YURTTA OLUP BİTENLER kanlığın İdare ve Zat İşleri Dairesi Umum Müdürlüğüne bağlı olan Le- vazım Müdürlüğü ve Ayniyat Muha- sipliğinden — birdenbire Ağırlama ve Karşılama Dairesi Umum Müdürlü- ğüne terfi etmiş bir büronun sahibi olan -eski Futbol Federasyonu Baş- kanı- Orhan Şeref Apaktı. Fakat, ga- zetecilerin sonradan yaptıkları bütün araştırmalara Trağmen — temsilcinin hüviyetini kat'i olarak tesbit etmek bir türlü mümkün olamadı. Komisyonda bulunan C.H.P. Millet- vekilleri -Emin Soysal, Rıza Tekeli, Muammer Akpınar ve Behram Öcal- bu usulsüzlüğe şiddetle itiraz edince, D. P. sıralarından da mırıltıların yük- seldiği duyuldu. D. P. Milletvekille- ri bile bu kadar karşılama masrafını fazla buluyorlardı. Fakat, -Dışişleri Bakanlığına mensup mes'ül bir şah- siyetin dediği gibi- "bu iş mühim bir Devlet işiydi." Nitekim, D. P.'li mil- letvekilleri kendilerine has sezi has- sasıyla durumu derhâl anladılar ve -aslında ziyadesiyle haklı buldukları- iç tüzüğe aykırılık iddialarının üs- tünden şöyle bir sünger geçiriverdi- ler. Şahane bir izah Komisyon, tasarının - müzakeresine başlayınca, Hükümetin tahsisat talebinin pek masum bir ihtiyacı kar- şılamak için yapıldığı anlaşıldı. Dı- şişleri Bakanlığı bütçesinde -yani hâ- len cari olan 1959/60 mali yılı bütçe- sinde yabancı misafirleri ağırlama tahsisatı sadece 1.250.000 liradan i- baretti. Bu para yetmemişti. Aslında bunda şaşılacak ne vardı ki? Bu pa- ra, memleketimizin harici itibarının bu yıl da görülmemiş bir zirveye çık- dolayısiyle, pek tabiidir i. Dış itibarımızın artı- şındaki hız öylesine bir hızdı ki mem- leketimizi ziyarete koşu ükü timizden dünya işlerinin hâllinde fikir almak isteyecek yabancı misafirle- rin sayısını evvelden tahmin etmek bir türlü kabil olamıyordu. Para u sebeple yetmemişti. İşte, şimdi yeni para isteniyordu. Muhalefet milletvekilleri kadar İk- tidar milletvekilleri de bu şahane ta- lep karşısında bir ara ne diyecekleri- ni şaşırdılar. Fakat, bir müddet son- ra kendilerine gelen C. H. P. 'liler birkaç sual sormakta gecıkmedıler Bütçe yılının sona, ermesine beş haf- ta kalmıştı. Geride kalan on bir ay, üç hafta içinde Dışişleri Bakanlığı 1.250.000 liracıkla iktifa etmek gibi pek takdire şayan bir tasarruf gay- retine katlanmıştı da, kemerleri şim- di bütçe yılı seona ermek üzereyken mi bollaşıverecekti ? Demek beş hafta içinde memleketimizde — misli menendi görülmemiş bir yabancı mi- 14 Erhard ağırlanıyor Amma ağır adam safir akını- akını ne demeye, enflâs- yonu- olacaktı ki, Dışişleri Bakanhgı mevcut tahsisatın hemen hemen üç mislini talep ediyordu. Bu sayın mi- safirler acaba kimlerdi? Bu istifhamın cevabı ise, C. H. P. Milletvekillerini büsbütün — şaşırttı. Mesele basitti. Bu 3.180.000 lira ö- nümüzdeki beş hafta için isten- miyordu. Bu para zaten — sarfolun- muştu! Sarfolunduktan sonra bunun kaydının bütçe kitabına da eklenme- si lâzımdı. Şimdi, işte bu maksatla tahsisat isteniyordu! Gerçi Sultan at zamanında istimin — gemiye sonradan yetiştiği tasavvur olunabil- mişse de, yine Sultan Reşat zamanın- da bile tahsisatın sarfiyattan sonra yetiştiği görülmüş şey değildi. "Or- todoks" iktisatçı yetiştirdiği için bir- ara Mülkiyeye kızıp duran zorlu Dı- şişleri Bakanı, nihayet istediğini ba- şarmış, Nepal'den Guatemela'ya ka- dar tatbik edilen ve hattâ -bazı ha- vadislere bakılırsa- Yemen İmamının bile son zamanlarda Hazinesini ıslah için kabul etmek lüzumunu duyduğu bir klâsik maliye kaidesinin -bu can sıkıcı ve işleri duraklatıcı prensibin- Türkiyedeki tatbikatına — böylelikle bir son verebilmişti! Helâl olsun! D P.'nin başlarının Muhalefet yıl- larında israf konusundaki külli- yâtını bir türlü unutamadığı için, her Bakanlığın bütçesinde temsil masraf- larının müfredatını okutturmağı iş edinmiş olan Emin Hoca, üstelik za- ten yapılmış olan bu —masrafların müfredatının okunmasını talep etti. Fakat, Dışişleri Bakanlığının pek ciddi temsilcisi buna hiç yanaşmıyor- du. Israr karşısında bazı umumi ra- kamlar vermekle iktifa eyledi. Bu pek ciddi temsilciye göre, 3.180.000 liralık ek tahsisatın kullanılmasında rekor Endonezya Cumhurbaşkanı Sukarno'ya aitti: 870.000 lira. İkin- ciliği, -Kıbrısı Türkiyeye verdikleri için olacak- Yunan Başbakanı Kara- manlis ile Dışişleri Averoff almışlardı: 560.000 lira. Üçüncülük, -ne Devlet Başkanı ne de Başbakan olmamasına rağm Batı Avrupanın para babası Alman İktisat Bakanı Erhard'a aitti: 380.000 lira. Koskoca Başkan — Eisenhower ise ancak dördüncü olabilmişti: 369. 000 lira, Beşincilik, 363.000 lira ile Pâkiskan Cumhurbaşkanı Mareşal Eyüp Hana aitti. Altıncılığı ise, sa- dece 351.000 liracıkla İtalyan Başka- nı Segni ile Dışişleri Bakanı Pella almışlardı. Şampiyona listesi okun- duktan sonra, Dışişleri Bakanlığı temsilcisi, bu masrafların büyük kıs- mının Ziyafet masrafı olduğunu da sözlerine ekledi. Fakat, Muhalif milletvekilleri inat edıyorlardı Hangi ziyafet masrafla- Madem ki para şimdiden sarfedil- mişti, şu hâlde, bu masrafların fa- turaları teker teker açıklanabilirdi. Herbir ziyafette hangi mutena şahıs- ların, Rus veya Rize havyarı mı ye- dikleri, kaç istakoz tenavül buyur- dukları, istakozdan başka mayonezli levrek de ikram edilip edilmediği, tavukla birlikte hindi de verilip ve- rilmediği, içilen şarapların Türk şa- rabı mı, yoksa Fransız şarabı mı ol- duğu ve hangi marka viskilerden kaç şişe kullanıldığı herhalde iyice tes- bit edilmiş olmak lâzım gelirdi. La- kin, C.H.P. milletvekillerinin 1sra- TI boşa çıktı. Sayın temsilci, pro- tokol işlerinden anlamadığı için ola- cak -çünkü, yabancı memleketlerde resmi zıyafetlerde yenilen yemekler ve içilen içkilerin listesi salatasından likörüne kadar basına verilir- bu ko- nuyu Devlet sırrı telâkki etti. Fakat ah şu muhalifler, bir türlü tatmin olmasını ve susmasını öğrene- memişlerdi! Herbirinin kafası türlü türlü şeylere işliyordu. Gerçi, — hiç kimse, her nevi güzelliğe karşı olan merakını ihtisas derecesinde bir in- celiğe eriştirmiş olan Ekselans Su- karno'nun masraflarının müfredatı- nı sormuyordu. Hükümet, Türk-En- donezya dostluğunu Sayın Sukarno- nun kalbinde -ve bittabi, Endonezya Milletinin ruhunda- tarsin edebilmek için 870.000 lira sarfetmek durumun- da kalmış olabilirdi. Ama, ya şu Ike için yapılan masrafa ne demeliydi? Alem dünya, Ike için yapılan mas- AKİS, 3 ŞUBAT 1960