ya hitaben: "— Arkadaşımız herhalde maziye şâmil bir tahkikat yapılıp yapılmıya- sağını soruyor." dedi. Sonra da ga- zeteciye dönerek: — Bakanın, yaptığı açıklama si- zi tatmin etmedi mi?" diye sordu. Gürsoytrakın, "Bakanın m açıklama sizi tatmin etmedi ” şeklindeki sorusuna o verilen cevap, "Hayır" oldu. Binbaşı " Gürsoytrak, Hayri Mumcuoğlunun bir açıklama yaptığını bildirdi ve bu açıklamayı o- kuyup okumadıklarını gazetecilerden sordu. Açıklamayı gören yoktu. Gür- söytraka göre, Mumcuoğlu kendisini müdafaa etmişti ve "elde, aleyhte bir vesika olmadıktan sonra" yapılacak bir şey mevcut değildi. Sarışın Binbaşı bu arada, Mum- cuoğlunun DP. devrinde "bir me- mur" olduğunu belirtti. Mumcuoğlu, Ankara Basın Savcısı bulunduğu müd det zarfında 107 -evet tam 107- dâ- vaya bakmış ve bu dâvalardan ancak 3 tanesi mahkümiyetle neticelenmiş- ti. Mumcuoğlu gazetecileri "kurtar- mak" için neler yapmamıştı ki!.. Bu yüzden de başına türlü "gaileler" gel- miş, hattâ Ankara Savcılığı görevin- den o uzaklaştırılmıştı. . Gürsoytrak bunları - Mumcuoğlundan naklen- ga- zetecilere anlattı. Eh, doğrusu Mum- cuoglunun kahramanlığına parmak ısıtmamak kabil değildi. Apartmanlı savcı Ama, Binbaşının bilmediği bir şey vardı. Ankarada, Küçükesat sem- tinde oturanlar yapışık kardeşler mi- sali birbirine benzeyen ve hakikaten de birbirine yapışık bir çift apart- manın önünden geçerken manalı ma- nalı kafalarını sallıyorlar ve hafifçe gülümsüyorlardı. Bu apartmanlardan birisinin ismi "Ve-Nil"di. diğeri ise sahibinin soyadını taşıyordu: u cuoğlu. Büyükelçi sokağının Büklüm so- kağını kestiği noktaya -Kavaklıdere ile Küçükesat arasındadır ve Anka- ranın en güzel semtlerinden biridir- dikilmiş olan bu apartmanlardan ilki- nin sahibi halen Yassıadada bulunan ve malüm Tahkikat Komisyonu üye- lerinden olan Selâmi Dinçerdi. İki bi- naya 1955 yılının yaz aylarında, aynı anda başlanmıştı. O zamanlar Anka- ra Savcısı bulunan Hayri Mumcuoğ- lu ile Kocaeli Milletvekili olan Selâ- mi Dinçer krediyi Emlâk Kredi Ban kasından kolaylıkla oalmışlardı. A- partmanların dışı gibi içi de birbiri- nin eşiydi. Hattâ içerde kullanılan malzeme bile aynıydı. Her iki apart- manın sekiz dairesi vardı.. Daireler ferahtı ve bol güneş alıyordu. İki ya- tak odası, bir salon, gömme banyo AKİS , 3 EKİM 1960 ve mutfaktan ibaretti. Her iki apart- manın kiracıları umumiyetle ecnebi- lerden, daha doğrusu oAmerikalılar- dan müteşekkildi. Beher daireye 500 lira -kontrattaki kira- bedel ödeni- yordu. Apartmanlardaki dairelerden birinde Mumcuoğlu, diğer apartma- nın 8 numaralı dairesinde Dinçer otu- ruyordu. 1955 yılının ortalarında başlanan iki apartmanın inşaatı aynı yılın so- nuna doğru bitmişti. Daha doğrusu Mumcuoğlu ve ortağı Dinçer -Dinçe- rin nüfuzundan faydalanarak devlet dairelerine bol miktarda sattığı bir derlemede ortaktılar- (Bk. AKİS, S: 319) bir bina dikmişler, ortasından ikiye bölerek paylaşmışlardı. İnşaat süratle neticelenmiş, malzeme sıkın- Muzaffer Özdağ Şikâyetçi... tısı da çekilmemişti.. Mumcuoğlu in- şaat biter bitmez apartmanının bir dairesine Ankara Savcısı bulunuyordu-, yakın dostu ve ahbabı Dinçer ise bilâhare gelmişti. Düşük iktidarın malüm Tahkikat Komisyonu üyesi oSelâmi Dinçerle, İnkılâp Hükümetinin Devlet Bakanı- nın yakınlıkları, dostlukları ve ortak- ıklan Yassıada sefası başlayıncaya kadar sürmüştü. O tarihlerde Mum- cuoğlu önümüzdeki seçimlerde Tekir- lağdan adaylığını -D.P. listesinde- koymaya hazırlanıyordu. 27 Mayıs gelip çatmış, böylece Men- deresin Savcısı milletvekili olmadan Bakan olmuştu! < G 3 İn © E. Allahtan . YURTTA OLUP BİTENLER İhbarlara paydos Mili Birlik komitesi, ralantide ça- lışan makinayı harekete geçir- mek için geçen haftanın sonunda bir işe daha el attı. Çıkarılan bir tamim ihbarların artık kaale alınmıyacağı nı bildiriyordu. Böylece, yurtta üç- buçuk aydır süregelen ihbar yarışına son veriliyor ve masanın başında ya- rınından endişeye düşen memur ça- lışma imkânını elde edebiliyordu. An- cak, Komite biraz geç kalmıştı. Zira bu müddet içinde atı alıp Üsküdarı geçenler pek çok olmuş ve bazı kuru- lar en yüksek mevkilere getirilirken başka kuruların yanında yanan yaş- ların adedi hayli yükselmişti. Ota yandan, Milli Birlik oOKomitesi bir gerçeği daha anlamıştı. Tahkikata memur edilen müfettişlerin pek ço- gunun eski iktidarla uzak yakın alâ- kası vardı. Bu adamlar, böyla bir bağ- lantı sebebiyle, incelemelerini objek- tif yapamıyorlardı. Sâdece ve sâdece çalışmış görünmek için irili ufaklı bir çok memurun canı yakılmıştı. Bu- nu tamir imkânsızdı. Bu yüzdendir ki Komite, kangren olan uzvu kesip at- mak yoluna gitti ve ihbar müessese- sini ortadan kaldırdı. Böyle bir ame- liyenin İkinci faydası kâğıt sarfiya- tından İktisat yapmak imkânının sağlanmasıydı! Komitenin işi bunlarla bitmedi. Geride bıraktığımız haftanın ortasın- da, Genel Kurulu toplantıya çağırılan Mili Birlik Komitesinin çalışmala- rında bir fevkalâdelik olduğu göze çarpıyordu. Meclisin etrafında sıkı tedbir alınmıştı. Artık Meclisin ön kapısından içeri girilemiyor, vazife- liler ve ziyaretçiler arkadan alınıyor- du. Basın mensuplarına gelince, on- betmişlerdi. Herhangi bir iş için içe- ri girmek isteyenler, görecekleri Ko- mite üyesinden randevu alıyorlar, ü- yeler ise davet ettiklerinin bir listesi- ni kapıdaki nöbetçi subayına veriyor- lar, ancak böylece görüşme imkânı sağlanıyordu. Komitenin toplantılarına Devlet ve Hükümet Başkanı Gürsel de işti- rak etti. İlk gün saat 15 de başlıyan Genel Kurul toplantısı geç vakitle- re kadar sürdü. Ertesi gün de topla- nan Komitenin çalışmaları uzadı. Tahkik Kurullarından bâzıları da Mecliste çalışıyordu. Hâsılı, eski Mec- lis binası geride bıraktığımız hafta içinde arı kovanı gibi işledi. Bir çift İntiba ili Birlik Komitesi üyelerinin bu kesif oçalışmaya odayanmaları, doğrusu istenirse, güçtü. Zira geziler sırasında hayli yorulmuşlardı. Hele bazıları -gazetecilerin bol olduğu 21