göz önünde tutuluyordu. Nitekim C.H.P. idarecileri B.M.M. tatile gi- rerken son müzakerelerin kendi se- çim şanslarını arttırmış olduğu ka- naatini savundular. Gerçi Meclis içinde kuvvetlerini gerektiği gibi kul- lanamadıklarını kabul ediyorlar, üs- telik D.P. nin basit taktikleri saye- sinde herkese bir bıkkınlık geldiğini, alâkanın eksildiğini, — azaldığını da söylüyorlardı. Ama haftanın başında Kızılaydaki binada esen, bir nikbin- lik havasıydı. Bu havayı en ziyade, D.P. milletvekillerinin — aşikâr neşe- sizlikleri, ümitsizlikleri ve yılgınlık- ları doğuruyordu. Maeclis içi çatış- malarında lâf ebesi sözcüler vasıta- sıyla kendi Grupları mensuplarını manevi disiplin altında tutan D.P. büyükleri bu zaferleriyle övünürler- ken C.H.P. liler Meclis dışında galibi- yetin kendilerinde kaldığını, zira u- mumi efkârın hadiselere doğru teş- his koyduğunu ileri sürüyorlardı. Herhalde, Büyük Maeclisin tatile girdiği bu haftanın başında C.H.P. liler seçim faaliyetine yüksek ve kuvvetli bir maneviyatla koyuldular. Üstelik, D.P. ye nazaran inanılmaz derecede tesirli bir avantajları var- dı: Çalışıyorlardı! Plânlı, programlı, ihtiyatlı, fakat tam manasıyla azimli şekilde iktidara adım adım yaklaş- makta oldukları bir arı kovanını -ve 1950 arifesindeki D.P. Genel Merke- zini- andıran Kızılaydaki binanın odalarında, koridorlarında bile hisse- diliyordu. Dış Politika Bir gömlek hikâyesi Geçenhaftanın sonunda, C.H.P. nin en yüksek çevrelerini pek, ama pek eğlendiren bir hadise cereyan etti. Cumartesi sabahı İsmet İnönü, Ayten sokaktaki evinin kahvaltı ma- sasında greyfutunu —yerken Zafer gazetesini eline alıp da dehşetengiz başyazarın "Tam 180 derece!" başlı- ğını taşıyan yazısının ilk cümleleri- ni okur okumaz bir kahkaha atmak- tan kendisini alamadı. Demokrat Bü- yükler Muhalefet liderinin dış poli- tika demecini yirmidort saatlik bir rötarla anlamışlar ve o demecinde Muhalefet liderinin ne dediğini far- keder etmez de küplere binmişlerdi. Yukardan lâ sesini alınca dehşeten- giz başyazar harekete geçmiş ve İk- tidarın demeç — karşısındaki tutumu derhal değişivermişti. Sanki demeci dinler dinlemez kürsüye fırlayıp İnö- nünün hüsnüniyetine — teşekkürlerini bildirerek söze başlayan zorlu Dış- işleri Bakanı Demokrat İktidarın Dışişleri Bakanı değildi. Sanki ta- lihsiz Osman Kapaniyi D.P. Grubu AKİS, 2 MART 1960 Adnan Menderes 24 saatlik rötar sözcüsü olarak, kürsüye çıkarmamış- lardı. Sanki pek bağımsız Hikmet Bayur "Bakın, İsmet İnönü İktida- rımızın dış - politikasının basiretini nasıl anladı! Yakında, iktisat politi- Burhan Belge La sesini duyunca... YURTTA OLUP BİTENLER kamızı da buradan övecek.." diye alkış tutmamıştı. Sanki Muhalefet liderinin D.P. nin dış politikasını öv- düğünü manşetlerde ilân eden mute- ber Havadis D.P. nin organı değildi. Hattâ ve hattâ sanki bizzat Zafer, sadece yirmidört saat evvel -evet, sadece yirmidört saat evvel- "İnönü- nün D.P. iktidarının dinamik, ve- rimli ve başarılı dış politika siyase- tini tasvip eder ve — destekler mahi- yette konuşması umumi heyette alâ- ka ile karşılanmıştır" — diye yazma- mıştı. Dehşetengiz şim- di Muhalefet k nuşmasından İ Muhalefet münasebetsiz larda bulunmuştu! — Muhalefet gibi" nötralistti! İnönü hep "menfi ve ara bozucu gayretler" sarfetmişti! Ama itiraf etmek lâzımdır ki dehşe- tengiz başyazar yazısına son derece manalı bir başlık seçmişti: "Tam 180 derece!" Hakikaten Demokrat bü- yükler İnönünün ne dediğini kavrar kavramaz D.P ni resmi tutumu yirmidört saat 1ç1nde tam 180 dere- celik bir dönüş kaydetti Mamafih, C.H.P. nin yüksek çev- releri bunu tahmin ettiklerinden ve karşı tarafın ancak yirmidört saat şısında sadece neşe izhar ettiler. Meraklı dinleyiciler eçen haftanın sonlarında İs- met İnönü, cebinden dokuz say- falık dış politika — deklarasyonuyla Büyük Meclisin kürsüsüne çıktığında umumi heyetten yarım saatlik ko- nuşma müsaadesi alınmıştı. O sıra- larda Grup sözcülerine tanınan ko- heyet, Dışişleri bütçesinde Grup söz- cülerinin konuşma müddetini yarım saate çıkarmıştı. İnönü kürsüde bir an durdu, sonra iç cebinden konuşma metnini, cebinden gözlüklerini çıkardı. Salon- da derin bir sessizlik ve heyecan hü- küm sürüyordu. Diplomatlara ayrı- lan locada elçiliklerin temsilcileri vardı. Amerika Büyük BElçiliğini Mr. Smith temsil ediyordu. O sabah alelacele Pakistandan dönmüş olan Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu kabineye ait koltuklardan birine otur muş, bekliyordu. Muhalefet lideri tok bir sesle de- mecini okumaya başladı. Demeç, ci- han barışının bugünkü durumu hak- kında son derece orijinal bir tahlil Bu, hadiseleri günü koyabilecek kabiliyete, kültüre sa- hip bir büyük devlet adamının tahli- 15