karar vererek parkın sönen ışıkları içinde evlerine dönen kalabalığa ka- rışır. Oyunu oynuyanlar yunun hemen bütün yükü Süm- bülteberzade Amberi Beyi oyna- yan Müfitte. Bu, o kadar ağır o kadar taşıması güç bir yük ki Müfit Kiper bütün çalışmalarına rağmen maale- sef bu yuku taşıyamıyor. Galiba ta- şıyamıyacagını kendisi de ışın ba- şından beri anlamış ki, bir ellerini havaya kaldırıyor, zerr ka- dar kızma intibar vermeden kızıyor. Sınırlendıgıne kü çuk seyırcılerı bıle inandıramadan sinirleniyor! İnsa doğru bır ton bulunca " şukur* dedirtecek kadar yanlış tonlar ve sahte bir edayla konuşuyor. Yani bundan otuz sene önce kaybolan bir tarzın lüzumsuz ve çelimsiz bir tem- silcisi didinip — duruyor. Hele ikide bir seyirciye bakması, karşısındaki 0yuncudan çok seyırcıyle ılgılenme- si her halde yirmi beş seneyi rahat rahat aşan tecrübesine yakışır bir hareket değil. Ali İrfan Arif Ört'ıyı oynayan Abdurrahman Palay, n güzel- liği, — diksi onunun nısbeten rahatlı- sakil bir kompozisyon yapmak için gerekli saydığı yayvan ve gev- şek tonlarıyla kendini — tekrarlıyor. yapmağa kalk- tekrarladıgı -her u a işin kolayını bulmuş aktörlerin ger- çekten de işin kolayına — vardıkları hakikatını tekrarlamak lüzumunu icap ettiriy: e Abdurrahman Palay i mkanlarına rağmen pek sev- mış göründüğü bu çıkmazın tehlike- sini zamanında sezemezse. Şehir Ti- yatroları bir istidat daha kaybediyor demektir. Muallâ Kavur silik rolünde elin- den geleni yapmakla beraber bir başarı gosteremedı Hele finalde sah- neye çağır kadınların arasında lmemesı affedılecek kusur de- ğıldı Esen Görkmenin cümlelerini mâ- nalandırmayı, Fethiye — Pekyüce- lin de taklit yapmak ıçın ıstıdat ve bılgının gerektiğini nmeleri Bekir Çavuşta Şakir Arseve n, mubalagalı olmakla beraber oyunun başarılı tiplerinden biriydi. Ama asıl başarı kötü ve belli makya]ına rağmen mahkeme —reisi Halim Efendiyi oynayan Sami Ayan- DEMOKRASİYE VE DİKTATÖRLÜĞE DAİR Yazan . Prof. Dr. Turhan Feyzioğlu Memleket meseleleri hakkında üşünceler 310 sayfa — 5 lira Dağıtım yeri: Basın Bayiliği. Türkocağı Cad. 88. Cağaloğlu İstanbul 32 Tiyatromuzun meseleleri Erdekte G enç Oyuncuların Erdek Senli- ği yarda bir yaz müjdesi ol- du Düşünün bir kere: bu gençler sıcaklarını yaşıtları gibi İstanbul kıyılarında gezip tozmak- la geçıreceklerı yerde — dünyanı en dağdağalı ışıne kalkmışlar, İri- li ufaklı memurlara dert anlatıp izinler koparmaga, sağdan soldan yardım aramağa, ziyaretçilere yer hazırlamağa gırışmışler, sanat ça- lışmalarının yanısıra bir sürü ıvır zıvır dertle boğuşmayı göze almış- ar. Onların bu tiyatro sevgisi ka- dar sevındırıcı bir şey de etraftan ilgi. Yetkililer - Genç B gördükler lile Oyun cuları destekl diler, — basını- mız şenliği öğdü, Eczacıbaşı Fab- rikası gıbı b üyü k müesseseler pa- rayla yardım ettiler ve Milletle- rarası Tiyatro Enstitüsünün Tür- kiye Millf Merkezi hem para vere- rek, hem de müşahid göndererek bu işi ne kadar beğendiğini belirt- ti. Aynı Merkezin verdiği bir ka- rar gereğince önümüzdeki yıllar- a daha geniş çapta — festivaller tertiplenecek. Bütün bunlar çok güzel. Fakat böyle çalışmalar doğru bir tiyat- ro anlayışına dayanır ve uzun va- deli bir plâna göre — düzenlenirse memleket çapında verimli — olur, yoksa bir avuç aydını sevindir- mekten öteye geçemez Önce şunu soralım: Erdek genliğinin hede- fi neydi"' Eğer bahsettiğimiz bir aydın bıı' araya getırmek ve onların zevkl (vey: onların kendi zevklerıne uygun ol- ması gerektiğine ınandıkları) temsiller vermek istendiyse bu iş İstanbulda daha iyi yapılabilirdi. Gerek Erdek kasabasına gidilme- sinden, gerek aralarında bazıları- nın söylediklerinden anlıyoruz ki Genç Oyuncuların nadoluya götürmek" gibi yetleri vardır Bu da güzel. nedir bu tiyatr0o? Anadoluya han- gi anlayış içinde götürülecek? İşte burada birçok aydınımızın kafasına — yerleşmiş bir düşünüş bu anlarlar - halk kaba ve aşağılık tiyatrodan hoşlandığı için onun desteği de- ğersiz ve hattâ zararlıdır, aydın- ların gayretiyle ahalinin zevkının yükseltilmesi gerektır, İ tiyatro yukarıdan — aşarçı kurulur ve dağılır. Böyle düşünü- oğlu ile Dâva vekili Sebati Efendiyi oynayan Yaşar Özsoyundu. Her iki- si de bilhassa işlerine gereken önemi veren oyuncular olarak alkışlanıyor- lar. Hele Yaşar Özsoy, her kelime Tonesco! Refik ERDURAN lürse Anadoluda şenlik — tertiple- yenler de ister istemez diretmen şılamağa çalışan insanlar olur. Halbuki tiyatro tarihinde böy- le bir davranışı destekliyecek hiç ama hiçbir şey yoktur. Şimdiye kadar tiyatro hep aşağıdan yuka- rıya doğru kurulmuş ve gelişmiş, aydınlar kadar halka da kendini beğendirmeğe çalıştığı — yıllarda altın çağlarını yaşayıp en büyük şaheserlerini vermiştir. Çünkü ti- yatro sanatı kuvvetini "seçkin" bir zümrenin zevkinden, — fikirle- rinden veya kaprislerinden değil, kültürlü ve kültürsüz bütün in- sanlarda bulunan içgüdülerden a-lır. hr. Sırf halkın zevkini düşünmek insanı en kötü ihtimalle "Cibali Karakolu" na götürür; ama sırf aydınlara lâyık "iyi", "ileri" ve “yeni" bir tiyatro yaratmak he- vesi en iyi niyetli toplulukları bi- le şarlatanların blöflerine aldan- mağa meselâ -Allah — beterinden saklasın- İonesco'yu bir sanat ön- cüsü saymağa ve başkalarını sevkedebilir. İ birinde Erdek kasabasında İones- co oynamak gibi pek tuhaf bir duruma bile düşebilir. Sırf halkı -yani gişeyi- düşün- düğü ıçın degerlı bırşey vereme- en geçirdiği uzun bir devreden sonra İbsen'e, Çekof'a, Strindberg ve benzerlerine kavuşunca — bir yenılık öncülük, sosyal tez vesa- ire sarhoş uğuna kapılan, bir ay- dın imtiyazı haline gelen ve bu yuzden kısırlaşıp bugun can çe- kişmekte olan dünya — tiyatrosu. en ıyı netıcenın ancak aydınla be- raber büyi nin zevkini dü- şunmekle alınabileceğini — tekrar mıştır; şimdi böyle bir sentez- le varılabıle ek bir yeniden doğu- şun yolu aranmaktadır. İşte biz- de de yapılması gereken şey bu arayışa katılmaktır Anadoluda tertıplenecek şenlikler bu arayış için çok faydalı olabıl Am rayanlar salııden aramalı, yanı Anadolu kasabalarına sade öğret- meğe değil, aynı zamanda öğren- ge gitmeli, halkımızın — neleri sevip desteklıyebılecegını anlama- ğa çalışmalıdırlar. Bu da İonesco ile olmaz, meselâ Shakespeare ile olur. si ile düşünülmüş, incelenmiş ölçülü bir oyunun nasıl olması gerektiğini arkadaşlarına gösterir gibi oynuyor ve onların baştan savmacılığının ke- faretini ödemeğe çalışıyor.' AKİS, 12 TEMMUZ 1958