DENİZCİLİK da bir hakikat vardı: 588 bin dolar- lık gemilerin. ilk navlunu için 619.932 dolar ödenmişti! Ali İpar bu hakika- ti reddedemeyince "AKİS, devlet dosyalarından gayrı meşru (yollarla temin edilen rakkamlarâ varıncaya kadar her şeyi yazıyor" o cümlesini yazılı beyanatına koymak sorunda kaldı. Ece, herkes gayrı meşru yol- larla şilep temin etmezdi ya.. Anla- şılan o bir ayrı ihtisas işiydi ve işin üstadı Ali İpardı. Ancak, teyit faslı bununla da bit- medi. Ali İpar, Et ve Balı Uru- munun yağlarının kendi şirketine ve- rilmesini sağlayan iltimaslı mukave- lenin dahi şartlarına riayet etmediği hususunu doğruladı. Yazılı beyanat- ta şöyle deniliyordu: "Hakikat şudur ki gemilerin hepsi Amerikadaki dok işçilerinin grevi dolayısıyla (o yükle- meleri yanda kaldığından gecikmiş- tir. Fakat matlup olan gemilerimi- zin vaktinde ve herkesten evvel ora- ya varmış olmasıdır!" Halbuki Nihat Ali Üçüncünün gayretiyle Washing- tondaki Ekonomi Heyeti bu grevi sebep göstererek mukaveleyi değiş- tirmiş ve Ipartransportun onavlunu almasını kaçınılmaz zaruret o haline sokmuştu. AKİS'in yazmadığı İşte, geçen haftanın sonundaki gün Beyoğlundaki hava tertibatlı | şık yazıhanede yaman iş adamı Ali İpar bunları söyler ve ilâveten "AKİS ile sonuna kadar mücadele (edeceğim. Dedikleri gibi sportmen- zihniyetli- yim. Hodri meydan. Görelim mü- cadele nasıl olurmuş” diye haykırır- ken Ankarada girişilmiş tahkikat daha feci hakikatleri ortaya Okoyu- yordu. Et ve Balık Kurumunun tirttiği yağa memleketin ihtiyacı yoktu. Bu yağ, Zorlunun zoruyla, sırf Ali İparın gemilerine navlun teş- kil etsin diye satın alınmıştı. Nite- kim devletin dosyalarından "meşru yollarla" bilgi temin eden Devlet Ba- kanı Amil Artüs geçen haftanın ba- şında bir radyo konuşması yaparak durumu daha açık, daha kesin cüm- lelerle ve i'lerin üzerine noktalarını koymaktan çekinmeksizin (millete bildirdi. Devlet Bakanı şöyle diyor- du : "İste, sabık ve sakıt İktidar A - merikadan 400 milyon liralık yağ al- mış. Dağ, tas yağ! Depolar tıklım tıklım yağ dolu. Memleket ihtiyacı- nın çok üstünde olan bu yağlar ba- şımıza dert. Merak ettik, neden bu kadar çok yağ almışlar diye araştır- dık. Meğer eski büyüklerden biri A- merikadan üç tane vapur satın al- mış. Bu vapurlara Amerikadan bu- raya getirecek yük bulmak icap et- Devletin Malı Deniz... "babasından te- yoldan rüs ettiği ticari dehâ" sı- nı ortaya koymak için milyon peşinde koçan ve Fotin Rüştü Zorlu'nun "yirmi o yıllik alli. lik" icabı sağladığı destekle ilk adımı atan seki> aylık armatör Ali İpar bir teklif yapmış. 4- Kİ Si iddialarım ispata davet ediyormuş. AKİS iddialarım is- pat ederse üç şilebini bize ba- gıslayacakmış. Ali İparın kimin malını. ki- me (o bağışladığım anlamak zor dur. Bırakınız ki ne kısa, ne uzun yoldan milyonerlik heve- si faşımadığımız için hiç kim- senin değil şilebini, sandalını dahi istemeyiz ama alameriken milyonerin , Jütursuzluğuna ha- kikaten : attığı, "iddia" değildir. Bunlar vesikaların or- taya koyduğu hakikatlerdir. ve zaten bizzat "ticari dahi” ta- rafından teyit edilmiştir. Nite- kim Ali Ipar milyonerliğe gi- den kısa yolun o Davutpaşadan geçtiğini anlamış, (marifetinin hesabım vermek oOüzere tevkif olunmuştur. Bize bol Okeseden bağışla- mak istediği o şileplerine gelin- ce.. Onlar elbette ki hakiki sa- hibine, millete iade (oolunacak- miş. Vapurlara yük olsun diye bu yağları satın almışlar. Yağların Tür- kiyeye kadar nakil masrafını hükü- met o eski büyük zata ödeyince va- purlar ona bedavaya gelmiş. Hatta dünya kadar dolar da artmış, İşte o eski Bakan vapur sahibi olsun diye millet kesesinden harcanan ve ziyan olan dört yüz küsur milyon liranın hikâyesi!. Amil Artüsün bahsettiği (Bakan FatihRüştü Zorlu, gemiler de Meh- met İpar, Vininya İpar ve Nezihi 1- pardır. Böylece bir resmi ağız haki- katleri kendi zaviyesinden ortaya ko- yuyordu. Ali İparı cüretkarlığa sev- keden, "nüfuz ticareti" nin kendisi- ne has ispat usulleri ve işaretleri bu- lunduğu hususunu unutması oldu. Zorlu ve Ali İpar öylesine ustalıkla kombinezon yaptıklarına okaniydiler ki ortaklıkları meydana (o çıkmaya- caktı. Nihat Ali Üçüncünün de işti- raki sezilmeyecekti. Zira bu nevi- den bütün kaşkarikolarda olduğu gi- bi bunda da elbette ki noterden mu- saddak mukaveleler tanzim edilme- miş, karşılıklı senetler imza olunma- mıştı. Ama hiç bir "nüfuz ticaretin- de bunlar olmazdı ki" Ortada ha- kikatler, rakkamlar ve muamelelerin cereyan tarzı vardı. Her şey öylesi- ne ayan beyandı ki sportmen milyo- ner basın toplantısının sonunda tev- kif edilerek Emniyette nezaret altı- na alındı. Ali İpar Cumartesi ve Pa- zar gecelerini orada geçirdi. İlk ifa- desi alındı, kendisine sualler soruldu. Fakat bir Soruşturma Kurulu mese- leye Ankarada el koymuştu. Bu haf- tanın başında başkentte söylenilen, kısa yoldan babası gibi milyoner ol- ma heveslisi alameriken iş adamının Ankaraya sevked ileceği ve asıl sor- guya burada çekileceği idi. Tabii so- ruşturmanın bu faslı gizli oolduğun- dan Ipartransport kaşkarikosunun daha da eğlenceli fasılları mesullerin aleni muhakemesi başladığında umu- mi efkâra duyurulacaktır. Her halde "Hodri meydan!" diye ortalara çıkan genç milyoner Türki- yede "Zorlu devri" nin geride kaldı- ğını ve marifetlerin açık (o hesabının verilmesi devrinin açıldığını bu haf- tanın başında tamamile anlamış bu- lunuyordu. AKİS, 13 TEMMUZ 1960