Haftanın İçinden Kasımın ransızların kendi Büyük İhtilalallerinin yüz yetm şinci yılını kutladıkları ve sokaklarda dans ettıklerı 14 Temmuz günü Bağdatta Irak İhtilâli ilk yaşını ta- mamlıyor. Mahiyet itibariyle gayeleri birbirine ben- zeyen ve insanların baskıya, hürriyetsizliğe ilelebet tahammül edememelerinin neticesi iki aya aklanmadan küçüğünü yapanlar henüz rahata erişmiş olmadıkla- rından komşumuz memlekette Parisin neşeli havası esmiyor. Bılakıs Bağdatın yeni hâkimi. General Ka- sım Haşimi hanedammn ve onun gölgesinde bir zu- lüm idaresi kurmuş kimselerin silip süpürüldüğü. gü- nün yıldönümünü bir kuvvet gösterisi için fırsat say- mıştır. Türlü tehlikelerle geçen bu ilk senenin sonun- da yeni idarenin hâlâ ayakta olması, dört bir yandan gelen tehditleri boşa çıkarma başarısını göstermiş bu- lunması, üstelik bazı sağlam temellerin atılması ve iyi bir yola dönülme işaretlerinin belirmesi Dicle kı- yılarında gerçekleşen ihtilâlin istikbali hakkında ü- mitler vermektedir. Seine kıyılarında da işlerin bir tek yılda düzelmediği ve Fransız halkının sokaklarda gönül ferahlığı içinde dahsedehilmeden türlü varta- lardan geçtiği herkesin bildiği hakikatlerdir. İstibdat rejimlerinin tasfiyesi onların şampiyonları çılgın halk kütleleri tarafından tepe taklak fener direklerine asıl- sa da, cesetleri yollarda parçalansa da, kolay olmu- yor. Zalimin mirası, ihtimal ki bütün mirasların en ağırıdır. Irak!.. Zannedilirdi ki Nuri Saidin demir eli al- tında sükünet içinde bulunmaktadır. Ne Muhalefetin tenkidleri, ne Basının çığlıkları, ne Unıversıtemn CcOŞ- kunluğu, ne Adaletin uygunsuz hükümleri "Herşeyi herkesten iyi bilen Başbakan'ın önüne dikilirdi. O karar verirdi ve Irak, hizmetkârların en sadığı gibi itaat ederdi. Rejimin bekası mevzuunda Büyüklerde en ufak burtereddüdün bulunmadığı, o Büyüklerle teması olanların hatırlarındadır. 14 Temmuzdan sa- dece birkaç hafta evvel Kral Faysal Tahran Sarayın- da misafiri oldugu İran Şahına "Ordumdan ve poli- mden eminim" diyor. Nuri Said ise o kendisine has sevımlı kulhanbey edasiyle "Beni öldürecek adam da- ha anasından" doğmadı" dıye övünüyordu. Bugün her ikisinin yerinde ye]ler esiyor ve sakin sanılan Irak tam bir senedir hakiki bir kaos manzarası gösteri- Or. Dicle kıyılarında paralatmaların şahsi — akıbeti, eğer ders alabilecek haldeyseler.. bütün emniyet su- paplarını kendilerini rahatsız ediyor diye atıp kon- trolsüz bir sistemin hasretiyle, yananları derin derin düşündürmelidir. Her diktatör kendisinden evvel dev- rilen diktatörü tedbirde kusur etti diye küçük görür ve kendisinin o hatayı işlemeyeceğine — samimiyetle inanır. Nitekim Nuri Said, Kral Faruku daima ihti- yatsızlıkla suçlandırmış!lir. Bu, Dicle tilkisini Nil ho- vYardasının akıbetinden bin defa daha acı bir âkıbetle burun buruna, gelmekten kıırtaramamıştır Ama asıl Nuri Saidin bıraktığı Irak. Batılı siyaset adamlarını derin derin düşündürmelidir. Zira Irak İhtilâli, tıpkı Küba ihtilâli gibi, Hür Dünya için ciddi bir mâna ta- şımaktadır. Irakta bir şiddet rejiminin bulunduğu ve bir Kuv- vetli Adamın bütün hürriyetleri yok ettiği herkes ta- rafından biliniyordu. Normal bir rejimin bütün un- surlarının teker, teker aynı Kuvvetli Adam tarafın- dan işlemez hale getirildiği de hiç kimsenin meçhulü değildi. Buna rağmen Hür Dünya, insanların İnsan Dertleri haklarından mahrum yaşamamalarını prensiplerinin amentüsü yapan Hür Dünya,"Öyle bir Irakla işbirliği kurmaktan ve Kuvvetli Adamı itibara garketmekten çekinmemiştir. Bu muhteşem riyakârlık Iraktaki ida- renin komünizm düşmanı olması ve Bağdata hâkim bulunanların- Batı polıtıkası takip —etmeleriyle izah edilmiştir. Dünya için büyük tehlike komünizm oldu- ğuna göre onunla mücadelede ona düşman bütün kuv- vetlerin bir bayrak altında toplanması şampıyonlu— ğunu Dulles'ın yaptıgı Hür Dünya siyaseti için uy- gun görülmüştür Bu bir tutumdur. Her tutum gibi iyi ve fena ta- rafları vardır, lehinde de söylenebilir, aleyhinde de, tenkid de olunabilir, metih de. Fakat bir tek şartla: gözönünde bulundurulan ve turuma temel yapılan husus hakikaten mevcutsa. -Yani Nuri "Said idaresi- nin komünizm düşmanlığı komünizme ciddi bir bari- kat teşkil ediyorsa. Halbuki şu son bir yıl içinde ne gördük? Irakta- ki bütün siyasi hayatı yok eden istibdat idaresi yer altında çalışan komünistlere karşı; ister istemez tesir- siz kaldığından onu memleketin tek organize politik kuvveti haline getirmiştir. Irakta asla komünist ol- mayan General Kasımın derdi budur, Kübada asla komünist olmayan Castronun derdi budur, yarın İs- panyada General Frankonun. Fortekizde Salazarın, Nikaraguada Somoza" biraderlerin tasfiyesine milletçe memur edilecek idarelerin derdi bu olacaktır. Demir el ortadan kalktı -her demir el bir gün mutlaka or- tadan - kalkar, en kuvvetli görüneni bile- ve Ameri- kalıların tabiriyle bir vacuum, bir boşluk husule gel- di mi lövyelere derhal kızıl eller 'hâkim olmakta- dır. Bunda şaşılacak bir cihet yoktur. İstibdat ida- relerinde hayatlarını devam ettirenler sâdece komü- nist teşekküllerdir. Bu yüzdendir ki kıyamet gününde sadece komünist teşekküller iktidara hazır bir halde suyun yüzüne çıkmaktadır ve devletin bütün meka- nizmalarını ilk şaşkınlık ânından istifadeyle Zzaptet- mek için ıhtılalı yapan adamın etrafını sarıvermekte- dirler. Simdi Irakta General Kasım memleketin geri, kalan Öteki organıze kuvveti Orduya dayanarak ken- disini bu tehlikeli baglardan kurtarmak, memleketi- ni doğru yola sokabilmek için insan üstü — gayretler sarf etmektedir. Hür Dünyan m eski Kuvvetli Adamla aynı safta görünüp zulüm altında tutulan kütlelerin nefretini çekmiş olması Kasımın gayretleri için han- ikapların en büyüğünü teşkil etmektedir. 14 Temmuz 1959 da, 14 Temmuz 1958 de Bağdat- ta cereyan etmiş hadiselere bakarken Batının, hele Hür Dünyanın siyasi tutumunda bir numaralı role sa- hip Amerikanın alması gereken ders budur. Dulles'- inkinden daha basiretli bir politika Kasımın da, Cas- tro'nun da işini çok kolaylaştırır, Irakı da, Kübayı da komünizmin eşiğine getirip bırakmazdı. Hürriyetin elbette ki tehlikeleri vardır. Ama hâdiseler gösteriyor ki bu tehlikelerin en büyüğü hile hürriyetsizliğin teh- likesi yanında hiç. mesabesindedir. O halde, Hür Dünyanın maddi ve mânevi deste- ğini diktatörlerin, murakabesiz rejim — heveslilerinin arkasından çekmek, cesaretlerini kırarak onları doğ- ru yola sevk etmek için zaman gelip çatmış değil mi- dir?