YURTTA OLUP BİTENLER ıntakalara gidenler- bir hayli ter- tilmişlerdi. Meselâ Kurmay Yarbay Mustafa Kaplan ve Kurmay Binbaşı Suphi Gürsoytrak bunlar arasınday- dı. Milli Birlik Komitesi tarafından düzenlenen yurt gezileri programı gereğince 21 Eylül günü Irakya Böl- gesinde bir geziye çıkmışlardı. Bu ge- sırasında 1765 kilometrelik bir yol Yorgunluktan gözlerinin altı şişmiş olmasına rağmen Trakya gezisi inti- balarını anlatmak için Vilâyette yap- tıkları basın toplansında Suphi Gür- soytrakın neşesinden hiçbir şey kay- betmedigini gazeteciler (o kolaylıkla müşahede ettiler. İstanbul Vilâyet binasının büyük toplantı salonunda Kaplan ve Gür- soytrak, Trakya seyahati intibaları- nı anlattıktan sonra sıra suallere geldi. Bir suale cevaben, sarışın Bin- ası oGürsoytrak Basına hafif bir serzenişte bulundu. Trakya köylerin- --- birinde MBK üyelerine "Basının bugünkü tutumundan memnun mu- sunuz?" diye sorulmuştu. MBK üye- leri de, "Peki, siz memnun değil misi- niz?" demişler, köylüler ise bu suale sükutla karşılık vermişlerdi. Sarışın Binbâşı Gürsoytrak bunu anlattıktan sonra, (U) şeklindeki uzun masanın etrafındaki gazetecilere manalı mâ- nalı baktı Bu arada Mustafa Kaplan da, Trakya köylülerinin bilhassa MBK üyelerinin bir siyasi parti kurup kur- mayacakları hususunda (o "tecessüs" sahibi olduklarım bildirdi. Kaplan: "— Trakya halkı, sordukları su- allerle yeni bir parti kurulmasına doğru bir gidişi bize enjekte etmeye çalıştılar" dedi. Bir gazeteci: — Peki, cevabmız ne oldu?" diye sorunca, Kaplan: şahsen söylüyorum: İ- kuvvet olarak mücadeleye devam e- deceğiz." diye cevap verdi. Binbaşı Gürsoytraka göre ise, bu “tecessüs"ü gösterenlerin çoğu "par- tili vatandaşlar"dı. Basın toplantısından sonra gaze- teciler, Türkeşin istifası hakkında bâzı sorular sordular. Kaplan, bu is- tifanın daha önce MBK tarafından kararlaştırıldığını o belirtti. Gürsoy- trak ise, aynen şunları söyledi: "— Albay Türkeş, haklı haksız birtakım tarizlere oOmâruz kalmıştı. Bu, Türkeşi yıpratıyordu. Onun yıp- ranması Komitenin yıpranması de- mekti". Sorulacak sualler bittikten sonra, MBK üyeleri veda ederek ayrılmak üzereydiler ki bir gazeteci: 24 "— Yassıadaya gidecek misiniz?" diye sorunca, sarışın Bana Gürsoy- trak şu espriyi yaptı Tabii gideceğiz. Memleketin her iamfindz İnkılâbın mâna ve se- beplerini halka anlattık. Bir, Yassı- ada sakinleri kaldı!.." Anayasa Bir "Sözsüz Oyun" G eçen haftanın ortasında bir gün, İstanbul Üniversitesi (Rektörlük Binasında son derece eğlenceli olay- lar cereyan etti. Buna bir "Sözsüz Oyun" demek daha doğru olurdu. Zira olayın şahısları katiyyen konuş- mamaya azmetmişlerdi ve düşünce- lerini ancak davranışlar ve hareket- lerle ifade ediyorlardı. Hâdisenin kahramanları -tahmin edileceği üzere- ciddi Anayasa Ko- misyonu üyeleri idi. e Seyircileri ise, İstanbul gazetelerinin Üniversite mu- habirleri teşkil ediyordu. Komisyon. çalışmalarına sabah saat 09.00 da başlamıştı. 12.30 da bitmesi gereken çalışmalar o gün saat 13.00 e kadar uzadı. Saat tam 13.00 ü gösteriyordu ki, toplantı salonundan ilk önce Lütfi Duran çıktı. Duranın yüzü son dere- ce asıktı. Hemen arkasından Vakur Versan geliyordu. Versan, gazeteci- lere seri bir nazar atfederek belli be- Onar Kübalıyla beraber Yollar, ayrılıyor. lirsiz bir selâm verdi. Elinde çantası vardı ve sanki gazetecilerden kaçı- yormuşcasına, hızla rektörlük bina- sından uzaklaştı. Gazeteciler, içerde birşeylerin döndüğünü tahmin et- mişler, fakat diğer komisyon üyeleri- ni beklemekte fayda görmüşlerdi. Bu sırada, Anayasa Komisyonunun se- vimli, papyon kravatlı, Ankaralı ü- yesi İlhan Arselin salondan dışarıya çıktığı görüldü. Arselde de bir ga- riplik olduğu gazetecilerin gözünden kaçmadı. Zira Profesör, holde bekle- yen gazetecilerin hiç farkında değil- miş gibi başım öteki tarafa çevirmiş ve Rektörlüğün W.C. sine yönelmiş- ti! Gazeteciler ciddi Anayasa Komis- yonu üyelerindeki bu esrarengiz ha- lin sebebini araştırmağa koyuldular. Bir fırtına kopunca A slinda, sebep gayet basitti. Hürri- yet gazetesi, a Komisyo- nunun İkinci Meclisle ilgili görüşme- leri sırasında bir ihtilafın patlak ver- diğini iki gün art arda manşet olarak bildirmişti. Fakat, Hürriyetin bu ha- beri AKİS okuyucuları için yeni bir haber değildi. (Bak: AKİS, sayı 317). AKİS'in o sayısında aynen şöyle de- nilmişti: "Öyle anlaşılıyordu ki, II. Meclis meselesi, iki üyenin affedilmesine rağmen, Anayasa Komisyonunda fır- tınalar yaratabilecek nazik bir ko- nuydu. Gergi Anayasa Komisyonunun ratif yapıda bir II. Meclisi savunmuş- tu ama, Hukuk İmparatoru, bu mev- zu görüşülürken, karşısında bir. Ku- balıyı, bir Aksoyu, bir Sarıcayı, bir Savcıyı bulacakta." Nitekim, II. Meclisin Korporatif bir meclis olup olmaması meselesi ni- hai bir görüşme konusu yapılırken, "beklenen fırtına" patlak vermiş ve Sarıca, Savcı, Aksoy, Arsel ve Kü- balı, II. Meclisin Korporatif olmama- sı yolunda, buna mukabil Onar, Vel- det, Versan, Duran korporatif olması lehinde konuşmalar yapmışlardı. Bu arada Hocaların Hocası gazetecilerin son günlerdeki -Tunaya ve Giritlinin ayrılmasından sonraki- tutumlarına karşı kızgınlığını belirtmişti. Gazeteciler (o içerdeki (o fırtınanın landı ve Prof. Ragıp Sarıcanın başı göründü. Sarıca her zamanki sevim- li, dalgın görünüşü ile dışarıya çık- mağa hazırlanıyordu ki, kuvvetli bir el Sarıcayı tekrar içeriye çekti. Olup bitenler, gerçekten merak uyandırı- ı idi. "Sözsüz Oyun'un seyircileri başlarını şaşkın şaşkın sallayıp düŞU- AKİS , 3 EKİM 1960