair vasıflan kira- nın tespitinde birer unsur olacaklar- dı: Kaloriferli, parkeli, mozayikli bir apartman katı ile basit bir apartman katının, diğer ölçüler bakımından bir- birine uysalar bile, ayni kira ile ki- ralanamıyacağı muhakkaktı. Bu öl- çillere göre, kat ve ev kiraları Bele- diye Komisyonları tarafından takdir edilecek ve bunun dışında hiçbir kira câri olmıyacaktı. Hiçbir kat iki aydan fazla bos tutulamıyacaktı. Aksi tak- dirde, Belediye Komisyonları bu gibi katlan ev. sahibi adına re'sen kiraya yermek hakkına sahip kılınacaklar- dı. Bu suretle, hem ev sahibinin katı- nı istediği kimseye verme hakkı mah fuz tutulmuş oluyor, hem de meske- nin sosyal fonksiyonuna aykırı bir şekilde boş tutulması önlenmiş olu- yordu. Boşalan daireler, derhal Be- lediye Kira Komisyonuna bildirilecek ye katın kiralık olduğu ve fiyatı gö- rünür bir seklide ilân edilecekti. Ev sahibinin, belli bir katını çocuklarını oturtmak maksadiyle boşaltmağa da hakkı olacaktı. Bu şekilde tespit edi- lecek olan kiralar sabit olmıyacaktır. Eğer hayat standardı düşmüş, yâni genel fiyat seviyesi yükselmişse, Be- lediye Kira Komisyonları, kiraları, nisbetler dairesinde arttırmak veya azaltmak hakkına sahip olacaklar- dır. Bir senelik toptan kira almak usülü de kaldırılmaktadır. Kira bedeli sâdece belli nisbette, yeni binalarda 2-3 aylık kirayı geçmemek şartiyle, toptan alınabilecektir. Kanunun hü- kümlerine aykırı hareket (edenlere karşı kanun, mevcut müeyyidelerin de şiddetlendirilmesini derpiş etmek- tedir Yeni kanunun kira meselesini, bir- çok bakımlardan eskisinden daha iyi bir tarzda halledeceği (o söylenebilir. Fakat, esas mesele yine bina inşaatı- nı tanzim etmek meselesi olarak ka- lacaktır. Hükümetin kira konusuyla birlikte ele alması gereken dâvalar- dan biri de .mesken standardlarını tespit etmektir. Gerçekten, hâlen büyük ve hattâ orta şehirlerimizde inşa edilen meskenlerin büyük çoğun- luğu Türkiyenin sosyal (o öncelikleri bakımından ziyadesiyle lüks sayıla- bilir. Devletin evvelâ, bundan böyle 24 kamu tahsısatından veya özel teşeb- büs tarafından inşa edilecek mesken, han ve dükkânların ölçülerini tespit etmesi ve bu ölçüleri hayli mütevazi tutması gerekmektedir. Bundan böy- le, dört odadan fazla meskenlerle, içinde büyük lükse yer veren mes- kenlerin inşa edilmesi yasak edilme- lidir. İnşaatın mümkün mertebe bü- yük olmasını sağlamakta da maliyet bakımından fayda vardır. Arsaları üzerinde belli bir ailenin otarması İçin tek bir ev inşa edenlerle çok kat- lı apartman inşa edenler, bina vergisi bakımından birinciler aleyhine farklı bir şekilde vergiye tâbi tutulmalıdır- lar. Bu bakımdan yeni kanımda yer alan bir hüküm hayli yerindedir, hükme göre, bir ev sahibi faraza 10 katlı bir bina inşa etmek için ruhsat alıp da sâdece 5 kat çıkmışsa, arsa değeri, 10 kat çıkılmış gibi hesapla- nacak ve kiraya öylece aksettirile- cektir. Nihayet Devletin, bilhassa Devlet personeli ve sınai işçiler için ucuz mesken inşaatını bizzat eline al- masında fayda vardır. , Ancak, Devlet ucuz mesken inşa etmek bakımından ne kadar sağlam bir politikaya sahip olursa olsun, mil- li gelirimizden bu işe harcıyacağımız payın çok da büyük olmasına mad- deten imkân olmıyacağı kabul, edil- melidir. Bu durumda, nüfusumuzun hızla artmasına paralel olarak ve şe- hirleşme hareketi sanayileşme hare- ketiyle âhenkleştirildikten sonra bile, köylerden şehirlere yerleşecek olan vatandaşların mesken derdinin ilk plânda halli lüzumunu unutmamak lâzımdır. Bugün şehirlere gelen köy- lüler, köylerini, büyük şehirlerimizin cazibesine kapıldıkları için terketmiş değildirler. Köyden şehire akın, sâ- dece İstanbul, Ankara ve İzmir gibi hakikaten cazibesi büyük şehirlere olmamaktadır. En ücra kaza merkez- lerinin etrafında bile hâlen gecekon- du mahalleleri türemektedir. Bunun hakiki sebebi büyük şehirlerin sahte cazibesi değil, tarım sektöründe adam başına düşen istihsâl randımanlarının hızlı nüfus artışı ve erozyon netice- sinde günden güne azalmasıdır. Köy- lüler şehre açlıktan kurtulmak için gelmektedirler. Bu durumda, gece- kondu inşaatını yasak etmek de, mevcut gecekonduları kısa zamanda modern meskenlere tahvil etmek de birer hayalden ibarettir. Kabul edil- mesi gereken hakikat şudur ki, gece- kondu inşaatını önlemek en sert ka- nuni müeyyidelerle dahi mümkün de- ğildir. Böyle olunca tek çâre, gece- kondu İnşaatına müsaade etmek, an- cak bu inşaatı düzene sokarak mev- cut gecekonduları, yavaş yavaş uzun vadeli bir kredi politikası dairesinde modern meskenlere tahvil etmeğe ça- lışmaktır. Derginizin 3 Ekim 1960 tarihli nüshasında intişar eden Müşterek Pazar yazısı dolayısiyle aşağıdaki açıklamayı lüzumlu görüyorum. I — Türkiyenin Müşterek Paza- ra iltihakı mevzulariyle iştigal et- mek üzere Avrupaya bir Heyet yol- lanacağı ve bunun riyasetine geti- rileceğimi İlk defa olarak "AKİS" deki yazınızda öğrendim. Bir yan- lışlık olacak! Böyle birsey mevzu- bahs değildir! 2) Bir vakitler İşletmeler Bakanı iken İzmit Kâğıt Fabrikasında yer- li kâğıt imal etmek ve ihtiyacı bu- nunla karşılamak yerine, hariçten döviz mukabilinde yabancı kâğıt getiren ben değil idim. Bilâkis, kâ- gıt sarfiyatını tahdit etmek sure- tiyle, ihtiyacın İzmit Fabrikası kâ- gıdiyle karşılanması tezini müdafaa etmiş idim. Gene bir yanlışlık ola- cak! İzmit Kâğıt ve Selüloz Sana- dia etmek ile türlü sosyal ve eko- nomik tesisleriyle muazzam bir ser- vet teşkil eden bu milli istihsal mü- essesesini kapatmağa çalışmak ara- sında mühim fark olsa gerektir. Memleket iktisadcısına düsen vazi- fe bu müesseseleri dahi mümkün olduğu kadar rasyonel bir hale ge- tirmektir. Bazı Devlet işletmelerinin husu- si teşebbüslere devri meselesine ge- lince; muhtelif vesilelerle izhar et- tiğim temenni; Devlet elinde isle- tilmesinde bir zaruret olmayan ve mühim bir âmme vazifesi görmeyen bazı isletmelerin, sermayelerini kü- çük halk hisselerine bölerek mille- te mal etmektir. Yazının imzasız yazarı bu vesile- den faydalanarak bana bir ders ver- mek istemektedir. Kendisine bu hususta yardım ederek bu "kıymet- li fikirlerini" vazifeli bulunmakla şeref duyduğum Türkiye Ekonomi Kurumunda, tertip edeceğimiz mü- nakaşalı bir konuşmada iktisadcılar huzurunda daha mufassal şekilde izah etmesini rica edeceğim. Aksi viyetini belli ederek (Derneğimize müracaat etmesini rica ederini. uhlis Ete Muhlis Ete - Ankara AKİS, 10 EKİM 1960