nürlerken, bu Lei kapıda Doç. Ak- soy göründü. Yüz kıpkırmızı olan Aksoy, dışarda kendisini bekleyen Ankara Üniversitesi asistanlarından birine, işi olduğunu ve kendisini ya- rın aramasını söylüyordu. Gazeteciler bu fırsatı kaçırmamak için soyun çevresini okuşattılar. Bir gazeteci, "Çalışmalar uzadı galiba?" deyince, Aksoy kısaca "Evet" dedi. Bir baş- kası da, "Hocam yüzünüz kızarmış, açlıktan mı acaba?" diye sordu. Çok konuştuğu bilinen (Aksoyun cevabı sâdece "hayır" oldu. Gazetecilerden biri doğruca mevzua girerek, "Ho- cam sinirlisiniz. Yüzünüz galiba on- dan kızarmış ?" dedi ise de, Aksoy ce- vap vermeden uzaklaştı. Bu arada Prof. Naci Şensoy da odadan dışarı Çaresizlik içinde, Komis- Şensoyun yüzünden hiçbir şey anlı- yamadılar. Zira, sevimli ceza Profe- sörünün yüzü her zaman kırmızı idi. Bu sebeple, kızgın olup olmadığını keşfetmek kolay olmuyordu! Hıfzı Veldet çıkınca, gazeteciler, bir konuşma zemini yaratmak için, "Hocam rahatsızdınız, geçmiş olsun" diyerek yanına yaklaştılar. Fakat Veldetten de bir kelime almak müm- kün olamadı. Bir ara Kubalı da başını tereddütle dışarıya ouzatıp bakmış, gazetecileri görünce hafifçe gülüm- siyerek içeri çekilmişti. Gazeteciler kendisine niçin tekrar içeri çekildiği- ni sordularsa da, Kubalı, "Işık gözle- rimi kamaştırdı" dan başka birşey söylemedi. Gazeteciler, üyelerden bir şey ala- mayınca, Başkanla konuşmak için beklemeğe başladılar. Komisyon ça- lışmaları bittikten sonra İmparator, dışarıya çıkmadan iç kapıdan Rek- törlük odasına geçti. Bu yüzden bir müddet daha beklemek icap etti. 10 dakika sonra Onar dışarı çıktı. Yüzü, son derece kızgın, bir insanın yüzüy- dü. Gazeteciler tereddütle Onarın ya- nına yaklaşarak, "ihtilâf* meselesini sormak cüretini gösterdiler. İmpara- tor haşmetlü bir öfke ile, "Yalan! Böyle şey yokl" diye bağırdı. Gaze- teler uydurup uydurup lr Muzip bir gazeteci, “Efendi , Hür- riyet muhabiri de burada... deyince; Onar hışımla Hürriyet muharibine döndü. Onara göre muhabirin muhay- yilesi genişti; Uydurup uydurup ya- zıyordu. İhtilaf falan yoktu. bir kaç gün sonra delik ku- laklar II. Meclis için "ortalama bir yol" bulunduğunu duyuyor ve doğ- rusu bu yolun Nasreddin Hocanın ku- şundan daha az acaip bir nesne doğu- rup doğurmayacağım pek ziyade me- rak ediyorlardı. AKİS, 3 EKİM 1960 Kıbrıs Baskı azalıyor gen hafta pazar günü, Bakanlar Kuruluna giren Türk Temsilciler- den açılan iki yer için Lefkosede teş- ri meclis sesimi yapılırken hiç kim- se, muhalif bağımsız bir Türk adayın sandıklardan muzaffer çıkacağına inanmıyordu. Nitekim, Dr. Küçükün adayı İ. Orhanın -kendisi Lefkoşe Türk Bankası Müdürüdür- adı ilk de- fa ilan edilince hiç. kimse şaşırmadı. Fakat ikinci isim, Türk cemaatinde de, Rum cemaatinde de büyük sürp- riz yarattı. İkinci yeri kazanan, Türk Çiftçiler Birliği kurucularından ve Birliğin eski Genel Sekreteri, Dr. Kü- çükün siyasetine (muhalefetiyle ta- nınmış milliyetçilerden tüccar Kemal Denizdi. Bu suretle, Temsilciler Mec- lisindeki Türk Grupu bir de muhalif temsilci kazanıyordu. Kemal Denizin şahsiyeti, Dr. Küçüke Karşı yapacağı muhalefetin, hiçbir vakit Türk cema- atinin Rus cemaati karşısındaki be- raberliğini bozmıyacağını gösterme- ge kafi geliyordu. Sırf bu başarı bile Dr. Küçükün Türk cemaati üzerindeki baskısının artık ortadan kalktığım gösteriyor- du. Nitekim, Dr. Küçükün en şiddetli muhalifleri bile geçen hafta Ankara- ya gönderdikleri mektuplarda bu ha- kikati kabul ediyorlardı. Bu yersiz baskının azalmasında, yeni Türk Bü- yükelçisi Emin Dırvananın itidal ve dirayetinin büyük tesiri olduğu şüp- hesizdi. Baskının geniş ölçüde azalmasın- dan cesaret alan bâzı Türkler de Ley- mosunda geçen salı günü bir toplan- YURTTA OLUP BİTENLER ti yaptılar. Saat 16,30'da başlıyan toplantıda isimleri açıklanmıyan bu şahsiyetlerin, Kıbrıs Türk Halk Par- tisi adı altında bir parti kurmak iste- dikleri, yeni Partinin teşkilâtlanma heyeti sözcüsü Avukat Ahmet Gür- kan tarafından resmen açıklandı. Temsilciler Meclisi seçimlerinde Dr. Küçükün partisine karşı bağımsız muhalif aday olarak çıkan Ertuğrul Şahin de, bu haberi doğrulamakla, yeni partinin kurucuları arasında ol- duğunu kabul ediyordu. Yeni partinin, Anavatanın en bü- yük partisi olan C.H.P. ile hiçbir il- gisi olmadığı muhakkaktır. C.H.P. Kıbrıs Türk cemaati arasındaki par- ti siyasetine en ufak bir şekilde dahi müdahale etmemeğe kararlıdır. Ya- rının iktidar partisi sıfatıyla olsun, milli mülâhazaları her şeyin üstünde tutmağı şiar edinmiş bulunması do- layısiyle olsun C.H.P. nin, Kıbrıslı Türklerin kuracakları partiler ara- sında tamamiyle tarafsız kalacağı muhakkaktır. Gerisi isim benzerli- ğinden ileri gidemez ve gitmeyecek- tir. Kıbrıs ta Dr. Küçüke karşı Türk cemaati içinde bir muhalif partinin kurulması karşısında, Anavatanda aklı başında herkes, cemaatin par- ti mücadelesini medeni ölçüler için- de yapması ve hiçbir vakit Rumlar karşısındaki beraberlik ve birliği- ni kaybetmemesini temenni etmekte- dir. Türk Kıbrıslılar parti kurmak hürriyetinden elbette ki istifade ede- ceklerdir. Fakat, bu hürriyet asla mil li birliği bozucu bir mahiyet almama- lıdır. Emin Dırvanın şahsiyeti bu bakımdan da büyük teminat etmektedir. teşkil 25