sonra neşeli geçti. Mahal olarak -bu sefer Bulvar Palas değil- Klüp 47 seçilmişti. Resmen bildirildiğine gö- re kokteyli D.P. ye katılan eski Hür. P. liler bu izdivaç tazelemesi dola- yısıyla Adnan Menderes şerefine ve- riyorlardı. Davet, saat 17 içindi. Ger- çi D.P. Genel Başkanını tanıyanlar kendisini tam 17 de beklemiyorlardı ama akreple yelkovan ilerleyip de Menderes görünmeyince hafiften bir heyecan başladı. Genel Başkanın ön- cüsü Medeni Berk gelmiş ve "yuva- ya dönüş" ün önemi hakkında soh- bete bile dalmış, onu Osman Kav- rakoğlu -Hür.P. lilerin D.P. den ih- racını sağlayan Haysiyet Divanı baş- kanı- aynı mevzudaki vukuflu sözle- riyle desteklemişti. Fakat Menderes görünmüyordu. Saat 17.30 oldu, 18 oldu, 18.30 oldu.. "Transfer kıymet- ler" deki endişe artıyordu. Medeni Berki sıkıştırarak iki defa Başbakan- lığa telefon etmesini sağladılar. Bey- fendi gelecekti! Muammer Alakant, Sabahaddin Çıracıoğlu, Ferruh Ağan ve bazı gençler kapının ta kenarında duruyorlar, — kendilerinden de endi- şeli arkadaşlarını "gelecek.. gelecek.." diye teselli ediyorlardı. Saat 18.30 u da geçince eski Hür.P. lilerin me- rakı heyecan halini aldı. Yüzler ha- raretten ve sıkıntıdan fena halde kı- zarmıştı ki tam 18.40 da Beyfendi gö- ründü. Kahverengi bir elbise giymiş- ti. Arkasında, koyu renk elbiseler içinde Dr. Gedik ile Belge vardı. Başbakan kapıdan girince fotoğ- rafçıların flâşları parladı. Menderes keyifli görünüyordu. İki kolunu yana açıp gülümseyerek "Elaman bu fo- toğrafçılardan" — diye takıldı. Daha sonra da sık sık "Topluca alın resmi- mizi.. Oldu mu? Oldu mu?" diye sor- du. Hattâ bir ara, çeviklik gösterisi de yaptı ve salonu ikiye ayıran ya- rım metre yükseklikteki seti herke- sin hayretten açılmış gözleri önünde atlayarak öteki tarafa geçti. Orada da resimler çekildi. Menderesin göz- lerindeki muzip ifade hiç kimsenin dikkatinden kaçmadı. Eee, böyle bir anın tadını çıkarmak elbette ki hak- kıydı. "Günün mânası" Fotoğraf faslı bitti ve sıra "Günün manası" na geldi. Konuşan Ferruh Ağanın gözleri yaşlıydı. Ah, vaktiy- le babası, hattâ kendisi nasıl yollar- da "haftalarca süren yolculuklar" yaparlardı! Halbuki Maenderesin yol politikası sayesinde, işte şimdi insan şıp diye bir yerden ötekine geçiveri- yordu! Dinleyiciler Muammer Ala- kanta baktılar. Alakant da şıp diye C.H.P. ye, C.H.P. den D.P. ye, D.P. den Hür. P. ye, Hür. P. den D.P. ye geçivermemiş miydi? Ferruh Ağan uzun uzun anlattı. Sadece meşhur İs- AKİS, 2 MART 1960 pat Hakkına temas etmedi. Anlaşı- lan artık kendileri de İsmail Hakkı- yı İspat Hakkına tercih ediyorlardı. Hür.P. nin eski Ankara il başkanı sözlerini D.P. Genel Başkanına hita- ben "Arkadaşlarımı size birer vedia olarak takdim ediyorum" diye biti- rince günün mânası hakikaten belir- miş oldu. Bu sırada Muammer Ala- kant bu vediaların D.P. ye sağladı- ğı "zinde kuvvet" ten bahsediyor, kendilerinin ayrıldıkları D.P. ile bu- gün yeniden katıldıkları D.P. arasın- da "dağlar kadar" fark bulunduğunu söylüyorlardı. Ancak bu farkın ma- hiyetini anlatmadı. Ferruh Ağanın sözlerine cevap veren Menderes, evvelâ vedialardan pek hoşlanmadığını ifade etti. "Ar- kadaşlarımız birer vedia olarak de- ğil, bizden birer parça olarak yeni- den içimize geldiler" " dedi. Sonra, YURTTA OLUP BİTENLER Muhalefetten şikayet etti, etti. Bun- ca iş yapmıştı da, bir tek gün ken- disine "Aferin, iyi yaptın.." deme- mişlerdi, Anlaşılıyordu kiradyolar- da bunca telgraf okunduğu ve bun- larda hep "Aferin, iyi yaptın.." de- nildiği halde Menderes içinde bu boş- luğu hissediyordu. İşte, Alakant ve arkadaşları en gür sesleriyle "Aferin, iyi yaptın.." diye haykırıyorlardı da, gene bu boşluk dolmuyordu. Menderes yarım saatlik konuş - masının sonunda kadehini kaldırarak "Şerefinize!" dedi. Bütün kadehler havaya kalktığı sırada Klüp 47 nin garsonları tepsiler içinde -Hayır! Ve- dialar değil- havyarlı kanapeler do- laştırıyorlardı. "Zinde kuvvetler" D. P. ye giriş beyannamelerini bizzat Menderese imzalatmak için birbirle- riyle yarışırlarken dışarda şakır şa- kır yağmur yağıyordu.