Biliyor muydunuz? İSTANBUL SANAT ÇEVRELERİNDE dolaşan bir habere göre, Baş- aK vekalete bağlı olarak bir "Tiyatro Müsteşarlığı"nın ihdası ve kabe etmek, bu faaliyetin bütün memlekete şamil olarak geniş lemesini sağlamak olacaktır. [STANBUL BELEDİYESİNİN KURMAYA KARAR VERDİĞİ OPERA ümünün hazırlıkları bir hayli ilerlemiştir. Müdürlüğüne, Dev- let Operasından birkaç ay evvel ayrılmış olan Aydın Günün getirildiği İstanbul Operası perdesini 15 Martta, Tepebaşı Dram tiyatrosunda açacaktır. İlk eser olarak temsil edileceği açıkla- nan Puccini'nin "La Tosca” operasına dünyaca tanınmış sop- ranomuz Leyla Gencerle senelerdenberi İtalyada çalışmakta olan bariton Orhan Günekin -başrollerde vazife alarak- katıla- cakları bildirilmektedir. Belediye Meclisi İstanbulun genişli- yen tiyatro ve opera hizmetleri için sekiz buçuk milyon lira- lık bir bütçe kabul etmiştir. İSTANBULDAKİ KÜÇÜK SAHNEDE temsiller veren Haldun Dormen topluluğu program değiştirmiş ve iki yeni eseri, münavebe ile oynamıya başlamıştır. Bunlardan biri Peter Coke'un "Kırkın- dan sonra - Breath of Spring"”, diğeri de J. Logan ile T. Heg- gen'in "Zafer Madalyası - Mr. Roberts" isimli komedileridir. GÜZEL SANATLAR U. MÜDÜRÜ Cevat M. Altarla. D. Operası U. Müdürü Necil K. Akses Sovyetler Birliğindeki sanat müesse- selerini görmek ve sanat adamlarıyla temaslarda bulunmak üzere Rusyaya gitmişlerdir. Bakanlığın tasvip ve muvafaka- tiyle geçen hafta uçakla Moskovaya hareket etmiş olan Altar- la Akses Sovyet Rusyada 15 gün kalarak bellibaşlı sanat mer- kezlerini gezeceklerdir. İLK BÖLGE TİYATROSU OLARAK AÇILMIŞ OLAN ADANA Bele- diye Tiyatrosunda kuruluşundan beri müdür olarak çalışan Ve- dii Cezayirli ile Adana Belediyesi arasında bazı anlaşmazlıklar çıktığı ve Cezayirlinin yakında vazifesinden ayrılacağı söylen- mektedir. Tiyatro çevrelerinde dolaşan haberlere göre Adana Tiyatrosu müdürlüğüne Devlet Tiyatrosunun tanınmış sanat- kar ve rejisörlerinden Ahmet Evintanın getirilmesi kararlaştı- rılmıştır. Ahmet Evintan durumu yerinde görmek üzere Ada- naya gitmiş ve Belediye ile temaslarda bulunmuştur. DEVLET OPERASININ İSTANBULDA TEMSİLLER VERMESİ ka- rarlaştırılmıştır. İstanbulda Şan sinemasında verilecek olan ne repertuarına çıkmış eserlerden yakında çıkarılacak eserlerden de "Othello "sunun dahil olacağı öğrenilmiştir. İstanbullular bu eserlerden "Luçia" da Ferhan Onatı, "Salome ” de Sevda Aydanı "Othelto” da da Roberto Turrini'yi dinliyeceklerdir. surlarına daima yer veren bir mima- ri. Piyeslerinden çoğunun derhal, ko- layca filme alınması ve sahneden be- yaz perdeye geçerken cevherinden, sanat değerinden hiçbir şey kaybet- memesi bundandır. Şahıslarına söy- lettiği kelimelerden çok, o kelimele- rin gerisindeki mecazlar, uyandırdık- ları tedailer mühimdir. Vakaları, he- men daima birkaç "mekan"ı birden içine alan dekorlarda, bir odadan öbür odaya, bir kattan öbür kata, evin için- den sokağa geçerek, atlayarak, ta- şarak cereyan eder. Onun için Tenes- AKİS, 2 MART 1960 se Williams'ın eserlerinde dekorun, hattâ günlük eşyanın şahıslar kadar mühim yerleri ve rolleri vardır. Son- ra piyeslerinin hemen hepsinde bü- yük aktrislerle — aktörleri cezbeden, tiyatro değerleri ve tesirleri kuvvetli roller mevcuttur. Onun içindir ki mesleklerinde muayyen bir olgunluk merhalesine ulaşmış sanatkârlar Wil- liams'ın kahramanlarını sahnede can- landırmak arzusunu daima duyarlar. Sahnedeki oyun Bizdede öyle olmuştur, Aksi halde, tam on sene evvel İstanbul Şehir Tiyatrosunun "İhtiras Tramvayı" adıyla oynadığı piyesi -müellifin dünya sahnelerini dolasan yeni yeni piyesleri varken- Devlet Tiyatrosunun "Arzu Tramvayı" adıyla tekrarlama- sına belki lüzum görülmezdi. "Arzu Tramvayı'"nı Büyük Ti- yatroda görmüş olanlar, yalnız ese- rin kadın kahramanı olan Blanche du Bois rolünün değil, erkek kahra- manı Stanley Kowalski'nin, onlardan hiç geri kalmayan Stella Kowalski'- nin de Devlet Tiyatrosu kadrosundan çok kuvvetli mümessiller bulduğunu, eserin on sene evvelki İstanbul tem- sillerini hatırlıyanlar da, çok daha kusursuz bir şekilde yeniden sahne- mize çıkarılmış ve canlandırılmış ol- duğunu teslim edeceklerdir. Netice böyle müsbet olduktan sonra, seyir- ci tiyatroyu dolup taşırdıktan sonra, ve sanat değeri olan bir eseri on sene değil, aynı sene içinde, yahut yirmi sene sonra da tekrarlamakta zarar değil fayda vardır. Başarı reji ve dekordan başlıyor. Son senelerde çalışmalarını sahne gerisine, reji sahasına nakletmiş o- lan Ziya Demirel "Arzu Tramvayı" ile çetin ve muvaffakiyetli bir imti- han vermiştir. Şimdiye kadar sahne- ye koyduğu telif ve tercüme eserle- rinden bambaşka bir renk, hava ve üslüp taşıyan bu Amerikan dramını Refik Erenin - iki katlı bütün bir evi, vakanın en mühim sahnelerinin geçtiği odaları, sokağı, adetâ bütün bir mahalleyi içine alan -güzel dekoru içinde canlı bir tempo ile oynatmış- tır. Bu sade dekorun tek eksiği, bel- ki, öyle bir mahalle ve semt için faz- la "yeni", içinde kafi derecede "ya- hissini vermesiydi. Reji- nin tek eksiği de Williams'ın eserle- rine hakim olan "şiir" unsurlarının layıkıyla değerlendirilmemiş, bu un- surların çiğ bir ışık altında silikleşti- rilmiş olmasıydı. Meselâ şahısların asabını gevşeten ve "arzu"ları kam- çılayan o bunaltıcı sıcak, erkeklerin oyun oynadıkları gecenin o ter ve ucuz lavanta kokusu yükselen duman- l1 ye gergin havası, Blanche'ın Mit- ch'i beklerken gelen genç, güzel satı- cı oğlanı öpmekten kendini alamadığı sahne, sonra Kowalski'nin hoyrat kollarında nefret ve arzu ile çırpınır- ken kendini teslim ettiği günah ânı daha tesirli bir ifadeye kavuşturula- bilirdi. Blanche'da Mediha Gökçer muhak kak ki milletlerarası repertuarın en güç rollerinden biriyle cenkleşti. Bu cenkleşmede rolün düşkün, sefih, yor- gun ve koket taraflarını kuvvetle duyurarak muvaffak olduğu bir ha- kikattir. Ama aynı sanatkârın ken- dinden geçercesine oynadığı bazı rol- leri hatırlayanlar için, Blanche'ın tat- min edilmemiş arzularla kıvranan 33