DÜNYADA OLUP BİTENLER daki hududun ancak 18 kilometresi- ni teftiş ettiğini söyliyen Birleşmiş Mılletler müşahitlerinin Birleşik A— rap Cumhuriyetinin âsilere — yardım: hakkında fikre sahip olmasının ım- kânsız bulunduğunu ileri sürecekler- dir. Istanbul konuşmalarınıu aktör- lerinden Lübn Büyük — Elçisi de Bağdat Paktı uyelerının yardımı ha- berini yalanlamamıştır. Bir gazete- cinin sualini "“Bir dostumuz — olan herkesten yardım istiyebiliriz" şek- linde cevaplandırmıştır Dostlardan yardım bekliyen elçi, memleketinin Kıbrıs için Bırleşmış Mılletlerde na- sıl oy kullandığını unutarak "Lüb- nan hâdiseleri nasıl Türkiyenin dâ- vası olmuşsa, Kıbrıs meselesi de bi- zim dâvamız olmuştur." buyurmuş- lardır... Fakat Amerikanın böyle teşebbü- sü de önlemeye çalışacağı sanılmak- tadır. Mr. Dulles, Mr.H.'ın âsilere Bir- leşik Arap Cumhuriyetinin yardım etmedıgını bildiren raporunu büyük bir sevinçle karşılamışlardır Hattâ bazı kötü diller Mr. H.'ın raporunu. Dulles'ın "ilham ettiğim" duşunmek- tedirler. Amerika, haklı olarak Rus- yanın reaksıyonlarından korkmak- tadır. usya seyirci kalsa bi- le, Wa, h gt n, Chamoun'u silâh zoruyla kurtararak Nasırizmin yeni- lemiyeceğini, hattâ daha çok kuvvet- lendırecegını bilmektedir. Amerikan Büyü çisi Warren, ateşlı muha- tapla rına dilinin döndüğü kadar bu hakikati anlatmaya çalışmıştır Chamoun müşkül durumda K omşuları kıpırdamazsa, bu du- hamoun partiyi kay- betmeye mahkum görünmektedir. Zira iki aya yaklaşan iç harbi Cumhurbaşkanı ım kazan he- en hem kan zdır. Gerçı âsi- ler için de k i bir fer ümidi yok gibidir. Durz”lerın lıder emal Can- bulatın, geçen haftanın başında Bey- ruta dog başladığı yürüyüş, şehre hâkim — tepelerde — durdurulmuştur. Trablusşamda kısmi bir — mütareke ü Beyruttaki ec- nebi muhabirler artık iç harp lâfiy- la alay etmeye başlamışlardır. Bir muhabir, Beyruttaki son çarpışmada atılan butun mermiler isabet etseydi çarpışma- sadece iki ölü vardı! ddı olarak işe rışma- ıkça, mucadele bu minval üzere sü- rüp gitmeye namzet gorunmektedır General Şahap ıdaresındekı Lübnan ordusu ise, ciddi bi aheleye ni- yetli değildir. Şahap sıyası partıler arasındaki çekişmeye, orduyu anga- je etmek istememektedir. Bir Lüb- nanlı müslüman ordunun isteksizliği- ni, 1946 da Fransızların başından ge- çen bir hikâyeyinaklederek izah et- mektedir: O zamanlar Fransız ku- mandanı istiklâl için dövüşen bir a- vuç insanı sindirmek için şehrin top ateşine tutulması emrini vermişti. Top mermilerinden biri bir minareye isa- 22 Bunun üzerine Fransızlar bütün şehir halkının — ayaklandığını gördüler. Bu minare hadisesi, Fran- sızların Orta Doğudan kovulmasında buyuk rol oynamıştır. İşte Lübnanlı müslümana gore, hâlen General Şa- hap "minareyi devirmek" ten ve bü- tün müslüman halkın hristiyanlara karşı ayaklanmasından korkmakta- ır. Maamafih General Şahabı im- kan nısbetınde seyirci kalmaya sev- keden asıl sebep, ordunun arısın- dan çoğunun müslümanlardan ibaret bulunması olsa gerektir.. Bu durumda hem ordu, hem Ba- tılı. dostları tarafından hayal suku- tuna uğratılan Chamoun'un şaşkın- lık içinde olmasına — şaşmamalıdır. Şimdiye kadar kavgaya seyirci ka- lanlar bile, âciz Cumhurbaşkanına içerlemeye başlamışlardır. Nitekim bitaraf bir Beyrut gazetesi "İdare et veya defol" başlıklı bir makalede -İç harbin hüküm sürdüğü Lübnan- da böyle yazılar yazılabılmektedır- bu hisse tercüman olmuştu Paraşütsüz bir iniş! H albuki halen "defolması" iste- nen adam, altı yıl evvel Cum huı'- başkanlığına geldiği zaman müslü man, hristiyan bütün Lübnan halkı onu bağrına basmıştı. Chamoun bü- n Lübnan halkının ümidiydi. Dün- ya devlet adamları arasında en gü- zel çehreye sahip n Cumhurbaş- kanından çok şeyler bekliyorlardı. Yirminci asrın başında dünyaya gelen Chamoun hakikaten parlak bir istikbale namzet görünüyordu. Genç- liğinde parlak bir talebeydi. Beyrut- taki Fransız ve İngiliz mekteplerini bitirdikten sonra Hukuk Fakültesi- bet etti. Saip Salem Eski Başbakan, yeni muhalif ni tamamladı, — Londra ve Pariste doktora yaptı. 'Genç hukukçu Fran- sızlara karşı girişilen istiklâl müca- delesinde başarılı bir rol — oynadı. 1943'te kurulan gizli hükümette İçiş- leri Bakanlığı yaptı. Hapishane ha- yatını tanıdı. 1945'te Londra Büyük Elçiliğine getirildi. Delege — olarak memleketini Birleşmiş — Milletlerde' temsil etti. Muvaffak bir diplomattı. Diplomasideki muvaffakiyeti, ona siyasi hayata atılmak hevesini ver- di. Lübnan Parlâmentosuna girdi. O sıralarda istiklâl sarhoşluğundan ça- bucak uyanan Lübnanı ilk Cu hurbaşkanı Beşare El Huri'nin idare- sinin beceriksizlikleri ve hırsızlıkları büyük bir dırmıştı. nekkidi Chamoun, Parlâmentoda ça- bucak şöhret yaptı. 1950 de muhale- fet lideri oldu. Nitekim Beşare El Huri'yi, devirmek maksadıyla şimdi- ki Başkumandan General — Şahabın 1952 Ağustosunda organize ettiği kansız ayaklanma -Amerikan gaze- tecisi Ray Alan'ın tabırıyle gulsuyu ihtilâli!- muvaffak stlü- ğün timsali Chamo un ıdarı hayata ahlâk getirmek için ittifakla Cum- hurbaşkanlıgına seçildi. Lübnanlıla- rın sevgilisi amoun, Batılı siyaset adamları, diplomatlar ve gazeteciler için de bir hayret ve hayranlık kay- nağı oldu. Şarka geldiklerim zanne- den Batıklar, karşılarında Avrupanın beslenmiş sarışın gelin ayrı bir renk vermektedir Maamafih, yolsuzlukları tenkıtte çok muvaffak an Chamı n, yol- suzlukları onlemekte aynı derecede muvaffak olduğu söylenemez. 1952'- nı nısbette azaldığını düşünmemek- tedir Lubnan halkı hırsızlıga son vere- çin bin mazeret icat edecekti. gelelim dıplomatlıktan gelme realitelerini senhower doktrinine girmesiyle, Cha- moun'un hayatında iniş devri başla- ı. Bozulan muvazene Ticaretle yaşıyan birbuçuk milyon nüfuslu Lübnan, birbirinden fark- h sosyal grupların karşılıklı anlayış- ları ve fedakârlıkları sayesinde sulh içinde yaşıyan bir memlekettir. Nü- AKİS, 12 TEMMUZ 1958