YURTTA siplerin gerçekleşmesinin dini değil, ancak siyası ve içtimai tevekkülle- rin fonksiyonları arasında bulunabi- leceği de gözden kaçmamaktadır. İş- te Ankara polisi, böyle bir inanısın sâliklerini aylık toplantılarını yapar- en yakalamış ve kanunlarımıza gö- te, gizli cemiyet kurmak suçuyla a- dalete tevdi etmiştir. Önümüzdeki günlerde 'yapılacak olan Banallerin duruşmalarının alâka ile takip olu- nacağı şüphesizdir. Kıbrıs Fesatçı muhalefet . H. P. Meclis Grupunun Kıbrıs anlaşması mevzuunda kırmızı rey kullanmış olması, fesatçılıktan vatan hainliğine kadar varan türlü şekiller- de tefsir edilmiş, makül tenkidler kar- şısında iktidar organları ateş püskür- müşlerdi. Bu haftanın başında Lon- dradan gelen haberler, hükümetler tarafından imzalanan anlaşmalara muhalefet etmenin demokrasilerde tabii hâdiselerden olduğunu gösterdi. m Kamarasında, Kıbrıs anlaşma- sı hakkında uzun — müzakerelerden sonra, Muhafazakârların 299 reyine karşılık İşçi Partisinin verdiği 246 aleyhte rey, hiçbir Ingilız gazetesin- de "vatan hıyaneti" veya "fesatçı- lık" şeklinde tefsir edilmedi. Muha- fazakâr Partinin en koyu taraftarla- rı bile, bunu muhalefetin en tabii- hakkı, hatta vazifesi olarak kabul etmekten çekinmediler. İşçi Partisi, Macmillan tarafından imzalanan — anlaşmaya başlıca iki noktadan itiraz ediyordu. Bu İşçiler, Kıbrısın İngiliz Milletler Top— lulugu içinde kalacağına dair bir e konmamış olmasını büyük bir eksıklık sayıyorlardı. Uzun müddet tam istiklââ tezini müdafaa etmiş olan İşçi mılletvekılleri şımdı de an- laşmadaki "ihtiyari baglılık esasına itiraz etmekteydiler. Madem ki, İn- giltere kendi elinde bulunan bir ada- daki hükümranlık haklarmdan vaz- hiç olmazsa Kibrisin İn- gılız Mılletler Toplulugu içinde kala- cağına dair "mecburi" bir tesanüdü anlaşmaya koydurması lâzım gelirdi. imse, İşçi Partisinin bu taktik degıştırışme itiraz etmeyi aklından geçirmedi. Madem ki muhalefet par- tisi hükümetin' siyasetinde zayıf ol- duğunu zannettiği bir nokta bulmuş- tu, oradan hücum, etmek İsçi par- tisinin tabii hakkıydı Hem de is- tiklâl fikrinin babası bizzat lşçı Par- tisi olduğu ve Macmillan yeni teklif- ler yapacağı her zaman muhalefetin fikrini aldığı halde! Muhalefet Parti- sinin ikinci itirazı, doğrudan doğruya anlaşma ile alâkalı değildi. İşçi Par- tisi sözcüleri böyle bir anlaşmaya nken, yıllarca neden Vakit kaybedıldıgını hükümetin ne- en mütemadiyen taktik değiştirdi- ğini ve yüzlerce kişinin öldürülmesine neden imkân verildiğini sordular. Muhalefet hatta "1954 ten beri hü- kümetin takibettiği — hatalı politika 16 OLUP BİTENLER, yuzunden çok geç anlaşmaya varıldı- ğım" bir tâdil teklifiyle Avam Kama- rasına kabul ettirmek istedi. Muha- lefetin dışişleri sözcüsü Bevan "Eğer Zürihte bir anlaşmaya varıldıysa. bu iş bozan Macmillan ve Selwyn Loyd'- un orada bulunmamaları sayesinde mümkün oldu" demekten bile çekin- medi. Türkiyede, bugünkü neticeye varmak için Taksim tezinden geçmek lâzım geldiğini, dolayısıyla hüküme- tin geçmişteki zikzaklı polıtıkasını tenkid etmenın dogru olmadığını söy- leyen — "olgunlar", İşçi — Partisinin Muhafazakâr iktidara karşı ileri sür- düğü tenkidlerde bir hayli öğrenecek şey bulabilirlerdi. Generalin madalyaları T ürkiyede zihinler Kıbrıstan irtica mevzuuna dönerken bu haftanın başında Yunanistanda Grivas bayra- mı devam ediyordu. Atinaya gelir gelmez generalliğe terfi ettirilen çe- teci Yorgi Grivas, geçen cumartesi Yunan Kralı tarafından kabul edildi ve bu suretle kabul merasimleri de sona ermiş oldu. "Kıbrıs Kahramanı" saraydan çıkarken — göğsündeki ma- dalyaların sayısı epeyce artmış bulu- nuyordu. Kral Paul, çetecinin göğsü- ne Birinci Yorgi Nışanının Büyük Haçı ile Kahramanlık Nişanının Al- tın Haçını takmıştı Bilhassa bu son madalya pek ühimdi, zira Yuna- nistanda Altın Haçı taşıyan ancak dört kişi daha vardı ve onlar da İkin- ci Dünya Harbinde gördükleri hiz- ’Albay Griuağ Pardon, General!.. metlerden dolayı taltif edilmişlerdi Grivasin göğsünde, Yunanistanın yi- ne nadir nışanlarından Atina Şehri Altın Madalyasını da görmek müm- kündü Kıbrista kalan "kahramanlar" için tertiplenen merasimler de Ati- nadakilerden hiç geri kalmadı. Geçen hafta sonunda. anın dört bir ya- nından gelen tedhişçiler, bir zafer alayı şeklinde Lefkoşe — şehrine gir- diler. PHepsinin üzerlerinde İngiliz askerlerinden aldıkları — üniformalar vardı. Haki üniformaların üstünde, ön taraflarına EOKA yazılmış siyah ibareler göze çarpıyordu. — Çeteciler şehrin dışında geceden, toplanmışlar, sabah otobüslerle şehre yaklaşmış- lardı. Dış mahallelere gelindiği za- man, otobüslerden inildi, muntazam sıralar halin e, üç yüz kişilik bir za- fer alayı tertıp edildi. Lefkoşe sokak- ları o gün yine bağıran, çağıran Rum kalabalığıyla dolmuştu. EOKA ted- hişçileri geçerken evlerden konfetıler çiçekler atılıyor, mavi-gri üniforma- larıyla yol kenarına sıralanan mek- tepli kızlar çetecilerin boyunlarına atılıyorlardı. Tedhişçilerin bir kısmı da otobüslerden inmeden doğru Fa- neromeni Kilisesine gittiler ve bu za- fer gününü kendilerine — gösterdiği için Tanrıya şükrettiler. Müphem hükümleri vuzuha ka- vuşturacak ve boşlukları dolduracak olan Ada Türkleri ve Rumlarıydı. Bunun için de karşılıklı iyi niyete ve itimada ihtiyaç vardı. Halbuki ha- len Adada müthiş bir itimatsızlık hâkimdi. şaşmamak lâzımdı. Yıllarca süren kanlı bir mücadeleden sonra, bir imza merasiminde diplo- matlar iyi niyet gosterıleri yapabi- lirlerdi.. Fakat yıllardır "ölüm, işbir- liğinden daha iyi" sözleriyle kulak- ları dolan yuzbınlerın yeni — nizama çabucak ayale uydurması imkânsızdı. EO bayramları — devam eder- ken, Kıbrısta liderler Cumhuriyetin doguş hazırlıklarıyla — meşguldüler. hâlen en aktüel mesele Mart. sonunda ilân edilecek olan ,geçi ici — kabineye yapılacak tâyinlerdi.' 6000 üyeli Akel Rum Komünist Partisi Makariosa o- lan tutumunu, bu tâyinlere göre tes- bit edecekti. Maamafih en büyük güçlüklere Anayasanın yapılmasında rastlanacaktı. Dışişleri Bakanı ne derse desin, meşhur Economist'in de yazdığı gibi, Londra anlaşması "müp hemdi ve boşluklarla doluydu". Tahkikat Yirmibeşinci Amerika yolculuğuna çıkan İçişleri Bakanı Dr. Namık Gedik, bu haf- tanın başında Londradaki bir gecelık duraklamadan istifade ederek SEV uçağı faciasının halen hastahaneler- de yatmakta olan yaralılarını ziyaret etti. Emin Kalafat, Arif Demirer, Nuran Yelkovan Turkay Erkay, Kâ- zım Nefes ve Kemal İtike Başbaka- nın hediyelerini ve sağlık temennile- rini ulaştıran Dr. Gedik Londradan AKİS, 28 MART 1959