Politika Merhametsizdir azı meslekler vardır o mesleklerin mensupları hayatlarının her anında hadiselerin sevıyesınde kalm ya mecburdurlar. Hadısele- rin seviyesinde kal adılar mı, maz l olursa olsun gü düşerler. Bir aktör düşününüz, bir anl dü törü payesine erışmıştır Sayısız hayranlar elde etmiş, geniş başarılar kazanmış, takdir toplamıştır. İsmi, resmi her yerde işitilmiş, görülmüştür. Sonra, devir değişmiş, fakat aktör değişmemiştir. Hâlâ eski tarzda oynamaktadır, hâlâ başka şartların icabı olan hareketleri tekrarla— maktadır, bu türlü kendisini hadiselerin artık gerektırdıgı seviy getirememiştir, ılerlememıştır Bu aktor mukadder akıbetıyle mutlaka karşılaşır Mazisindek but parlak günlere rag— men o günler kendısını alkışlayanlar tarafından Tiyatroda da böy: ledır, futbolde de boyledır, gazetecilikte de böyledir.. Büyük topluluk- ar karşısına her an çıkmayı gerektiren her işte, her meslekte kader budur Tabu, politikada da.. - Bir siyaset adamı, hayatının her anında "muvaffak siyaset ada- mı" olmak zorundadır. Olmadı mı, madı mı mutlaka en sert şekil- de tenkide uğrayacak, kendisine gene çeki düzen veremediği takdirde yuhalanacak, ıslıklanacak veya herkes için alay mevzuu haline gele- cektir. Politika merhametsizdir, ama politika merhametsiz olmaya mecburdur da. Zira mazıs iyle geçinmek isteyen kifayetsiz devlet a- damları müsamaha görürlerse, onların mensup bulundukları teşekkül- lerin zararının hududu olmaz. imdi, bazı politikacıların kifayetsizlikleri yuzunden oklara ma- ruz kaldıklarında kendılerını taraftarlarına pek acaip şekilde müda- faa ettirdiklerini görüyoruz. "Canım, adam partisinin en karanlık günlerinde memleketı karış karış dolaşmış, bir canlılık yaratmış, hiz- met etmiştir; şimdi on mek reva mı?" diyorlar Bu, tıktan ziyade kalbe hitap etmektır A lmüdafaa "Hayır, şu sözü çok doğrudur, şu hareketi neticeleri itibariyle faydalıdır, şu konuşma- sı şu sebepten son derece kalitelidir" demekle olur. Bu söylenemediği müddetçe, okların haklı bulunduğu itiraf olunduğu müddetçe, — bahis mevzuu polıtıkacının -hangi partiden olursa olsun- Allahlık bir zat sayıldığı müddetçe, mütem adıyen gaf yaptığı kabul edildiği müddetçe kalplere hitap etmenin faydası Zaten aslında, polıtıkacıları geçmıştekı hizmetleri dolayısıyla mü- kâfatlandırmanın Batıda çaresi ve yolu bulunmuştur. Heykelleri diki- lir, nutukları tabedilir, haklarında kitaplar yazdır, gayretleri övülür. adece Doğudadır ki artık kifayetsiz hale gelmiş polıtıkacılar, sırf me rhamet saıkıyle mevkilerinde muhafaza edilirler. Biz ler büyük derdimiz bu zihniyet olmuştur. Hele bu polıtıkacılar şark- hlığın butun vasıflarına malikseler hassas kalplerın rakık tellerınde oynamayı gayet Iyi bilirler. Mazlum edaya bürünmek büyük marifet- leridir. Ona dert yanarlar, buna şikâyette bulunurlar. Tabıı derdı din- leyen, şikâyete kulak veren kimse bir aklı başında insansa talihsiz politikacı dönüp gittiğinde omuz silker geçer. öteki bıkmaz ve usanmaz. Çalmadıgı kapı ipi bırakmaz. Kendıs nı kurtarm k için her çar ki çareye başvu Bu lerın içinde bir tanesi vardır son derece zararlıdır: Kıyme lerin tasviyesi. Adam di dar cerbezeli olma- yan, fakat kendisinden bir kat kıymetlı bulunan kimseleri uzaklaştır- mak için çırpınır durur. Onu darıltır, ötekini atlatır, berikinin ayağı altına karpuz kabuğu koyar. Bir de bakarsınız aklı başında kim varsa kâfi derecede yırtık olmadığından çil yavrusu gibi dağılıp gitmiştir. Adam bütün çalışmalarında bir tek gaye bilir: Kendisine rey verecek olanları rey sahibi kılmak. Batıda kifayetsiz politikacıların bu mah- zurları bilindiği içindir ki eski hizmetler ancak heykel dikilmesi yo- luyla mükâfatlandırılır. Zira orada lınır ki partiler hakıkı kıymetlerin omuzlarında yükselir. Evet, ada ütün çareleri kullanır. Bir tek ça- re hariç: Hakikaten hadıselerın seviyesine çıkmaya çalışmak. Zira o zordur ve belki de kabiliyetleri buna müsait değildir. Kader! Aktörler geçer, truplar kalır. İngilterede Old Vic tiyatrosu eğer asırlardır şanını muhafaza ediyorsa bunun sebebi mazileri ne olursa olsun aktörler kifayetsiz, gülünç hale düştüklerinde onlara hâlâ baş- rol verilmekte ısrar edilmemesidir. Tıpkı aktörler ve tıpkı truplar gibi polıtıkacılar da geçer, partiler kalır Sıhhatli partiler vefayı hey- kel dikerek, şerefler bahş ederek, manevi tahtlar kararak gösteren par— tilerdir. Yoksa, Allahlık olduğunu herkesın kabul ettiği bazı kim leri sırf mazideki hızmetlerınde dolayı, artık başaramadıkları ışle- rin başında tutmakta değil.. Ama bu sıhhat alâmetini, parti bünye- lerinin bizzat göstermesi lâzımdır. AKİS, 12 TEMMUZ 1958 C. H. P. Yakadaki on parmak Bu haftanın başında Pazartesi gü- D.P. nin İstanbulda çıkan mu- teber organı Havadis okuyucuları— nın yüreklerini agızlarına tutmuyordu da he eyec b ir umu- mi heyeca savcılar ' verici neşriyat" zum görmediler. Yürekleri ağızlarına gelenler, Demokrat organın emok- rat okuyucuları oldu. vadis, uzun uzadıya bir kongreyı anlatıyor, SÖZ alan delegelerin Avrupaya — kapağı atmış mılletvekıllerını nasıl — tenkit ettiklerini, nasıl pestillerini — çıkar- dıklarını, nasıl hırpaladıklarım yazı- yordu. Döviz sıkıntısı çekilirken ce- Kasım Gülek Yaşamak için öldürmeli be üç bin lira koyup hudutların ötesi- ne gitmek ne dem ekti? Üstadlar bu nun için mi milletvekili seçilmişler- di? Hatipler vermışler verıştırmışler- di. İşte Demokrat okuyucuları bunları okuyup gogus geçırdıler, kendi kendilerii “AHh!. Ah!." dediler. Zira De mokrat orga- nın iftiharla naklettıgı hâdise rakip ilç yan işti Halkçı delegeler Halkçı milletvekil- lerinin turistik faaliyetlerini şiddet- le yermişlerdi. Aynı anda hudutları- mızın ötesinde Halkçılardan -Meclis- teki ekserıyetının şanıyla mütenasip olarak- asgari bir misli faza De- mokrat milletvekili vardı. Ama D.P. Kongresi yapılmıyordu ki Demokrat delegeler de bu seyahat aşığı tem- l1