TİYATRO Piyesler Komik bir komedi ir Bulvar Piyesi, bugünlerde İs- tanbulda bol bol seyirci çekiyor, seyircilerini bol bol güldürüp eğlen- diriyor. Bulvar Tiyatrosu deyip geç- memek lazım. Asık yüzlü klâsikler- den, hayal peşinde koşan romantik- lerden ve sonu "izm"le biten bütün sanat ve edebiyat — cereyanlarından gına getiren XX. Asır seyircisi, kırk yıldanberi daha çok ondan zevk alı- yor. İstidat ve kabiliyetlerini alışıl- mış kalıplar içinde hapsetmek iste- meyen, sanatlarını geniş halk kitle- lerinin benimsediği yolda kullanmak ve geliştirmek isteyen bir hayli sa- natkar ve müellif de bu tiyatroda oynamayı, bu tiyatro için yazmayı tercih ediyor. Bunu farketmek için, bu nev'e a- dını vermiş olan Paris sahnelerine kadar gitmeğe, vaktiyle dudak bükü- len Bulvar Tiyatrosunun doğurduğu eserleri, — yetiştirdiği — akademisyen- lerle büyük sanatkârları tetkik et- meğe lüzum yok. Her gün biraz daha güçleşen hayat mücadelesinin bunalt- tığı bugünün seyircisi, dünyanın her yerinde, bir Bulvar Tiyatrosu yarat- mıştır: Bilgiçlik taslamadan, ukala- lık etmeden, anlıyacağı bir dille ken- disine hitabetmesini bilen, benzerle- rini günlük hayatı içinde gördüğü, kimine güldüğü, kimine öfkelendiği insanları sahneye çıkaran, iddiasız, sade ve tabii bir tiyatro! Bizim sahnelerimizde de umumi- yetle en çok tutulan, beğenilen eser- ler bu neviden olanlardır. Hem, halk ve tuluat tiyatrosundan tutun da tahsisatlı tiyatrolarımıza kadar hep- sinde! Zaten bizde her nevi için ayrı ayrı — tiyatrolar henüz kurulmadığı- na göre böyle olması da tabiidir. Devlet Tiyatrosu bile, seyircisine her tarzdan örnekler Vermek mecburi- ha uzun zaman sahnesinde yer vere- cektir. Tercüme repertuarımızı bir ya- na bırakırsak, telif sahasında bu nev- in üstadları düne kadar İbnirrefik Ahmet Nuri, Musahipzade Celâl ve çoğu eserleriyle Reşat Nuri Günte- kindi. Onların sağlığında, yanıbaşla- rında yer almış, hatta şöhretini yap- mış olan Cevat Fehmi Başkut şim- di bu nevin bizde en göz önündeki temsilcisi olarak kalıyor ve büyük bir eser vermeğe devam ediyor. On beşinci piyes estanbul Şehir Tiyatrosunun Kome- Idı kısmında (Yeni Tiyatroda) sah- 30 neye koyduğu son eseri, "Öbür Ge- lişte", Cevat Fehminin on beşinci piyesidir. Bunu geçen sene oynanan "Tablodaki Adam"ı için yazdığı tak- dim yazısında "Ondördüncü piyesim" demesinden anlıyoruz. Geriye doğru bir göz attığımız zaman bu on beş piyesten hemen hepsinin irili ufaklı, hep gişe muvaf- fakiyetleri kazandığını, halk — tara- fından tutulduğunu görüyoruz. İlk eserlerinden "Küçük Şehir" tekrar oynanmış, ilk -ve galiba da son- "İ- nönü Armağını"nı kazanan miz olmuştur. "Paydos"u bizde üs- tüste 150 defa oynanmak talihine e- ren ilk telif eserdir ve Atina sahne- lerinde de aylarda oynanmıştır. "Ko- ca Bebek", "Sana Rey Veriyorum", "Harputta bir Amerikalı" ve "Tab- lodaki Adam" bu zincirin birer hal- kasıdır. Denebilir ki memleketimiz- de hiçbir tiyatro muharriri, üstüste bu kadar çok eser verdiği halde, bu derece devamlı bir ilgi ve rağbetle karşılanmamıştır. Öyle iken en ağır tenkidlere, hat- ta hücumlara maruz kalan piyesler de Cevat Fehminin piyesleri olmuş- tur. Şahsi ve hissi tenkidlerle hü- cumları bir yana bırakırsak, Cevat Fehminin tiyatroda kazandığı başa- rı, bizim ölçülerimize göre anormal bir başarıdır ve onun için, herkes- ten önce, kendi meslekdaşları arasın- da şiddetli — tepkiler uyandırmıştır. Çünkü tiyatromuzda, galiba ilk defa, gazetecilikten etişmiş bir tiyatro müellifi edebi iddialardan ve süsler- den uzak kalmıya muvaffak olarak sırf tiyatro yazmak için tiyatro yaz- mış ve seçtiği, seyircinin de beğendi- ği, yoldan ayrılmamıştır Bu yol nasıl bir yoldur”’ Sah- neye canh ve sade bir dille konuşan ınsanlar çıkarmak bu in- timize ait meselelerın mihveri etra- fında hareket ettirmek. İşte Fehminin ve eserlerinin kazandığı muvaffakiyetin sırrı buradadır. Çün- kü seyircimiz, büyük seyirci kitlele- rimiz, duygusu, düşüncesi, usulü, â- deti kendısıne yabancı kalan insan- lardan, cemiyetlerden çok sahnemiz- de kendi insanlarını, kendi meselele- rini görmek, onlara gülmek veya ağ- lamak istiyor. Hem de azınlığı değil çoğunluğu temsil eden insanları, ço- ğunluğu ilgilendiren meseleleri. Ha- kikatleri yakından görmek ister ve "halk oyu"na sanat sahasında da mü- him bir faktör olan değerini verme- ğe razı olursak, bir aydan fazla afiş- te tutunan her enerde, yerli veya ya- bancı, bu vasıfları buluruz. "Öbür Gelişte" vat Fehminin yeni piyesi "Öbür Gelişte" adını taşıyor ve müelli- fin her zaman denemekten hoşlandı- ğı gibi, bize bir şekil yeniliği getiri- yor. Geçen sene gördüğümüz "Tab- lodaki Adam"ı, mühim bir hadise karşısında, hayati bir karar anında bir insanın kafasından geçen — "bir anlık bir düşüncenin hikayesi" idi. "Öbür Gelişte" hepimizin sık sık tek- rarladığımız bir temenninin sahneye tatbik edilerek canlandırılmasından ibarettir. Hepimiz, — hayatımızdan memnun olmadıgımız zamanlar, söy- ler dururuz: "Öbür gelişte şöyle ya- parım, böyle ederim!" diye. İşte Ce- vat Fehminin hareket noktası bu se- fer bu olmuş, İlk hayatlarını diledik- "Öbür Gelişte" nin provasından bir sahne Gişe kapalı oynanıyor. AKİS, 3 ŞUBAT 1960