13 Temmuz 1960 Tarihli Akis Dergisi Sayfa 33

13 Temmuz 1960 tarihli Akis Dergisi Sayfa 33
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

EDEBİYAT Armağanlar Olur mu böyle olur mu? Aylardan beri ümit ve merakla ge- çen Mayıs ayının başında ilan edilecek sonuçları bekleyen genç sa- natçının, bu ümidi boşa sıkmıştı. Beklenen sonuç ilan edilmemişti, o günlerde kimsenin bu işle uğraşacak hali de yoktu. İstanbul ve Ankarada birbirini takip eden hadiseler, ağır bir baskı havası, memleketin karan- lık akıbeti yediden yetmişe herkesi meşgul ediyor, öbür işler önemlilik de- receleri ne olursa olsun geriye atılıyor du. Kan ve can pahasına girişilmiş bir mücadele varken, kalkıp "Ya hu, bir armağanlar işi vardı. Sonu- cu bugünlerde ilân edilmeliydi. Ne oldu acaba?" demek, biraz da gülünç bir çıkış olurdu. Ama ne de olsa, ya- pılmakta olan mücadele bu işin geri kalmasını gerektirmezdi ve (o sonuç alınmış olmalıydı. 27 Mayıstan sonra, yarıda kalmış, yapılamamış bir çok çalışmalar, gös- teriler yeni bir anlayış ve kula ye- Bu umutla bekleyen sanatçılar Var- lık Dergisindeki bir haberle şaşkına dönüverdiler. Haber, her yıl verilme- li gereken “Sait Faik Hikâye Arma- ğlanı" ile "Ataç Armağanı" nın bu yıl verilemediğinden bahsediyordu. Dergi "gelecek yıl" için temenniler- de bulunmakla (o haberi bağlamıştı. "Yeditepe Şiir Armağanı" ndan ise bu kadarcık bile ses seda yoktu. Ar- mağanı kuran Yeditepe" dergisi, bir satırcıklara bile olsa bu yıl "Şiir Armağanı" nı verip vermiyeceginden bahsetmiyordu. Sait Faik ve Ataç Armağanları- nın verilemeyişi için ileri sürülen ge- rekçeler, kargaları bile güldürebilir- di. Aynı zamanda, bu, armağanı ida- re etmekle vazifeli jüri heyetlerinin sorumluluk anlayışlarını göstermesi bakımından da son derece ligi çeki- ciydi. Mesele kısaca şuydu: Sait Fa- ik Hikâye Armağanının jüri heyetin- de sekreterlik görevini yapan sair Sabahaddin Kudret Aksal İstanbul Konservatuvar Müdürü olmuştu. İş- leri çoktu. Bu yüzden armağana ka- tılacak kitapların toplanma işini, jü- ri üyeleriyle mektuplaşmaları yapa- mamıştı. Dolayısıyla bu yıl arma- ganın verilmemesi uygun görülmüş- tü. Bu kanun kim vermiştir (Nasıl böyle bir karar verilebilirdi? Bu bel- AKİS 13 TEMMUZ 1960 li değildi. Armağanın bu yıl verilme- mesine karar vermek için bile jüri- nin toplanması veya üyelerinin ayrı ayrı fikirlerinin alınması gerekirdi. Jüri heyeti toplanıp da "armağanın verilmemesi" ni kararlaştıracağına üzerine aldığı vazifeyi yerine getirip sonucu ilân etse daha iyi ederdi. Jü- ride vazifeli bir kişinin, başka işle- rinin çokluğundan dolayı armağan işleriyle meşgul olamaması, bu işin arıda kalmasına hiç bir zaman se- bep teşkil edemezdi. Eğer bir sebep olarak ileri sürülürse bu "alaturka" lığın dikâlâsı olurdu. Jüri sekreterli- ği Sabahaddin Kudretin tekelinde değildi. ene a önemli bir mazereti çi ardan beri yapmakta olduğu işi yapamıyacak bir durumda ise, bu iş yarıda kal- maz, onun yerine bir başkası vazife- lendirilir, işi yeni sekreter tamam- ardı. Zaten armağana katılan hika- ye kitaplarının sayısı da onu ya bu- lur ya bulmazdı. Bu kitapların he- men hemen tamamı da ya- zarları Jüriye o gönderil- mişti. Üstelik Jüri üyelerinin bu ya- yınları şahsen takip etmiş olmaları, çıkan kitapların bir çoğunu okumuş bulunmaları icap <derdi. Yani iş, öy- le dallı budaklı bir iş değildi. Sekre- terin meşgul olamaması, içinden çı- kılmaz bir hal yaratmıyordu. mİ u yıl armağana giren hikaye ki- taplarının hemen hemen tamamı genç nesil sanatçılarınındı. Bir kıs- mı daha ilk kitaplarını yeni yayınla- lardı. Gelecek için kendilerinden çok şeyler beklenen genç yazarların böyle bir sonuçsuzluk karşısında du- yacakları inkisarı göz önünde tut- mak gerekirdi. Zaten "Sait Faik Ar- mağanı" kurulduğu günden bu yana her yıl, daima geniş bir tartışma ko- nusu olmuştu. Sanat çevresinde so- nuçlar çoğu saman "yerinde" karşı- Ummamııştı. Jüri, kendine yakın ki- şileri korumakla amaçlandırılmıştı. Şimdi "jüriye yakın çevre" ğandan nasibini aldıktan sonra, sıra “uzak çevre" deki gençlere gelmiş- ti. Tam bu sırada, aksiliğe bakın ki, jüri sekreteri işinden ayrılıyor ve ar- mağanın bu yıl verilmemesi uygun görülüyordu. Buna Jürinin hakka yoktu. Sait Faikin adına ve hatırası- na saygısı olanlar böyle bir şey ya- pamazlardı. Nisan - Mayıs aylarının nasıl şartlar içinde geçtiği cümlece malümdu. O aylar içinde jürinin ça- lışamamasına hattâ hak verilebilir- di. Ama işte 27 Mayıstan bu yana işler değişmiş, her alanda alabildi - ğine bir hürriyet havası içinde, gönül rahatlığa ile çalışmak (imkanlarına kavuşulmuştu. Sayın Jüri Hareleri lüt- fen zahmet etmeli, toplanmalı, sayı- sı onu geçmeyen, sayfalan yüzü at- mayan hikâye kitaplarını ince süz- geçlerinden geçirmeli, sonucu da bil- dirmeliydiler. Bu yıl armağanın hiç verilmemesi yerine geç verilmesi da- ha uygun ve yerindeydi. Böylece hem bir gelenek devam ettirilmiş, hem bu yıl armağana katılan genç sanat- çıların hakka yenmemiş, hem de jüri yüklendiği vazifeyi hakkıyla jetini getirmiş olurdu. Ataç (Armağanının verilmemesi sebebleri de, Sait Faik Armaganının verilemeyiş sebebleri kadar gülünç- tü. Bu armağanda Jüri başkam olan Prof. Macit Gökberk Almanya'ya git- miş, İstanbuldaki sıkı yönetim ya- sakları da toplanmaları yasak etmiş- bu sebeble bu yıl armağana veril- mesinden vazgeçilmiş! Sanki, o Jüri içinde başkanlık yapabilecek başka bir kişi yokmuş, sanki Gökberk'in tekelinde imiş gibi! San- ki sıkı yönetim yasaklarından ötürü toplanamıyan sayın jüri heyeti 27 Mayısdan bu yana O toplanamazmış gibi! Bu iki armağan ölen sanatçıla- rn aileleri tarafından kurulmuştur. Jüriler, bunları kendi keyiflerine gö- re verip vermemekte serbest değil- lerdir. Hele, her aklıbaşında kişinin aklını durduracak kadar iptidai se- beblerle (Oarmağanların sonuçlarım ilan etmemek yetkileri hiç yoktur. Sait Faike, Ataça, sanata saygısı olan, sorumluluk duygusunu kaybet- memiş hiç kimse böyle bir karar ala- maz. Vakit varken Jüriler toplanma- lı, üzerlerine aldıkları vazifeyi yeri- ne getirmelidirler. "Yeditepe Şiir Armaganı"na ge- lince, bu armağanın kurucusu Ye- ditepe"nin sahibi Hüsamettin Bozok, hürriyetten sonra artık böyle Ur ar- mağana lüzum hissetmiyorsa, lütfen bunu ilan etsin. Bu bir nezaket kai- desi icabıdır. başkanlık -

Bu sayıdan diğer sayfalar: