RADYO program müdürünün eline sarılarak "Emret" demişti. "Emret! Bir arzun var mı?" Basitmiş gibi görünen bu küçücük hâdise, istenilse Atatürk inkılâplarının Oo korunmasında ne ka- dar tesirli bir rol oynayacak Türkiye Cumhuriyeti radyolarının kimlerin elinde oyuncak gibi kullanıl- dığım göstermeye kâfi idi. Bir Ba- kanın emri ile Ankara Radyosuna gi- ren bu softa, dini istismar ederek is- tediğini yapıyor, ismini okumadık- ları için spikerlerin haşlanmasına se- bep olabiliyor, D. P. için bir av, bir oyuncak olacağım tahmin ettiği program müdürüne hayasızca "Em- ret" diyor, "Bir arzun var mı?" diye soruyordu. Aylarca sonra da aynı program müdürüne "Mevlüd saatle- rini programa işlemezsen biz Demok- rat Partiden yazı yazar, nasıl olsa istediğimizi yaparız" demek küstah- lığını gösteriyordu. Sonra da gayrı- kanuni bir şekilde spiker yaptırttığı, bozuk sesli okardeşinin V. C. listeli haber bültenlerini okuması için bir- kaç D. P. büyüğüne veya milletveki- line telefon ettirip "Vay efendim, siz radyoya hep kadın spiker alıyorsu- nuz. Yoksa kadınlarla aranızda bir- şey mi var?" dedirterek radyo mü- dürüne ve program müdürüne baskı yapmaktan da çekinmiyordu. Bu sof- ta kılıklı adamın yaptığı en büyük kötülük muhakkak ki radyoyu din yo- lu ile bir D.P. oyuncağı haline getir- mesiydi. Emeline erişmek için Basın- Yayın ve Turizm Bakanı vekilliği ya- pan Abdullah Akerin arabasına atla dığı gibi radyoya geldiği çok sık gö- rülmüştü. Fakat bir gün gelecek b softa kılıklı adam da gözden düşecek- ti. Kasım vında softanın spiker kar- deşi Ankara Radyosundaki vazifesi- ni ihmal ediyor, stüdyoyu ve mikro- fonu terkederek yayında büyük bir aksaklığın meydana gelmesine sebep oluyordu. Durum ilgililer tarafından yukarıya raporlarla bildirildiği hâl de bu spiker en küçük bir ceza almı- yor ve radyonun içinde rahatça dola şıyordu. İş nihayet AKlSin 9 Aralık 1959 tarihli 280. sayısında bütün çıp- laklığı ile açıklandıktan sonra Ba- sın-Yayın ve Turizm Umum Müdür lüğü duruma müdahele ederek, bu il timaslı spikeri vazifesinden uzaklaş- tırmıstı. İşte bundan sonra da softa kılıklı adam büyüklerinin gözünde düşmüş, bir müddet sonra da Anka ra Radyosuna girmesi bile yasak edilmişti. Hattâ geçen Ramazanda, Kadir gecesi Hacı Bayram Camiin- de okunacak olan Mevlüdun başında- da softa kılıklı adam yukardan ver en bir emirle polis tarafından uzak- laştırılmıştı. tşte bütün bunları unutmayan ve unutmayacak olan. Ankara Radyo- sunun iki idarecisi program müdürlü- ğü odasına o softa kılıklı adamın per- vasızca girip, mahut hacı-hoca liste- lerinden bitini kendilerine doğru u- zattığını görünce ve o akşam da mevlüd okunacağını öğrenince kü- çük dillerini yutmuş gibi kala kal- mışlardı. Bu ne biçim zihniyetti ki, bu softanın kafasının içine bu kadar güzel yapışabilmiş ve 27 Mayıs inkı- lâbından sonra bile o softanın eski günlerde olduğu gibi yine aynı emel- lerle radyoevine gelmesine sebep ol- muştu. Aslına bakılırsa bu adamın son derece fırsatçı ve cahil (olduğu meydandaydı. Ankara Radyosunun bir idarecisi bu zihniyetin artık ayakta duracak bir dayanağı olmadığını softanın kendisine verdiği listeyi Radyo Mü- dürü Bnb. Nusret Altuğa götürdüğü zaman bir kere daha anladı. Çünkü müdür vaziyeti çoktan anlamış ve kendine has sert bir lisanla bir takım gayeler âlet edilerek okutturula- cak olan mevlüdlara artık radyoda yer verilmeyeceğini anlatmıştı. o Es- ki zihniyet birkaç kişinin kafasında hâlâ yaşayabilirdi. Fakat bütün mü- esseseler gibi radyolarımızı da kur- taracak olanlar, sağlam karakterli, prensip sahibi kimselerdi. AKİS 13 TEMMUZ 1960