rine Balıkesirde daha uygun bir va- sat bulacakları ve bu b kon- grenin orada yapılmasına çalışacak- ları muhakkaktır. Meselenin düğüm noktası donup dolaşıp Karargâhçıların "Sa dı ğa- bey" dedikleri Sadık Erdeme —D nin gençlik işlerini tedvir ile vazife- li Antalya milletvekili- dayanmakta— dır. Sadık Erdem, T. M. T baş- kanlığına adayı Samet Guldogana kazandırmak için büyük gayret sar- fetmektedir. Kongrenin İstanbuldaki safhasında maksat hasıl olmayınca, Karargâhçıların —ileri — gelenlerinin Erdeme giderek "Sadık ağabey, sana karşı mahcup olduk" demesine kar- şılık, mutasavver Gençlik Bakanlığı için biçilmiş kaftan görünen genç Antalya milletvekili nin "Ya ben? Siz nihayet bir ağabeyinize mahcup oldunuz. Fakat ben kimlere mahcup oldum, biliyor musunuz" dediği bilin- mektedir. Sadık Erdemin bu mahcu- biyetten kurtulup, ışın içinden yüz- akı ile çıkması, Sam Güldoğanın mutlaka başkan seçilmesine bağlıdır. İş o kadar bir prestij meselesi hâline gelmiştir. ki, bazı Karargâhçıların zayıf kazanma —şansını - düşünerek Güldoğan yerine — başka bir adayla ortaya çıkılması teklifine "Sadık Agabey , elim şıddetle masaya vura- rak "Yok öyle şey Bak o zaman ben bu işte yokum" diye cevap vermiştir. İşlerin bu safhaya girmesi, T. M. T. F. kongresine daha büyük bir e- hemmiyet kazandırmaktadır. Yeni delegasyonlar tertibi — suretiyle Yal- çın Küçük ve Erol Unal gibi liderle- rin daha kongre açılmadan saf dışı bırakılmasına bile, Karargâhçılar ta- rafından teşebbus edilmiştir. Kong- renin İstanbul yerine Balıkesirde ya- pılmasına teşebbüs de, halk efkârı- nın alâkasından uzaklaşmak maksa- dıyla girişilen tertipler zincirinin bir halkasıdır. Ama kongre şu veya bu delegasyonla, ister İstanbulda, ister Balıkesirde yapılsın halk efkârı ta- rafından büyük dikkatle takip edile- cektir ve D. P. nin muhtelif teşekkül- lerin idaresini ele getirme gayretle- rinin muvaffakıyetlı veya müvaffa- kiyetsiz bir yeni örneğini teşkil ede- cektir. Güzelleştirme Sorma geç!.. G eçen hafta boyunca, de İstanbul hemşerileri, Sağlık Bakanı Dr. Lütfi Kırdarın ağzından çıkmış bir iki söz bulmak ümidiyle gazeteleri beyhude yere karıştırdılar. Sağlık Bakanı konuşmuyordu... Hal- buki geçen haftanın başında bir ba- sın toplantısı yapan İstanbul C. H. P. İl İdare Kurulu üyesi Oğuz Oran, vatandaşlar istimlâk bedellerinin ta- mamını alamazlarken, Dr. Lütfi Kır- darın 307 bin liralık istimlâk bedeli- ni bir çırpıda nasıl tahsil edebildiğini soruyordu: Bebek - Ortaköy istim- lâk plânı tatbikatı — Arnavutköyde durmuş, oradan Kuruçeşmeye atla- AKİS, 14 TEMMUZ 1959 istimlâkze- mıştı. Kurüçeşmede Lütfi Kırdara ait 1439 metrekarelik arsanın tama- mının metrekaresi 500 liradan istim- lâki kararlaşmıştı. Bilâhare arsanın tamamının istimlâkinden vazgeçilip, 475 metrekarelik bir kısmı, bu defa fiyat arttırılarak metrekaresi 650 liraya istimlâk olunmuştu. Lütfi Kır- dara 16 Haziran gurıu istimlâk be- delinin tamamı olan 307 bin küsur lira bir çırpıda odenmıştı Halbuki 50 bin liradan aşagı istimlâk bedelle- rinin bile yüz u tahville ödeni- yordu. Içışlerı Bakanlığı müsteşarı Recai Güreli için de durum aynıydı. Güreli ve akrabalarının Bayrampa- şa ve Fatihteki bostanlık ve tarla ha- lindeki arazileri istimlâk edilmiş, a- razinin bedeli olan 630 bin lira tah- vilsiz verilmişti. Bu. durumda vatan- daşın zihninde, bakan ve müsteşara imtiyazlı muamele yapıldığı husu- sunda bir şüphe — uyanmaması im- kânsızdı. Bu şüpheleri dağıtmak, İs- tanbul Belediyesi kadar sayın bakan ve sayın müsteşarın üÜüzerine düşen bir vazifeydi. Fakat yüksek mevkiler işgal eden bu iki zat, konuşmamayı tercih ettiler. Belediye Başkanı Ke— mal Aygün de “"kalkınma gezisi ndeydi. Oğuz Orana hiç değilse bir- kaç kelimeyle cevap verme işi, İstan- bul valisi Ethem Yetkinerin üzerin- de kaldı. Yetkiner, Kırdar ve Güreli hakkındaki haberin "yalan ve kasıt- h" olduğunu söyledikten sonra, mu- kabil hücuma geçti ve Şemseddın Gunaltayın milyonluk istimlâk ala- cağının da tahvilsiz ödendiğini söy- ledi. Ama susmaya pek alışık olmı- yan Günaltay, valiyi hemen ertesi gün cevaplandırdı: Onun beş hisse- li istimlâk alacağı, tahvil usulü he- Oğuz Oran Rakam, rakam ve rakam! nüz icad edilmeden önce ödenmişti. Bu sebeple 1mt1yazlı bir muamele ba- his mevzuu ola i 50 bın lıradan aşağı be- dellerın bıle yüzde 30 unun tahville ödendiği bir devrede Kırdara ve Gü- reliye tahvil yerine para verilmesi;,. kanun müsait bile —olsa farklı bir muamelenin — mevcudiyetini — ortaya koyuyordu. Bir bakanın da halk ef- kârını arsası istimlâk edilen herhan- gi bir "vatandaş Ahmet efendi"den farkli bir muamele görmediğine inan- dırması elbette zaruriydi. Belediyenin durumu O ğuz Oran, İstanbul Belediyesinin malt durumu hakkında da son derece alâka çekici Trakamlar veri- yordu: İstanbul Beledıyesı 1950 de 5 milyonu maaş, 4 milyonu ücret şek- linde 9 milyon lira personel masrafı ödüyordu. 1959 bütçesindeki personel masrafı, 86 milyonu ücret olmak ü- zere 100 milyon lirayı bulmuştu' - Ya- ni personel masraflarında D. P. İkti- darı devrinde 11 misli artış olmuş- tu. Bütçede 800 ilâ 950 liralık 50 ka- dar "hademe" kadrosunun mevcudi- yeti, bu görülmemiş artışın sebeple- rini hiç bir tefsire lüzum bırakrmya- cak kadar açık bir şekilde gösteri- yordu. Beledıye "sâdece personel mas- raflarında degıl diğer — masraflarda da son derece "cömert" davranmıştı. Meselâ İstimlâk Takdir Komisyonu üyelerine 7 milyon lira ücret, ödemiş- ti. Güzelleştirmenin yüklediği mas- raflar da düşünülürse. Belediye Büt- çesinin ne hâlde bulunduğunu tahmin etmek güç değildi. Belediyenin 1959 yılındaki normal geliri 168 milyon liradan ibaretti. Bunun 101 milyonu personel masraflarına gidecekti. 74 milyon lira da o yıl ödenecek borç- lara ayrılmıştı. Yani daha başlangıç— ta, normal gelirlere nazaran 7 m yon bir açık vardı! Ayrıca Beledıye— nin müteahhitlere 80, arazisi istim- lâk edilen Vatandaşlara 150, banka— lara 15 üzere cem milyon lira kadar borçlu bulundugu tahmin ediliyordu. Bu durumdaki bir hususi şahıs, tabii ki — çoktan iflâs etmiş, olurdu. Ama bir amme mües- sesesinin iflâsı düşünülemezdi. Yal- nız daha şehir hizmetlerinin gerek- tirdiği masraflara — bile geçmeden, borçların ve personel ücretlerinin normal gelirleri aştığı bir belediye- de yeni gelir kaynakları bulmak za- ruriydi. Bu gelir kaynakları yem borçlanmalar arsaların satılması ve- ya ipotek edilmesinden ibaretti. Ge- çen haftanın ortasında Taksim gezi- sının 19 milyon liraya ipotek edilme- Beledıyenın ne durumda bulundu- gunun deliliydi Ecnebi mütehassıs Mr. Cahan'ın basın toplantısında bulunan Istanbul Belediye Başkanı Kemal Aygün, bu durum hakkında Cahan'a bir sual sorsaydı, hiç şüphesiz, "İstanbul Be- lediyesi ayağını — yorganına göre u- zatmayı ve lüks ile Zaruri ihtiyacı a- yırmayı öğrenmelidir" esvabını ala- 17