YURTTA OLUP BİTENLER bilhassa D.P. zaman dinlemek liydi. Bütün Meclis, milletvekilleri her fırsatını bulamadıkları bu beyanatı alâkayla takip ediyorlardı. İnönü böyle bir dünyada Türkiyenin taraf- sızlık politikası gütmesinin kabil olup olmayacağını inceledi. Hayır, bu ka- bil değildi. Memleketin menfaatleri, Türkiyenin Batı bloku içindeki yerini muhafaza etmesini gerektiriyordu. Muhalefet lideri NATO'yu Türk dış politikasının esas manzumesi olarak dığını açıkladı ve mühim kısmına, münasebetlerine geldi. — -: - ü merikan Dinleyiciler demecin ©o kısmının itinayla seçilmiş kelimelerden, dik- katle tertiplenmiş cümlelerden mü- teşekkil olduğunu derhal farkettiler. İnönü söylemek istediğini büyük bir incelikle söyledi. İtiraf etmek lâzım- dır ki, bir diplomatik konuşmada fikirler ancak bu derece maharetle açıklanabilirdi. Muhalefet lideri ke- sin vaziyet almasına rağmen herhan- gi bir yanlış anlamaya meydan ve- recek sözlerden sakınmayı bilmişti. Aslında, konuşma son derece berrak- tı. Tabii, anlamasını bilenler için.. Muhalefet lideri Araplarla müna- sebetlerimiz ve Sovyetlere karşı tu- tumumuz mevzularında da yepyeni fikirler söyledi, görüşler ortaya attı. Anlaşılıyordu ki, İnönü demecini bir tenkit, hattâ tahlil demeci halinde hazırlamamıştı. — Yirmidört — saatlik rötardan sonra dehşetengiz başyazar buna "dış politika ekspozesi" dedi ki, teşhisi doğruydu. İnönü, Büyük Mec- kım sun'i şüphe bulutlarını dağıtmış- ti. Fakat Demokrat milletvekilleri için talihsizlik, İnönünün demecinin sonlarında bulunan "Söylediklerim C.H.P. nin bugün —muhalefetteki ve yarın mesuliyetteki dış politika yo- ludur" cümlesinin okunmasında ba- zılarının çıkardıkları gürültülü ses- ler oldu. Zira bu sesler arasında o cümleyi takip eden "Bu açıklamada bizimle Demokrat iktidar arasındaki farkları herkes kendi anlayışına göre bulacaktır" sözlerini pek iyi işiteme- diler. İşitselerdi belki bu, bir işaret yerine geçer ve başta bizzat Fatin Rüştü Zorlu daha dikkatli davran- nin tutumunda yirmidört saat içinde 16 tam 180 derecelik bir dönüş yapmak zarureti hasıl oldu. Doğru teşhis slına bakılırsa, İnönüyü takiben kürsüyü işgal eden Demokrat ha- tiplerden sadece biri hadiseye doğru teşhis koydu. İstanbulun kadın mil- letvekili Nazlı Tılabar "İnönü, bir Devlet Başkanı gibi konuştu" demek- ten kendisini alamadı. Gerçi bu ihti- yatsız, fakat doğru lâf hem Zafer, hem de Radyo tarafından dikkatle sansür edildi. Fakat zabıtlardaki ye- rini aldı. İnönü, iktidara gelmek üze- re bulunan bir devlet adamının ko- nuşmasını yapmıştı. İsmet İnönü Bir konuştu ki... Nitekim, daha sonra konuşan De- mokrat sözcüler bizzat kendi mil- letvekillerine İnönünün kudretini be- lirtmekten başka bir işe yaramadı- lar. İnönünün sözleri ile bu sözcüle- rin sözleri arasında dağlar vardı. O- nun dış hadiseleri tahliliyle ötekilerin tahlilleri, teşhisleri öylesine farklıy- dı ve ikinciler o derece zayıf kalıyor- du ki Dışişleri bütçesinin müzakere- si D.P. için hakikaten başarısızlık, talihsizlik oldu. D.P. Grubu sözcüsü olarak kürsüye çıkardan Osman Ka- pani bu başarısızlığın, bu talihsizli- ğin altını büyük başarıyla çizerek kürsüden indiğinde -o sırada salon adeta boşalmışa- işleri bir defa daha bizzat Menderesin ele alması lüzumu kendisini belli ediyordu. Menderes ve ötesi Hakikaten, D.P. nin gösterdiği re- aksiyonun hatasını, hatta gülünç tarafını ancak Menderes, İnönünün beyanatını yazılı olarak tetkik etti- ğinde farketti. Muhalefet 1lideri, bı- rakınız D.P. nin dış politikasının "di- namizmi, başarısı, verimi"nden bah- setmeyi, bu politikayı esaslı şekilde tenkit etmiş ve kapalı cümleler için- de iki görüşün ciddi farklarını ortaya koymuştu. Böyle bir konuşma karşı- sında teşekkürler etmek, tasvipten dem vurmak, aferin demek akıldan dahi geçmemek gerekirdi. Ama olan olmuş, Demokrat sözcüler teşekkür- ler sunmuşlar, tasvip şarkıları oku- muşlar, hattâ aferinleri bol bol da- ğıtmışlardı. D.P. Genel Başkanı, bütün yakın arkadaşlarından hakikaten bir kaç gömlek yüksek olduğunu belli eder şekilde, İnönünün bu sırada böyle bir dış politika deklarasyonuna neden lüzum gördüğünü sezmekten geri ifade ettiği mâ- nayı da anladı. İnönünün kime hitap ettiği, ne dediği ve muhataplarından ne beklediği ortadaydı. Üstelik, mem- leketin bugünkü siyasi şartları içinde İnönünün muhataplarının bu sözlere gereken bütün ehemmiyeti verecekle- ri aşikârdı. Zira Türkiyenin bir ta- kım münasebetlerinin müstakbel şek- li, İnönünün muhataplarının bundan sonraki tutumlarına bağlı kalacaktı. Yirmidört saatlik bir rötarla D.P. toplarının dış politika mevzuunda varmasının Doğrusu istenilirse bir çok İstanbul gazetesi de aynı hataya düşmüşler, İnönünün D.P. nin dış politikasını tasvip eder mahiyette konuştuğu ze- habına kapılmışlardı. ne, Hikmet Bayur Hürriyet, İktidara yeni bir hizmet yapmaktan dolayı son derece bahti- yar "İnönü, D.P. dış politikasını tas- vip ile C.H.P. nin bu yolda gideceği- ni söyledi" diye manşet bile atmıştı. Tabii, yirmidört saat içinde hava değişince haftanın sonunda herkesin ayağı suya erdi ama bu, Demokrat büyüklerin bizzat kendi taraftarları- na ihtiyatsızlıklarından, anlayışsız- lıklarından dolayı fena halde kızma- larına mani olamadı. Hafta sonunda ortaya çıkmış bir hakikat daha vardı: İnönünün, en yüksek gömlekli Demokrattan göm- lek, gömlek, gömlek yükseklerde do- laşmakta olduğu hakikati! Bunu ise herkes anladı. AKİS, 2 MART 1960