Haftanın Büyük Te siyaset bayatında bir büyük parti için boş yer olduğu inancı bazı politika heveslilerine -veya be- vesli politikacılara hakim görünüyor. Söylediklerine ve yazdıklarına bakılırsa hesap şudur: D.P. nin kapatıl- ması suretiyle memlekette dört milyon rey serbest hale getirilmiştir. Bu reylerin bariz vasfı İnönü ve C.H.P. düşmanlığıdır. O bakımdan bunların, dünün muhalefe- ti istikametine akması bahis mevzuu değildir. Bir be- lirli nisbet, muhafazakâr unsurlardan gelmektedir. On- lar, ister istemez Bölükbaşının Partisine gidecektir. A- bunun yanında, 1957 seçimlerinde C.H.P. ye oy ver- dikleri halde bu partinin tatmin etmediği geniş bir küt- le vardır. Bir taraftan aydınlar, diğer taraftan "eski devir"in facialarını unutmamalarına rağmen sırf D.P. den kurtulmak için İnönüyü desteklemiş bulunan doğu ve güney köylüleri artık böyle bir mecburiyet altında değildirler, öyleyse bir parti kuruldu mu, ufak bir ge- rici zümrenin dışındaki bütün D.P. oyları, şartların icabı C.H.P. ye gitmiş aydın ve köylü oylarının büyük kısmı, "aşınmamış kıymetlerdi bekleyen tarafsız oyla- rn hemen tamamı sel gibi bu partiye akacak ve onun aydın liderlerini şıp diye iktidara getiriverecektir! Bu hesabı yapanların, kenetlenmiş bekleşiyor sandıkları Demokratlara aleni davetnameler çıkarmaları, onlara “Sıkın dişinizi, biz ortaya fırlıyoruz" diye h uçurmaları, tabii ömrünü tüketip tarihe karışması sa- yısız fayda sağlayacak D.P. nin kılıç- darbesiyle yok edilmesini teşvikleri, nihayet C.H.P. yi itibardan düşür- me kampanyasına girişmeleri ve İnönüyü koltuk pe- şinde bir ihtiyar muhteris olarak göstermeleri hep bu yüzdendir. Bunların başka bir gayreti, kendileri "Ta- mam» biz hazırız" deyinceye kadar Türkiyede seçim yapılmasını önlemektir. Bunu telkin için kullandıkları vasıta Demokrasi oyununun asgari iki takım tarafından oynanması gerektiği hakikatidir. İddiaları, şimdi sâde- ce bir takımın bulunduğu, ikinci takınım ise ancak ken- dilerinin kuracakları takım olacağı tezidir. Bu hesabın bazı iyiniyetli, fakat tecrübesiz gözleri kamaştırdığı ortadadır. Evvelâ, hesap pek talihsiz bir hesaptır ve talihsiz- liği parlak şekilde ortaya çıkmıştır. Memleket çapında bir C.H.P. hele bir İnönü düşmanlığı sâdece sabit fikir sahibi bir kaç aydın zatın muhayyelesinde mevcuttur. Bunlar daha evvel başka bir partiyi de aynı temel üze- rine politika bina etmeye itmişlerdi ve Hür. P. bilinen âkibetine uğramıştı. Memleket çapında bir C.H.P. ve İnönü düşmanlığı olmamış değildir, ama bunun meyva- sını 1950'de D.P. almıştır. Bunlar öyle ağaçlardır ki iki defa aynı meyvayı vermezler. Efendim, milletin ödü patlıyormuş, C.H.P. ve İnönü tekrar iktidara gelir de 1946'dan evvelki idareyi yeniden kurar diye.. O yüzden bu millet C.H.P. ye ve İnönüye sureti katiyyede oy ver- mezmiş. Bu, sâdece Hür. P. nin değil, aynı zamanda Bölükbaşının da tarifsiz hayal sukutuna yol açmıştır ve ne sosyal, ne politik görüşe sahip hissi kimselerin hatalı görüşünden ibarettir. Bırakınız ki son on yıl C. H.P. yi pek çok temizlemiş, İnönünün ise çapını mille- tin gözü önüne sererek bu devlet adamını Türk Demok- rasisinin temel direği haline getirmiştir. Bırakınız ki son onbeş yılda siyasi mazisi 1946'dan başlayan bir AKİS 3 EKİM 1960 içinden Kumar Metin TOKER genç nesil seçim sandıkları başında yer almıştır ve bunlar tek parti devrini hatırlamamaktadırlar bile.. Bırakınız ki ihtilâl yerine seçim yapılsaydı iktidarı gene C.H.P. alacaktı. Sonra, havada olduğu söylenen o dört milyon De- mokrat oy hesabın bir başka yanlış tarafıdır. Bugün söylenmesi belki garipsenecektir, ama yarın sandık ba- şına gidildiğinde, o zamana kadar kim hangi partiyi kurmuş bulunursa bulunsun dört milyon Demokrat oyun inanılmaz bir nisbetl İnönüye ve C.H.P. ye gide- cektir. Zira aklı başında Demokratların nazarında da- hi Devletin, Cumhuriyetin ve Demokrasinin devamlılı- ğını hiç olmazsa bir seçim devresi bu memleketi İnönü- nün, sabit olmuş basireti ve engin prestiji, mazisinin verdiği olgunluk ve tecrübesiyle idaresi en emin şekilde sağlayacaktır. Diğer Demokrat oylara gelince onlar Bölükbaşının Partisi, çekimserlik ve yeni kurulacak partiler arasmda taksim olacaktır ki aydın liderler bundan kendilerine düşen hissenin pek ufak bulunduğu- nu görerek bir defa daha hüsrana uğrayacaklardır. Şimdi, mesele hayallere, dayanarak dahi olsa bir partinin veya bir kaç partinin kurulup kurulmaması değildir. İsteyen ortaya çıkar, partisini kurar, propa- gandasını yapar, istediğini över, İstediğini kötüler, inananın oyunu alır, inanmayanın hayır duasıyla iktifa eder. O hesap değil de bu hesap yanlışsa iktidara da geçer, memleketin hayrına orada çalışır. Demokrasinin çok tarafla oynanan bir oyun olduğunda zerrece şüphe yoktur, saha ne kadar takım alıyorsa o kadar takım sürmek mümkündür ve takım kaptanlığı herkesin hak- kıdır. Ama İnkılâp Türkiyesinde hiç kimsenin hakkı ol- mayan şey, Milli Birlik kalkanını önüne almaya kalkı- şıp arkada iş çevirmektir. Hele muhayyel bir Demokrat oy kütlesiyle kumar oynamak pahasına son derece teh- likeli manevralara girişmek ve bunu yaparken Milli Birliğin adını istismara yeltenmek asla göz yumula- mayacak bir cürettir. Böyle bir "kenetlenmiş kütle"'yi mevcut zannedenler, kim olurlarsa olsunlar soyunarak ortaya çıkarlar, "Sizin bağlanacağınız parti biziz" der- ler, hatta isterlerse ilâve de ederler: "Biz menfaat dağı- tacağız, biz enflasyoncu olacağız, biz partizanlık ya- pacağız". Seçimlerde de, mutlaka zamanında yapıla- cak; seçimlerde de boylarının ölçüsünü tekrar alırlar, sosyal akışın suni barikatlarla istikamet değiştirmedi- ğini görürler. Hele milletin nasıl oy vermesi gerektiği yolunda, sanki Milli Birlik sözcüsüymüş gibi ve onun telkiniyle konuşuyor edası takınarak direktifler ver- meye kalkışmak hiç kimsenin haddi de değildir. Baştan aşağı yanlış bir hesabın hayal sukutunu politika he- veslileri -veya hevesli politikacılar- paylaşacak arka- daş arıyorlarsa, gözlerini Milli Birlik Komitesinin dışı- na çevirmeleri şayanı tavsiyedir. Komite, şimdiye ka- darki tutumuyla, heyet olarak daima doğru yolu gör- müş, iyiniyetli bir tecrübesizliğin bazı kimselere musal- lat ettiği göz kamaşmasını ustaca, şefkat ve meharet- le tedavi edivermiştir. Komite, ayaklarını yere sıkıca çakılı muhafaza ettikçe hayallerinin esiri acaip tipler- le bulut yolculuğuna çıkmayı daima reddedecektir. Bu, bir büyük teminattır.