sa, HAFTANIN İÇİNDEN İyiniyetveötesi Bir devlet idaresinde başarının vazgeçilmez şartı, el- bette ki iyiniyettir. Tarihin uzak sayfalarını bir ke- nara bırakınız. Sadece D.P. iktidarının son on yılına bakmak iyiniyetten yoksun olarak işbaşına gelen o bir tek, ama kudretli liderin bütün bir devri perişan ettiği- ni görmeye yeter, öteki herkes bir yana, eğer Celâl Ba- yar'da idealizmin, yani iyiniyetin zerresi bulunsaydı bu- gün memleketin kaderi bambaşka istikamette gelişir, 1950 hâdisesinin üzerine yepyeni, pırıl pırıl bir Türkiye bina edilirdi. Fakat I numaralı söz sahibinin yüreğinde aydınlığın eseri olmaması vatanı böylesine omüstesna bir fırsattan mahrum bırakmıştır. Pek çok kimse Bayar gribi kültürsüz ve iptidai bir insanın bütün bir devre kendi damgasını bastığı iddia- sına itiraz edebilirler. Hâdisenin şaşırtıcı bir tarafı ol- duğu muhakkaktır. Fakat 1946'dan itibaren cemiyeti- mizin bünyesi ve bu bünyenin içinde geliştiği şartlar gözden geçirilirse en bayağı arzu ve gayelerle gelen Ba- yar'ın, etrafında son derece müsait insanlar bulduğu in- kâr kabul etmez. D.P. nin hakiki liderinin idealizme sırt çevirmiş bir insan olması derece derece ve zamanla bü- tün arkadaşlarındaki iyiniyet zerrelerini silmiş, koca bir idareci zümreyi bir çete, bir menfaat şebekesi hali- ne getirivermiştir. Bu hal yarın bir sosyal hâdise ola- rak incelenecek, sebepler Ve neticeler daha etraflı şe- kilde gözden geçirilecek, bir hükme varılacaktır. Belki hüküm bu satırların yazarının düşüncesinden farklı ola- caktır. Belki Bayar'ın rolü daha az mühim görülecek, başka unsurlar ortaya çıkacak, temelde değişik aksak- lıklar görülecektir. Ama bir hakikat bugün de, yarın da gün gibi parlak ortada kalacaktır: İyiniyetten yok- sun olarak işbaşına gelmiş idarecinin -veya idarecile- rin- açtıkları D.P iktidarı devri, bu hususiyeti dolayı- sıyla daha baştan başarısızlığa mahkümdu. cak, başarının vazgeçilmez şartı olan iyiniyetin tek başına yeter bir şart olduğunu sanmak da affedil- mez bir hatadır. Devlet idaresi bir kompleks sistemdir. Uzaktan bakınca çarkların işleyişi, hele makine düz- günse, tarifsiz kolaylık hissi verir. Bu bir otomobildir ki sanki direksiyonun başına geçer geçmez işletiverme- niz işten bile değildir., En halis niyetlerle, kalbi iyilikler- le dolu olarak dünyanın şurasında veya burasında, ta- rihin şu devrinde veya bu devrinde idareyi ele almış si- yaset adamlarının maceralarının hüsranla sona ermiş bulunması sadece iyiniyetin başarıyı sağlamadığının en açık delilidir. Politikada doğru teşhis en az iyiniyet ka- dar lüzumlu bir vasıftır. Malik bulunulan kuvvetin ha- kiki değerinin takdiri başka bir hususiyettir. Aklıselim, izan, basiret.. Bütün bunlar mânevi hasletlerin yanında başarılı siyaset adamlarının muhtaç bulundukları silâh- lardır. İdaresi o kadar kolay gelen otomobilin direksi- yonunun başına geçip gaza bastınız mı, tecrübeniz yok- altınızdaki munis araba sizin için bir cehennem ma- kinesi oluverir. İnsanların her işi birden yapmaya kal- kışmamaları, itidalden ayrılmamaları, lüzumsuz ham- lelerle güçlerini tüketmemeleri hep başarılı devlet ida- resinin şartlarıdır. Bu şartların tamamını saymak el- bette ki imkânsızdır. Yoksa şimdiye kadar çoktan bir AKİS, 13 TEMMUZ 1960 Metin TOKER "Başarılı Devlet Adamının El Kitabı" çıkardı ve herkes o kitaptaki kaideleri tatbik ederek adını Tarihe şanla, şerefle geçirirdi. Devlet gemisi daima akan, kayan su- lar üzerinde yürüdüğünden her halin kendine mahsus şartları, her şartın kaptandan istediği icapları vardır. Hayatımda afaki konuşmayı sevmedim. Herkesin bildiği yukardaki basit prensipleri bir defa gözler önü- ne sermeye çalışmamdaki sebep, Türkiyemizin kaderi mevzuunda bir ikaz vazifesini yerine getirmek istemem- dir. Bugünkü Geçici İdarenin Toprak Reformu, Doktor- luğun Devletleştirilmesi gibi niyetler beslediğinin yarı resmi bir kaynaktan yarı resmi şekilde duyurulmuş ol- çme vakalarında cezaların idama kadar ağırlaştırılmasını da ben fazla "kolaylık hevesi" ne verdim. Bunlar ger- çekleşecek, bunlar okanunlaşacak mıdır, bilmiyorum. Ama korkuyorum, bugünkü idarecilerdeki hudutsuz iyi- niyet, kalplerini dolduran yakıcı vatan sevgisi, memle- ketin saadeti için çırpınışları onları bazı ihtiyatsız adım- lara itmesin. Kolay görünenin cazibesine kapılıp bu ka- dar mükemmel başlayan bir hareketi içinden çıkılmaz dehlizlere sokmasınlar. Bir noktada bütün tereddütleri osilmek lazımdır. Topraksız her köylünün toprak sahibi edilmesi, orman- larımızın korunması ve ırza geçme gibi iptidailiklerin cemiyet hayatımızdan silinmesi kimin hasretini çekme- diği gayelerdir? Doktorluğun Devletleştirilmesine (o ge- lince, bir siyasi doktrine, görüşe sahip bulunanlar onu da faydalı, lüzumlu bulabilirler. Ama bütün bunların -ve onlara benzer bazı ana meselelerin- bugüne kadar hal- ledilememesini sadece politikacıların rey düşüncesiyle hareketsiz kalmalarına bağlamak kabil inidir? Bunlar memleketin siyasi olmaktan çok sosyal, iktisadi o ger- çeklerinin icaplarıdır ki bir bünye değişikliği sağlanma- dıkça zecri tedbirle, kanun maddesiyle önlenemez. Mem- leketin en seçkin insanlarından müteşekkil Milli Birlik Komitesinde "bir kaç kişiyi sallandır, bak orman yakan veya ırza geçen kalır mı" zihniyetinin bir tek kişiye da- hi hâkim olmasına imkan yoktur. O halde? O halde, zamanın uyarıcı ve müşfik ellerinde topyekün bir sil- kinmenin neticesi olarak halledilebilecek dâvaları "ya- parım, olur" mantığıyla halletmek hevesine kapılmak neden? Toprak Reformunun ne demek olduğunu siz gidin Nasıra, Doktorluğun Devletleştirilmesini omüte- veffa Bevana sorunuz. Bu nevi adımlarda iktidara müstağni, şardıktan sonra gitmeye yürekten niyetli ve kararlı kimselerin asil düşüncelerinin izlerini görmemek için kör olmak lâzımdır. Ancak reye muhtaç bulunmamanın, her güçlüğü ortadan kaldıran bir sihirbaz sopası vazi- fesi görebileceğini sanmak hata olur. Süngü uçlarının dahi yapabilecekleri ve yapamayacakları işler vardır. Siyasi rejimin nizam altına alınmasıyla memleket bün- yesinin değiştirilmesi başka başka şeylerdir ve (o Milli Birlik Komitesinde bugün hâkim olan "temel taşı koy- maktan öteye geçmeme" temayülünün muhafazası İn- kılâp hareketinin yarınının başlıca teminatıdır. vazifeyi ba-