YURTTA OLUP BİTENLER Dış Politika New look diplomasi G eçen haftanın sonuncu günü sa- at tank 20.20'de İstanbuldaki Vi- lâyet binasından çıkan ve yaşlanmış bir kovboya benzeyen upuzun boylu Amerikalı kendisini bekleyen Siyah CC plakalı, Ford marka kaptıkaçtı- ya giderken yolunu bir gazeteci kes- Amerikalı, Birleşik — Devletlerin Ankara Buyuk Elçısı Fletcher War- ren'di. Gazeteci elçiden — Ankara k için neden bu kadar acele ettiğini sordu. Sual "Warren'i kırmı- zı görmüş, bir boğa haline soktu. Hı- şımla "Evim, yatağım — Ankarada.. Üstelik yanıma elbise de almadım. Neden acele ettiğimi anladınız mı?" dedı. onra, Arrow marka gömleği- yakasını tutarak ilâve etti: "Ya- nımda yedek gömleğim dahi yok." Amerika Büyük Elçisi o gün An- karadan Başbakan tarafından — cel- bedilmişti. Safdil Warren Anayasa- da Türkiyenin başkentinin — Ankara olduğunun yazılmasına güvenerek sıcakların basmasına rağmen "Ata- türkün şehri" nde kalmıştı. Fakat, üstelik Amerikan Milli Bayramına tesadüf eden geçen haftanın son gü- nü, Menderes tarafından kabul edi- leceği bildirilerek İstanbula çağırıl- mıştı. Bunun üzerine Büyük Elçi a- par topar bir uçağa atlamış ve solu- ğu İstanbulda almıştı. Gelir gelmez de Başbakanı — aramış ve geldiğini bildirmişti. Başbakanlıktan Warren ancak saat 'da aranmıştı. Mende- Nuri Sait, Zo! rlu ve —Esenbe kendısını 19. 30 da kabul edeceklerdi. Büyük Eski Amerikan başkonsolo- su Robert Miner'in arabası tamirde olduğundan, başkonsolosluğun kaptı- kaçtısına atlamış ve randevu — saa- tinden yirmi dakika evvel vilâyetin kapısına dayanmıştı. Fakat — vakit erken olduğundan kaptıkaçtıda bek- lemiş, saat 19.25'de vilâyete gırmış, alâkalılarla görüştükten sonra saat 20.20'de çıkmıştı. Acelesinin asıl se- bebi ydu: Ankaraya dönmek için 20.30 uçağında kendisine yer ayrıl- mıştı. On dakikada Yeşilköye gide- bilecek miydi? Allahtan ki Büyük Elçinin vilâyetten ayrıldığı anlarda Başbakanın hususi kaleminden mey- dana telefon edildi ve uçağın bekle- tilmesi emredildi. Nitekim o akşam 20.30 uçağı yirmibeş dakika rötar- la kalktı. Fakat Büyük Elçi de ay- nı gece Ankaradaki evine, yatağına, elbiselerine ve gömleklerine kavuş- tu. Bu, bizim New look — Yeni mo- da diplomasimizin cilvelerinden bi- riydi. Artık dış politikamız Hilton otelinde hazırlanıyor, İstanbul vilâ- yet binasından tedv olunuyordu. Başbakan sıyası şahsıyetlerle vilâ- yette görüşüyor. Dışişleri Bakanı i- se büro olarak Hilton otelinde işgal ettiği 437 - 439 numaralı daireyi kullanıyor, hem o, hem de bakanlı- ğının Genel Sekreterı elçileri otelin salonlarında kabul ediyorlardı. selâ Zorlu cuma günü öğleden evvel 8 İspanya Büyük Elçisi Juan Teixi- dor'u herkese açık plan. — bilhassa sevgılılerın kolkola dolaşabıleceklerı ten ir köşe diye bilinen Lalezar salonunda kabul etti ve — kendisiyle kırkbeş dakika görüştü. Genel Sek- reter Melih Esenbel de 14 Temmuz- da İstanbulda yapılacak olan Bağ- dat Paktı Devlet Başkanları Kon- feransına — Pakistan Cumhurbaşkanı İskender Mırzayı Pakistan . Büyük Elçisi Muhamm asan vasıtasıy- la, elçiyi Hilton terasında kabul ede- rek çağırdı. Bu sırada teras adama- kıllı kalabalıktı ve "5S O'Clock Tea" saatiydi. Çok ciddi bir mülakat ol- ması lâzım gelen görüşme esnasında Büyük Elçinin kulağına — Esenbelin sözleri kadar sekiz kişilik — Fransız orkestrasının çaldığı ve bazan trom- bonlarla hırçınlaşan — nağmeler de geldi. Dışişleri Bakanlığımız artık Nuri Sait Paşa Le vallahi!.. Hiltonda icrayı faaliyet edıyordıı Diplomasimiz yeni bir devrin ğindeydi. Nitekim bütün bir müddetle Ankara sosyetesinin hari- ciyeci mensupları alamerikan otelin salonlarını doldurup durdular. Ziya Tepedelenliler, Hasan Işıklar, Samih Günyerler, Daniş Tunalıgiller Anka- radakı bu olarını bırakıp — Hiltona nakli mekân eylemişlerdi. Faal hafta Geçen haftanın —sonlarından bu haftanın başına İstanbul kesif bir diplomasi faaliyetine sahne oldu. Kolaylıkla tahmin olunacağı veçhile herşey babacan tavırlı Nuri Sait Pa- şanın Londradan İstanbula gelışıyle başladı. Paşa İstanbula kalm ak ni- yetiyle mi geldi pek belli olmadı. Zira aslında, on gün kaldığı Lond- radan Bağdata Irak Hava Yolları- na ait bir uçakla gidecekti. uçak arıza yaptığından — kalkmadı. Bunun üzerine Paşayı BEA uçağına naklettiler. Irak Hava Yolları Lon- dra ile Bağdat arasında sefer yapar. Buna mukabil BEA u çaklarının son durağı İstanbuldur. Bu yüzden Nuri Sait, geçen haftaki gibi Menderesle meydanın şeref salonunda — konuşa- cak yerde İstanbula inip —Hiltona yerleşti. Nuri Sait ile bizim devlet adam- larımızın karşılaşmaları hep "sami- i hava" içinde cereyan eder. Nite- kim geçen haftanın sonunda da u- çaktan yalnız inen Irak Başbakanı, Menderes, Zorlu ve Gedik tarafın- dan pek dostane istikbal edildi. Pa- şa Menderesin omuzuna sol kolunu attı ve şeref salonunun önünde bek- leyen meşhur 00.073 plâkalı Cadil- lac'a öyle gidildi. —Yalnız bu arada bir arıza oldu, meydana gelmiş olan gazeteciler içinde bulunan — Havadis muhabiri Ayten İzbul gözüne pınca açık gri bir yazlık giymiş olan Paşa ona doğru seğirt- ti, kızan elini sıktı ve türkçe "na- sılsın?" dedi. Irak Başbakanı İstan- bula gele gide gazetelerin Beyoğlu muhabirleriyle ahbap olmuştur. On- lara iltifatta bulunur, daima cebin- de taşıdığı hususi şekerlerden veya hurmalardan ikram eder. Ayten İz- bul da tanıdık gazetecilerden biri- dir. Paşa genç kıza, kışın giydiği bir manto — dolayısıyla — "kırmızılı" şeklinde hitap eder ve onu göremez- se mutlaka "kırmızılı nerede?" diye sorar. İki devlet adamı otomobile bi- nerlerken etraflarını gazeteciler sar- dı. 'Gazeteciler daha evvelce Zorlu- dan aldıkları bir haberi Paşaya tas- dik ettirdiler: Evet, Bağdat Paktı müslüman — memleketlerinin — devlet başkanları bir toplantı yapacaklar- dı. Mülakat sırasında Nuri Saitin yanında Menderes bulunduğundan ne gazeteciler rahat sual — sorabiliyor, ne de Paşa kolay cevap verebiliyor- du. Nitekim bir çok sualin cevabi "Sabırla koruk helva olur" dan iba- ret kaldı. Bir ara Kıbrıs meselesi ortaya atıldı. Paşa Menderesin yü- züne baktı, Menderes bir kahkaha attı. Nuri Sait gene "Sabırla koruk helva olur" demekle iktifa etti. Bu sırada Menderes Irak Başbakanını otomobile sokmaya çalışıyordu. Gu- lümseyerek "M kra aşa, Muk ra" dedi. "Mukra" arapça "yarın" de- mektir. Gazeteciler Menderesin a- rapça kelimeyi fasih telâffuz ettiği- ni farkettiler. 73 doğruca Hiltona gitmedi. Nuri Sait, Menderesin imara olan meclubiyetini bildiğinden imar saha- larını görmek arzusunu izhar etti ve yapılanlar karşısında "hayranlığını" belirtti. Yarım saatlik bir dolaşma sonunda Menderes Paşanın gösterdi- ği alâkadan pek memnundu. — Kurt politikacı Nuri Sait insanları iyi ta- nıyordu. Cadillac Hiltonun kapısına AKİS, 12 TEMMUZ 1958