YURTTA OLUP BİTENLER dan, üzerinde Demokrat büyüklerin ittifak edecekleri nihai karar ne olur- sa olsun bugün için yapılacak şey Meclisi uzun bir tatil teklifiyle karşı karşıya bırakmak, bunun kabulünü D.P. Grubundan istemekti. Böylece, yeni bir mehil daha alınmış olacaktı. İyi gitmeyen işler Bu haftanın başında, Cumhurbaş- kanının Pakistan ve İranda yap- tığı turistik geziden dönüşünü taki- ben Demokrat büyükler seçimlerin derhal yenilenmesi mevzuunu son bir defa incelediler. Fakat inceleme, Cumhurbaşkanına malümat verme- nin Öötesine geçmedi. Zira Celâl Ba- Esenboğaya inmesinden çok Muhalefet bile Meclisin 4 Ni- sana kadar tatil edileceğini öğrenmiş ve vaziyetini ona göre ayarlamıştı. Aslında seçimleri 1961 yerine bu yıl yenilemenin faydaları D. P. büyükle- rinin gözünden kaçmıyordu. Üstelik, başka şarkı söyler görünmelerine ve sanki dört değil beş yıl iktidarda ka- labilirlermiş zehabını uyandırmaya çalışmalarına Tağmen kendileri 27 Ekim 1961 in bir tek gün ötesine ge- çemiyeceklerinden emin bulunuyor- lardı. Ama gene de, bilhassa son za- manlarda bozulan bir takım işler De- mokrat büyükleri ihtiyata sevket- mişti. Evvela, Menderesin ismi etrafında yapılan bütün propagandalara rağ- men D. P. Genel Başkanının dolaştığı ve Muhalefetin 1957 seçimlerinde za- fer kazanmış bulunduğu — yerlerde havanın değişmediği ortaya çıkıyor- du. Telgraf çektirip bunları radyolar- da okutmak kolaydı. Zor olan, böl- genin iktisadi şartlarını değiştirmek- ti. Bu şartlar, öyle imar edebiyatıyla değişecek gibi değildi ve memleketin umumi ekonomi politikasıyla alâka- lıydı. Kör olası yabancılar ise, bu po- litikayı kolaylaştıracak dost elini Menderese uzatmaktan kaçınıyorlar- dı. Nitekim, Almanlardan geçenlerde gelen bir red cevabı seçimler hakkın- daki kararın geriye bırakılmasında büyük rol oynadı. Fatin Rüştü Zorlu, uzun zamandır "asgari 50 milyon do- larlık" bir Alman kredisinden bahse- diyor, pek hoşlanmaya başladığı ve pek sıklaştırdığı yurt dışı seyahatler- den -her dönüşünde Alman milleti- nin kullandıgı tâbirleri kullanarak ile mutabaka- ta vardığından, "“Şişman — Erhard"ı razı ettiğinden bahsediyor, kredinin gecikmesini teknik sebeplere bağlı- yordu. Seçimlerin arifesinde 50 mil- yon dolar piyasaya büyük ferahlık sağlayacak, D. P. nin ekmeğine yağ sürecekti. Ama, Amerikalıların da mutabakatıyla Almanlar sadece 15 milyon dolarlık sembolik bir kredi 6 verince Demokrat büyükler şartların değiştiğini derhal farkettiler. Gerçi ümit bağlanan bir İtalyan kredisi hâlâ mevcuttu, Bunun, hattâ 75 milyon doları bile bulacağı sanılı- yordu. Üstelik, İtalyanın Hazine Ba- kanı Zorluyla pek müşterek davra- nıyordu. Kredi, esas itibariyle turizm sanayiinin — geliştirilmesi için verile- cekti. Ama sarf mahalli — sonradan tâyin olunabilir, evvelâ ferahlık sağ- lanması göz önünde tutulabilirdi. An- cak, İtalyan hükümeti Türkiyeye bu kredinin seçimlerin düşünüldüğü Ma- yıs ayından evvel değil, sonra veril- mesini daha uygun bulur görünüyor- du. O pencereden de Demokrat İkti- dara ferahlık verecek bir havanın es- mesi garanti halden çıkınca seçim- ler meselesinin biraz daha düşünül- mesi lüzumu ortaya çıktı. Seçim sandığı Ufuk gene karardı Ödenek meselesi ten D. P. Meclis Grubunun ekse- riyeti, vadeden evvel Ankaradan gitmek niyetinde değildi. Gerçi Ge- nel Başkana emniyet tamdı. Üstelik seçılmıyenlerın de açıkta bırakıldığı görülmemiş, "vefa mekanizması” hep işlemiş, İdare Meclisi azalıkları ge- çim sıkıntılarına karşı müessir ilâç olmuştu. (Bk. sayfa 10) Ama öde- nek bahsinde hiç kimse taviz ver- me niyetinde görünmüyordu. Dört senelik Öödenekleri cebe koymadan başkentten ayrılmak yoktu. Eee, D. iktidarda kalıp kalmıyacağı bile bu defa son derece şüpheliydi. Üzerinde iktidar hırkası bulunmayan Demokrat büyükler, şahsi servetleri dolayısıyla geçim sıkıntısına artık kapılmasalar bile, arkadaşlarını na- sıl koruyacaklardı? Bütün bunlar, düşünülecek meselelerdi, Hem, ne o- luyordu? Kimin acelesi vardı? De- nizdeki balık pazarlık edilecek yerde tavaya konup pişirilmiş balığın lez- zetinden sonuna kadar istifade daha akıllıca bir hareket değil miydi? Bütün bunlar geçen haftanın so- nunda Demokrat büyüklere memle- kette biraz daha "hava yapmak" 'lü- zumunu hatırlattı. İnsanın kendi kuvvetlerine, cesaret aşılamak için zafer şarkıları söylemesi, "her taraf- ta kuvvetliyiz" demesi başkaydı, bir imtihanda kazanma şansı başkaydı. Gerçi Menderes, kendisiyle görüşen- lere "Bugün de seçim yapsak kaza- nırız, yarın da.." demekte devam edi- yordu. Ama Güneydeki karşılanış tar- zının, bilhassa C. H. P. ufacık mukabil emek sarfettiği Maraşta hâ- diselerin aldığı vaziyetin D.P. ye ü- mit vermediği aşikardı. Şimdi Menderes bir defa da Ma- latyayı yoklamak, — oradan fikir al- mak niyetindedir, ve haftanın orta- larında yola çıkacaktır. Bu satırlar yazıldığı sırada Malatyalılar, dudak- larında bir tebessüm, radyonun des- teğini haiz D. P. Genel Başkanını bekliyorlardı. Asıl merak ettikleri, Menderesin Malatya da İnönü hak- kında ne söyliyeceğiydi. B. M. M. Gözler aydın olsun! (—Ieçen haftanın sonlarında bir gün, Bütçe müzakerelerinin nihai şek- lini aldığı ve D.P. iktidarının tutu- munun belli olduğu bir sırada C.H.P. Genel Başkanı İsmet İnönü kendisini pek ziyade hayrete düşüren bir du- rumla karşılaştı. B.M.M. deki sırası- nı karıştırdığında eline rey karnesi geçti. İsmet İnönünün âÂdeti, sırasını kitlememekti. Ama, karneye baktı ve gülümsemekten kendisini alama- dı. Meçhul bir el, karnedeki kırmızı -aleyhte- rey kuponlarını koparmış ve sadece beyaz -lehte- rey kuponla- rını bırakmıştı. Gerçi İnönü seneler- dir hemen daima kırmızı pusula kul- lanıyordu ama, karnesinde bunlar- dan daha bir kaç tane bulunduğun- dan emindi. Akşam eve döndüğünde, kütüphanesinde bulunan karnelerden birini cebine koydu ve bu haftanın sini çıkardı, içinden bir kırmızı pu- sula kopardı ve kürsüye giderek Menderese ademi itimat beyan etti. Karnesindeki kırmızı reyleri aşırmak, İnönünün beyaz rey vermesini sağ- layamamıştı. O gün, frakının yakasına her na- sılsa İstiklal Madalyasını takmağı u- nutmuş olan Koraltan B.M.M. Baş- kanlık kürsüsünden — hafifçe doğrul- muş, davudi sesi ile 1960 bütçesinin Türk Milletine hayırlı ve uğurlu ol- masını diliyordu. Birden kapılardan AKİS, 2 MART 1960