diklerinden nezarete alınma sebebi- ni anlamakta herhalde güçlük çek- meyeceklerdir. (Bk. DENİZCİLİK - S: 26). Emniyet Genel Müdürlüğünün ö- nünde hazır bekleyen pikap Binbaşı- nın çevik bir hareketle içine atlama- -ndan sonra yürüdü. Binbaşı, "14 Mayıs evlerine" dedi. Pikap, Kırlan- gıç sokağının başında sert bir viraj aldı ve 7 numaralı kapının önünde durdu. İnce bıyıklı Binbaşı sol böğ- ründe asılı Kırıkkale yapısı tabanca- yı yokladıktan sonra bahçe kapısın- dan içeri girdi. Evin kapısını uzun boylu, başında pek as saç bulunan, uzun burunlu bir adam açtı. Binbaşı, "Fuat Adalı beyi görmek istiyoruz” dedi, Saçları dö- külmüş a sarardı. Çok zayıf bir sesle "Benim" diye cevap verdi. Adalının arkasında iki genç kadın silueti belirmişti. Binbaşı lisa- nı münasiple durumu izah etti ve Fu- at Adalının giyinmesini beklemeye koyuldu. ynı ekip biraz sonra Kızılay: hareket etti. Kadro bir kişi tazlalaş. mıştı. Pikap Gölbaşı sinemasına gi- den yola saptı ve sinemanın önünden trafiğe kapalı sokağa dönerek sol- dan üçüncü apartmanın kapısında durdu. Pikaptan gene ince bıyıklı Binbaşı indi. Merdivenlerin ışığını yakmadan ikinci kata temkinli adım- larla çıktı ve sol taraftaki, üzerinde “Necmi İnanç" yazılı kapının ziline dokundu. İçeriden önce ses seda cık- madı. Binbaşı zili İki defa üst üste ve uzun uzun tekrar çaldı. Kapıyı, D.P. nin eski ve yakışıklılığı ile şöh- ret bulmuş, ayrıca sabık Başbakana çok yakın olan Ankara milletvekili Necmi İnanç açtı. Elleri ile uykulu gözlerini oğuşturdu. Daha garibi, hiç bir şey sormadan "Bir dakika" dedi. Acele ile giyinmeye (başladı. giyinirken ince bıyıklı genç Binbaşı bir müzeyi andıran harikulade zengin evi hayran hayran seyrediyordu. Ev adeta bir Güzel Sanatlar mabediydi. Sol tarafa düşen ufak salon dünyanın dört köşesinden getirilmiş paha bi- çilmez antika eşyalarla doldurulmuş- tu. Eve hakim olan renk bordoydu. Koltuklar ve yerdeki muhteşem emp- rime desenli halı kırmızıya çalıyor- du. Büfenin üzerinde şahane kristal- ler göz kamaştırıyordu. Adalı ve İnanç pikapta birbirle- riyle hiç konuşmadılar. Genel Müdür- lükte ayrı ayrı odalara alındıkların- da adeta sevindiler, Fuat Adalı "Ben o adamla aynı yerde kalmak istemi- yorum. ki odada bekleyen şık Necmi İnanç ise "O sahtekarla aynı yerde kalmak AKİS, 13 TEMMUZ 1960 istemiyorum" şeklinde fikrini izhar ediyordu. İnançın ve oAdalının birbirleri hakkında sitayişkar sözler sarfettik- leri sırada İstanbul'daki ekipler İpar- la Yalçuku arıyorlardı. Ne çare ki her ikisi de o gece bulunamadılar. Ertesi gün İpar yaptığı ve iple dostu sakıt Dışişleri oBakanı "Bay Yüzde On"la ortaklığını inkâra kalkıştığı basın toplantısının sonunda bir sivil tarafından OoOEmniyete o götürüldü... Yalçuk, daha önce evinden alınmış, aynı yere sevkedilmişti. Böylece Yüksek Soruşturma Ku- rulunun işleri ne derece ciddi tuttuğu süratle ortaya çıktı. Ama iş bitmez ki... Ancak Soruşturma Kurulunun teş- kiliyle üzerlerinden büyük bir yü- YURTTA OLUP BİTENLER Komite âzalarının üzerinde dur- ikinci mevzu B.M.M nin gençleştirilmesi oldu. Ancak bunu seçmenin sağ duyusundan ziyade ka- nunların çerçevesi içine sokmayı ar- zuluyorlardı. Anayasa Komisyonu çalışmalarına devam etmekte ve ba- zı prensipler üzerinde karara varmış aktaydı. Çift Meclisi (teşkili muhakkaktı. Anayasa Komisyonu azaları seçmen yasını onsekize indir- meği düşünüyorlardı. e Seçilecekler için de bir yaş indirimi yapılabilirdi. Milli Birlik Komitesi azalarından bir çoğunda Milletvekili seçilebilmesi için yaş haddinin 25 olması fikri hâkim- Milf Birlik Komitesinin genç kur- may subaylarını sadece kendilerine yapılan ihbarlar, ber gün demet do Kızıloğlu- Ulay Sade iki vatandaş kü atan Mili Birlik Komitesi aza- lan pek ferahlamadılar. Komite iki önemli mesele üzerinde durmak taydı. Bunlardan birincisi Milli Eği- tim Seferberliğiydi. Komite azaları nın bu mevzuda çeşitli fikirleri mev- cuttu. Bir çoğu en ufak köylere ka- dar gönderilecek ve böylece tirajı iki milyonun üzerinde olacak bir gaze- tenin çıkarılmasını arzulamaktaydı lar. Bu gazete köylü vatandaşa oku- ma yazma öğretecekti. Ayrıca sabık iktidar tarafından unutulmaya mah- kum edilmiş Milli Eğitim Raporu ole- alınmış ve vazedilen esaslar üzerin- de durulmağa başlanmıştı. Rapor ev- vela yayınlanacaktı. met akan mektuplar ve sakıt iktidar mensuplarının miras bıraktığı "ka- rma metodu"ndan doğan ziyaret talepleri rahatsız etmiyordu. Bir de kulaklarına gelen ve süratle yayıldı- ğı belli olan yalanlar vardı ki işte bunlar, çok zaman yemek yemeğe dahi vakit bulamıyan iyi niyeti as- kerleri fileden çıkarıyordu. Son gün- lerde başkentte belli kimseler tara- fından ortaya atılan yığınla dedikodu mevcuttu. Söylenen her söz süratle yayılıyordu. Üstelik buna mani ol- devam ediyor ve kervan süratle yü- rüyordu.