KİTAPLAR KARANLIĞIN GÖZLERİ (Ümit Yaşar Oğuzcan'ın şiirleri. Güzel İstanbul Matbaası, Ankara 1960, 64 sayfa, 300 kuruş) üzel bir söz vardır. "Her devir la— yık olduğu sanatkârın mesine yol açar" öyle. Layık olduğu ölçüde sanatkâr- lar yetiştiriyor. Şiirde, hikayede, ro- manda, güzel sanatların diğer kolla- rı olan sinemada, tiyatroda, müzik- te bir kapkaççılık kavasıdır esip gidi- yor. Pek pek, arada bir, beriki istisna çıkıyorsa da maalesef bunlar da kay- nayıp gidiyorlar, hiç — değilse göze çarpmıyorlar veya — gerektiği kadar alâka uyandırmıyorlar Şöyle geriye doğru dönüp de 1940 yılından sonra edebiyatımıza ve ede- biyatımızla birlikte güzel sanatların bütün dallarına bir göz atarsak, şiir- de olsun, hikâyede olsun, romanda olsun, diğer güzel sanat kollarında olsun bir ilerleme ile karşılaşırız. Bir durgun devre atlatılmış, edebiyatçı- lar en güzel, en cazip eserlerini ver- meğe başlamışlardır. Hele 1950 ve o- nu takip eden bir iki yıl edebiyatı- mızın altın çağıdır. Şiir en yüksek seviyesini bulmuştur, hikâye öyle, ro- man öÖyle. Ancak bütün altın çağlar gibi bu çağ da uzun sürmez. 1954 bir. dönüm yılıdır Roman pek değil ama, şiir ve hikâye bu yıldan sonra adeta ortadan kaybolur. Bu tarihten sonra artık ortada sade- ce şiir ve hikâye taklitleri kalmıştır. Şairler ve hikayeciler geviş getirme- ğe başlatmıştır. Söylenenler, yazılan- lar hep tekrarlardan, kötü kopyalar- dan ibarettir. Geride bıraktığımız 1959 ile yeni girdiğimiz bu yılın ba- şında ise edebiyatın şiir ve hikâye dallarının halini "can çekişmek" ola- rak tavsif etmek yersiz değildir. Ümit Yaşar Oğuzcan, şiirin altın çağında yetişmiş bir şair. Bir istidat olduğunu ispat ettiği ilk kitabı "İn- sanoğlu"ndan bu yana onbir şiir ki- tabı vermiş. Belki bir bu kadar kita- bı dolduracak şiiri de neşredılmemış duruyor. Hele bir tanesi var ki neş- redilse şiir dünyasını yerinden oyna- tabilir. Ümit, Nefiden bu yana yazıl- mış en güzel hicivleri yazmış. Yaz- mış ama, devrinin insanı olarak neş- redebılmesı mümkün değil. Sadece eş dost meclislerinde okunuyor, ağız- dan ağıza, kulaktan kulağa fısılda- -ıyor. Bunlar öyle hicivler ki ne Şair Eşrefinkiler gibi zaman zaman küf- -e, ne Nefinin veya Neyzen Tevfikin ki gibi argoya ve müstehcenliğe düşü- yor. Ama gelin görün ki bunları dahi neşretmek mümkün değildir. İşte bu Ümit Yaşar Oğuzcan "İnsanoğlu", 32 "Deniz Musikisi", "Dillere destan", 'D "Aşkımızın Son Çarşam- bası", "Bir Daha Ölmek", "Kör Ay- na", "Garip Şiirler Antolojisi" "İki Kişiye Bir Dünya" ve "Beni Unut- ma" "Karanlığın Gözleri" n son adlı kitabını yayınladı "Karanlığın Gözleri" son yılların hemen en başarılı şiir kitabı. İnsan okuduğu zaman, eh Türkiyede de şa- ir neslinin kökü kurumamış, demek ki hâlâ iyi şiir yazan şair varmış di- yebiliyor. Ufacık bir kitap olmasına rağmen "Karanlığın Gözleri" gün- lerce insanın elinden düşmüyor. Ümit Yasar Oğuzcan "Karanlı- ğın Gözleri"nde sadece iyi bir şair ol- duğunu bilmekle de kalmamış. İyiden de Öteye iddialı bir şair olarak orta- ya çıkmış. İlk kitaplarında Ümit Ya- şar serbest vezne geçmeden hece vez- nini denemişti. "İnsanoğlu" Ümit Yaşarın hece vezni ile de başarılı şiir- ler yazdığını isbat eden bir kitaptı, daha sonra şair serbest vezne geçti. Bu vezinle de yazdığı şiirler, hemen da ima hâdise olmuş, yazar daima mu- vaffak şair olarak karşılanmıştır. Za- man zaman şiirde espriyi ön plâna al- masına, şiir yerine espri yazmasına rağmen Oğuzcan iyi şair olarak kal- masını bilmiştir. Son kitaplarında ise Ümit Yaşar espriden de kurtul- muş, pür şiir yazmağa başlamıştır. "Kör Ayna", "Beni Unutma" bu tip Ümit Yaşar Oğuzcan Verimli Şair kitaplardandır."Karanlığın Gözleri" ne gelince: "Karanlığın Gözleri"nde Ümit Yaşar heceden de, serbest ve- zinden de başka bir vezni, yirminci yüzyılın ikinci yarısında akla gelmi- yecek bir vezni kullanıyor. Hem de inanılmıyacak bir başarı ile. Ümit Yaşar "Karanlığın Gözlerinde" aruz veznini kullanıyor. —Üstelik aruzun en güç kalıplarını, "Karanlığın Gözle- ri"nde rubailer var. Evet, aruzla, a- ruzun en zor kalıpları ile yazılmış rubailer. İnsan, ufacık kitabı açıp, şairin eski şiirlerini de bildiği için birdenbire bir rubai ile karşılaşınca şaşırıyor. Ama bu rubailer okununca, şaşkınlık hayrete dönüyor. Yepyeni kelimelerle yazılmış, dupduru, sap- sade bir türkçe. Hecede başarılı, serbest vezinde başarılı, aruzda ba- şarılı bir şair olarak Ümit Yaşar dikkatle üstünde durulması gereken bir insan. Her zaman şiirde yenilik peşinde koşan şair "Karanlığın Göz- leri"nde bir başka yenilik daha yap- mış: Rubailerin bir kısmını en ağda- lı aruz kalıpları ile yazarken, bir kıs- mını da düpedüz hece vezni ile yaz- mış. İşte bir rubai: "Biraz Kül, biraz duman... O benim işte -Kerem misa- li yanan... O benim işte -İnanma göz- lerıne ben değilim- Benı sevdiğin za- man... O benim işte" Şair bir başka rubaisinde de şöy- le diyor "Toprak olmaz bende tenden başkası - Seni bunca sevmez benden başkası - Ölürsem, sen ağla arkam- dan, yeter- Gelmesin kabrime senden başkası." "Karanlığın Gözleri"nden alınan bu iki rubaiye bakıp da kitabın ta- mamının Trubailerle dolu olduğunu sanmamalı. Aslında kitabın büyük kısmı serbest vezinle yazılmış şiirler- le dolu. Hem de başarılı ve gerçek- ten iyi şiirlerle dolu. Kitap Karanlığın çağırışı, Karanlık Deniz, Karanlıkta Erimek, Karanlığın Gozlerı Bu şehır diye altı bölüme Rubaiden sonra serbest zılmış şiirler geliyor. Bölümlerden sadece Bu Şehir adlarındaki teker teker adlandırılmış. Ö lümlerdeki şiirler seri halinde devam ediyor. Ümit Yaşarın şiirleri ve şair- lik kabiliyeti hakkında söylenecek her söz yetersiz olacak. Bunun yeri- ne serbest vezinle yazılmış şiirlerden bir örnek vermek daha yerinde. İşte Karanlık Deniz bölümünden bir şiir: "Bilsen nasıl üşüyorum- Al şu elleri- mi ısıt biraz- Ya da al götür bu so- ğukları- Bu yagmurları— Bu eli bı- çaklı rüzgârları- Görmüyor musun beni öldürecekler artık- Beni öldüre- cekler diyorum sana- Geçmiş gele- cek bütün yıllarım,- Bütün umutla- rım senin olsun al— Beni bu karanlık denizde bırakma. AKİS, 3 ŞUBAT 1960