DÜNYADA OLUP BİTENLER kabul ettirebilmekti. İngiliz Başba- kanı bu fikirlerini sonradan muhte- lif basın toplantılarında da açıkla- mayı ihmal etmedi. Ertesi gün, Başbakan — Eisenho- wer'le Macmillan, birlikte helikopte— re bınıp Gettysburg daki Camp Da ; köşküne gittiler. Her iki taraf- tan dörder müşavir de bu toplantısı"na — katılmaktaydı. köşkünün yekpare dişbudaktan ya- pılmış on kişilik masası kırmızı gül- lerle süslenmişti. Krutçefin — varlı- ğını daima hatırlatan bu atmosfer içinde, tam iki gün konuşuldu, mü- nakaşa edildi. Sonunda, Moskovaya gonderılecek cevap uzerınde az çok bir anlaşmaya varıldı. Macmillan'- ın gayretleri sayesınde, Amerika da müzakereye razı olmuş zirve toplan- tısına giden kapıları açmıştı. Şimdi bu prensip anlaşmasının teferruatını tesbit etmek, Fransa, Almanya ve İtalya gibi müttefiklerin nihai mu- vafakatlerini alma âzım gelıyo du. Macmillan, kendi ifadesiyle "ha- yatının en muvaffakiyetli görüşme- Si"ni bitirdiktten sonra, memnun ve müsterih, Londraya döndü. Orta Doğu İmamlar sahnede rakta çıkan isyanı yüzüne gözüne bulaştıran, daha doğrusu — Musul ayaklanmasını kendi gayeleri uğru- na, kullanamayan Nasır, eski bira- deri Kasıma karşı giriştiği müthiş propaganda kampanyasın haf- ta da devam etti. Bırleşık Cumhuriyetinin Kahire ve Şam hirlerinde tertıplenen mıtıngler yıne "kahrolsun" nidalar ateşli nu- tuklar sayesinde haylı hareketlı geç- ti. Fakat bu haftaki gayretlerin en belirli vasfı hocaların, imamların, müftülerin ve medrese — ulemasının ortaya çıkışıydı. Orta Doğuda çare- sizlik denizine düşen politikacıların sarıldıkları irtica yılanı, artık iç po- litika sahasını — bırakıp dış siyaset p sahnesinde arzı endam etmiştir. El Ezher külliyesinin başında bu- lunan Şeyh Mahmud Şaltüt, geçen hafta meşhur El Ahram gazetesıne verdiği beyanatı: "Kasım, yabancıla- rın peşinden ayrıl, Araplara ve Al- laha dön!" sözleriyle bitirdi. Sonra, Kahire gazetelerinde, Kasımı halkın gözünde küçük düşürecek, kâfir gös- terecek haberler neşredilmeğe baş- landı. Guya Bağdatta Kasımın ö- nünde geçit resmi yapan nümayiş- çiler ellerindeki Kuran — nüshalarım yırtıp parça parça etmişler, sayfa- ları ayakları altına almışlardı. Mu- sulda camiler yağma edilmiş, hoca- lar öldürülmüştü. Bu gibi şayialar, tabit, halkı galeyana getirmekte ge- cikmedi. Geçen hafta sonunda. Şam- da, bizzat Nasırın da bulunduğu bir miting sırasında, başlan sarıklı ho- calar kafirler aleyhinde — beddualar okudular. şeytan icadı rejimleri de- virmek için mücadele — edeceklerine yemin edip Kurana el bastıla 22 Arap Cadı Din silâhının yanı sıra, tabii, İs- rail düşmanlığı da unutulmadı. Na- sır, Pazar günü Şamda yaptığı ko- nuşmada, Kasımın geçen yıl Israılı haritadan silecek askeri bir har ta katılmayı reddettiğini açıkladı Doğrusu Nasır, Nuri Saide bile bu kadar insafsızca hücum etmemişti. Nasır dün alkışladığı Kasımı, bugün komünistlik, dinsizlik, İsrail dostlu- ğu, Arap düşmanlıgı ile suçlandırı- yordu. Kahire düne kadar katledil- mesini istediği Kral Hüseyini unut- muştu. Yüksek duvarlarla çevrili Milli Savunma Bakanlığından dışarı çık- mıyan Kasım, Nasıra cevaplarında çok daha olçl ydü. Bu düellonun son bulmasını ister gibi bir hali var- dı. Her halde Nasırın antikomünist diğer Arap devletlerini de Irak a- leyhine çevirmesinden — çekiniyordu. Hakikaten diğer Arap memleketle- ri Kasıman, komünistlerin — kuklası haline gelme nden korkuyorlardı. Onun komünist olmadığını biliyor- lardı. Fakat etrafı komünistlerle çevrilmişti. Meselâ bakanların bile Kasımı ancak onun — müsaadesiyle görebildikleri başmüşavir rolündeki Yarbay Vasfi Tahir komünistti. Her hangi bir hükümet darbesi büsünde son sözü söyliyecek Hava Kuvvetleri ve Zırhlı Birlikler -ki 150 Rus tankı ile takviye edil- miştir- kumandanlarının — komünist oldukları sanılıyordu Bu durumda 1 Demokrat Partisine mensup bakanları nasıl komünistler- den müstakil hareket edebilecekti? Bir hâdise bu —endişeleri daha arttırdı. İrşat Veziri Hüseyin Cemil, komünistlerin organı — İttihadülşaab .ŞJM General Kasım Bagdatlıları Kazanı!.. selâmlıyor gazetesini mıştı. dat göndererek Ve— zirden komünistlere karşı pek, sert davranmamasını istedi. Prensıp ada- mı Hüseyin Cemil bu emir karsısın- da istifayı tercih etti ve evvelce dip- lomat olarak vazife gördüğü Hin- distanın yolunu tuttu. Arap saçı 15 gün müddetle kapat— Irakta komünistlerin gittikçe kuv— vet kazanm Nasır - Kası düellosu sadece Arapları değil, dun— yanın bütün dışişleri bakanlarını dü- şündürüyordu. Şimdili ekleme si- yasetini tercih eden Amerika güç bir karar almak zorundaydı. Amerika bu Araplar mücadelesinin dışında Kala- bilir miydi? Ruslar madem ki Ka- sımı tutuyorlardı, acaba onlar da Nasırı mı desteklemeliydiler? Yok- sa Kasımın komünistlerin hakimiye- tinden kurtulacağı faraziyesine da- yanıp onu Nasıra karşı bir muvaze- ne unsuru olarak mı kullanmalıydı- lar? Karar vermek hakikaten guç— tü. State Departement'ın genç di lomatları tercihlerini yapmışlardı Orta Doğuda komünizmi — önlemeye muktedir yegâne kuvvet olan Na- sırı mutlaka tutmak 1lâzımdı. Şim- diye kadar Nasıra karşı cephe al- mak hata olmuştu Zararın neresin- den dönülse kârdı. Fakat başta Dul- les, daha yaşlı diplomatlar, Nasıra güvenemiyorlardı. — Güvenseler bile, diğer müttefiklerin görüşlerini na- zarı itibare almak lâzımdı. Meselâ meşhur Foreign Office, Kuveyt gitti zengin petrol şeyhlıklerım ayaklan dırmaya çalışan Nâsırın muvaffakı— yetsizliğlne için için seviniyordu. İ rail, baş düşmanının Nasır olduğu- AKİS, 28 MART 1959