OLUP BİTENLER etmişlerdi. Ondan sonra da "Din ile Devletin ayrılması prensibi Devlet ve' Hükümetçe dinsizliğin — tervici mânasını tazammun — etmemelidir. Din ile Devlet işlerinin biribirinden ayrılması, dinlerin devlet idare ede- cekler elinde bir âlet olmaktan kur- tuluş, teminatıdır" cümleleriyle D. P. programında da yer alan kendi gö- rüşlerini belirtmişlerdi. — İşte arala- rında sonradan D. P. ye geçen Te- zer Taşkıran ASamet Ağaoğlunun ablas D. P. müfettişi ve Maraş adayı Lütfi Ülkmen, İlahiyat Fakül- tesi profesorlerınden Suut Kemal Yetkin ve bir ara faal D. P. li olan Fuat Çobanoğlu — gibi isimlerin bu- lunduğu Müstakil Grupun — başkan vekilliğine verilen iki sayfalık rapo- run hikâyesi bundan ibaretti. YURTTA Bu sivri görüşleri ortaya atan- lar kimlerdi? Bu suale kimse cevap veremedi, Bu zevat halen hayatta iseler, C. H. P. veya D. P. safların- da bulunmaları mümkündür. Ortaya Fuat Çobanoğlu ve Şükrü Sökmen- süerin isimleri atıldıysa da adı ge- çenler böyle bir iddianın tamamiyle asılsız olduğunu söylediler. İşte aklıevvel demokratlar, 1945 te kimler tarafından söylendiği bi- linmeyen bu sözleri, C. H. P. ye mal etme gayreti ıçındeydıler P. Genel Merkezi bu durum karşısında 169 sayılı bir tebliğ neşrederek teş- kilâtı —aydınlattı ve bu broşürlerin dağıtıldığım görürlerse dâva açma- larım bildirdi. Nitekim C. H. P. nin teşebbüsü üzerine Kuşadasındaki D- P. binasında yapılan bir aramada bu broşürlerden külliyetli miktarda ele geçirildi. Mesele bu haftanın başında, Pa- zar ve Salı günleri, C. H. P. Meclis Grupunda da görüşüldü. Çok konuş- mayı, Öfkeli sesler çıkarmayı, fakat bir neticeye varmamayı yakınlarda âdet edinen Grup, iftar topunun atıl- masına doğru sona eren iki günlük görüşmelerden sonra akşam bir tebliğ yayınlıyarak Hıfzı Oguz ekata, Avni Doğan, Kemal Satır, Bülent Ecevit ve Ferda Guleyden müteşekkil bir komisyon teşkılıne karar verdiğini bildirdi. Komisyon ir- tica yolundaki dergilerin neşrıyatını sokaklarda dağıtılan — broşürleri ve dağıtılış şekillerini, Içışlerı Bakanı- nın beyanatını ve teşkilâttan gelen diğer dokümanları inceliyerek bir rapor hazırlıyacaktı. Rapor İnönü- nttn de katılacağı Perşembe günkü grup toplantısında konuşulacak ve bir karara varılacaktı. Komisyon, Genel Başkan İnönünün ve bazı Merkez İdare Kurulu ve Grup İdare Heyeti ünlerinin de iştirakıyla Çar- şamba günü rapor üzerinde çalıştı. Perşembe sabahı da çalışılarak, ra- por öğleden sonra Grupa yetiştirile- cektir. Salı sabahı yapılacak toplantının ekseriyet temin edilememesi yüzün- den -milletvekili ödeneklerine yapı- lan zam hakkında bir karar almak gerektiği zaman da ekseriyeti bul- mak göç olmuştu tehiri ve öğleden 8 sonra, ekseriyetin temini — için bir hayli beklenmesi. C.H.P. milletvekil- lerinin tamamının din istismarı mev- zuunda pek hassas olmadığının deli- liydi. Öğleden sonraki toplantıda da birçok mılletvekılı işi, dinin sıyasete al edilmesi zaviyesinden değ e, "C P. nin dinsiz olmadıgının hal- ka anlatılması lâzım geldiği" nok- tasından ele aldı. Bunların — arzusu âdeta "Biz dinsiz değiliz. Dinimiz butundur Zaten her zaman da oruç tutarız” yollu bir açıklama yapıl- ması veya hiç değilse — susulmasıy- dı. Bereket SÖZ alanların çoğu, ebliğin — yersiz- liğini etrafıyla belırttıgı için, müs- lümanlıklarını ilân hevesinde olan- ların mütalâası fazla revaç bulmadı. Ama Grupta ihtiyatlılık ve müdafaa ihtiyacı bâriz bir şekilde görülüyor- du. Bu ihtiyatlılığın netıcesıdır ki Salı günkü grup müminler belkı alınır diye kelimesinin yeri "dini tâbiri kullanıldı Ayni aşırı ihtiyat- lılık, ihtiyatlı olmaları için hiç bir sebep bulunmıyan C. H. P. li genç- lere bile sirayet etti. Cumartesi gü- nü. Hasan Tezin başkanlığında An- kara İl Gençlik Kolunun Cebecideki yıllık kongresinde -ki ekseriyeti üni- Versiteli gençlerin teşkil ettiği kon- rede Hasan Tezin başkanlığı akıl durduracak bir yenılıktır— gençler "Tanrı yolunda... tatürkün izin- de" diyerek and ıçtıler Görüşülen mevzu dünya — meseleleriydi. — Ata- türkün izinden gidenlerin bu mesele- ye Ulu Tanrının adım karıştırmala- rına hiç lüzum yoktu. Bereket bir "20 yaşında delikanlı" çıktı da C. H. mit bağlayan — Atatürk gençlıgının beklediği tek sesi yük- seltti. Bu delikanlı, Istanbulda bir basın toplantısı yapan İnönü idi. İnönünün basın toplantısı e Inönü Cuma günü basın toplantı— sı için Sultanahmetteki yeni C. H. E; ll Merkezine geldiği zaman, saat 16.25 di. Eski yaverlerinden Fıkret Yuzaltının 34.903 plâka sayılı nefti renkli Buick otomobiline — binmişti. Esasen, etrafta mebzul miktarda si- vil polısın dolaştığını görenler, o gün merhum Recep Pekerin evinde olağanüstü bir hâdisenin cereyan e- deceğini farketmişlerdi. Münfesih ür. P. are Kurulunun toplan- tılarını yaptığı salona bazı fıkra ya- zarları dahil o kadar gazeteci ve fo- to muhabiri dolmuştu ki, H. P İstanbul teşkilâtı idarecileri,. ka;.)ıdâ basın kartı sormak mecburiyetinde kalmışlardı. Gazeteciler — arasında, yabancı ajans ve gazete temsılcıle— rine de Trastlanmaktaydı. Gazeteci kılığına sokulmuş polisler dâhi ek- sik değildi. Beyaz kumlu koyu gri bir elbi- se giymiş ve beyaz gömlek ÜUzerine mavi desenli lacıvert bir gravat tak- mış olan İnönü, gayet dinç ve neşe- li görünüyordu. Yeşil çuha kaplı ve çok uzun müstatil masanın ucunu iş- gal eden C. H. P. Genel Başkanı, kahverengi evrak çantasından itina ile, yekdiğerine iğnelenmiş 6 parşü- men kâğıdı çıkardı. Hemen yanında ve solunda Günaltay oturmaktaydı. Ağır ağır ve tane tane seyrek ola- rak daktilo ile yazılmış beyanatım okudu. Bir taraftan da, foto muha- birlerinin işlerini kolaylaştırmak i- çin mümkün olan gayreti gösteriyor- du. İnönü beyanatım — okurken, ara sıra sesinin arka saflardan duyulup duyulmadığını kontrol ediyor ve gi- reni çıkanı pek bol olan kapının ka- patılmasını söylüyordu. — Beyanatım okumayı tamamlayınca "Bitti" dedi, "şimdi suallerinizi bekliyorum". Ga- zeteciler esasen harıl harıl sualleri- ni hazırlıyorlardı. İnönü yazılı kü- çük kâğıtlar halınde verılen sualle- ri inceliyor ve son maralı- yarak sıraya koyuyordu lnonu hem sigarasını tellendiriyor, hem de ya- nındakilerle konuşarak vereceği ce- vapları düşünüyordu. 15 sualin he- men hemen hepsinde irtica mevzuu üzerinde duruluyordu. "Hilâfet geri gelmez" diyen İnönü, biz dindarız mealindeki kulla Allah arasında kal- ması gereken lâflara asla itibar et- miyerek "Dini siyasete âlet — eden, Millt Selâmet Kanununu tanımıyan ve vatandaşın haysiyet ve şerefini çiğ- neyen hareketlerin nüfuzlu çevrele- rin vasıtaları ve müsamahaları ile en geniş faaliyet içinde" bulunduk- larını belirtti. "İftira mütehassısla- rı" nın faaliyeti muvaffak olamıya- caktı. Mesele, cemiyetin memlekete zararlı gördüğü bir fikir cereyanına, karşı tepki gösterecek olgunluk ve uyanıklıkta olup olmadığı idi. Bu bakımdan müstakil basın ve gençlik mükemmel bir imtihan ver- diler. Gençliğin protestosu Ilk protesto sesi geçen haftanın başında Salı günü Eskışehırden yükselmişti. Bu sesi, T. i- kinci başkanı Erol Unalın savcıyı i- kazı takip etti. Çarşamb günü An- karada 6 fakülteden protestolar yükseldi. Ertesi günü T LA F İcra Komitesi, Cumartesi günü öğ- leden sonra buyuk bir miting yapıl- ması kararım aldı. Müsaade tabii verilmedi. Vali Yetkiner "Memleket- te hamdolsun ne irtica vardır, ne de buna müsaade edilmiştir" diyordu. Halbuki 1951 de Atatürk heykelleri kırıldığı zaman, — ayni — hassasiyeti gösteren gençlıgın Ankarada büyük bir nümayiş yapmasına memnuni- yetle müsaade edilmişti. — Anlaşılan devir değişmişti. O kadar değişmişti ki talebe teşekkullerı liderleri Em- niyet Birinci Şube Müdür Muavini Muzaffer Yılmazın telefonla daveti üzerine Emniyet Müdürlüğüne gel- diler ve oradan ancak 16 saat sonra çıkabildiler. Bu 16 saatlik ikâmet sı- rasında Erol Ünal ve üç arkadaşına telefon etmek, gazete okuma mek, içmek yasaktı T.M.T.F. ü— yesi Sırrı İnceler ve Şirin Alyamaç imzalı telgraflarla durumdan Bayar, Koraltan Menderes, Budakoğlu ve Benderlıoglu harberdâr edildiler Ad- AKİS, 28 MART 1959