nemden nefret ediyorum!" diye ba- gırıyor ve babası Dr. Peter Lindst- rom de boşanma ilâmını almak üze- Amerikan mahkemelerine müra- caat ediyordu. Roberto Rosselini'nin evli bir er- kek oluşu da ayrı bir skandal olarak vasıflandırılmakta idi. İtalyan ka- nunları boşanma diye bir şey kabul etmediklerinden, meşhur rejisör genç sevgilisi ile ancak Juarez'de nikâh- lanabildi. Ingrid Bergman bu yüzden yalnız Amerikada değil, Italyada da umumi bir nefretle karşılandı Aşkı ugruna bütün dunyanın nef- retini üzerine toplayan Ingrıd Berg- man, yıllar süren bir uğraşmadan sonra, büyük sanat kabiliyetinin de tesiri ile bundan sıyrılarak — tekrar eski sempatisine ulaşabilmiş ve bir zamanlar filmlerini boykot eden A- merikada yeni bir "Oscar" daha al- maya muvaffak olmuştu Ingrid Bergman'ın Rosselini'den ayrılması da evlenmesi kadar büyük akisler, uyandıran bir hâdise — idi. Dünya basım aylarca bu hadise ile meşgul oktu. Güzel yıldız Rosselini'den ayrıl- dıktan sonra herşey unutulmamıştı. Hakkında derhal yeni yeni dediko- dular çıkarılmaya başladı. Bu dedi- kodular bilhassa Isveçlı tıyatro pro- düktörü Lars Schmidt'i üzerinde toplanıyordu. Schmidt'i ın de İsveçli oluşu ve Ingrid'in şık sık vatan has- retinden bahsetmesi bu dedikoduları kuvvetlendiriyordu. Hattâ İsveç ba- sını daha da ileri gıderek Sehmidt'- 1n İngrid'i karşılamak üzere Stock- olm'de güzel bir ev hazırlamakta oldugunu ileri sürüyor ve "Ingrid nihayet vatanını hatırladı" şeklinde yazılar neşrediyordu. Ingrid Amerikaya gittikten son- ra eski vatanını ancak bir defa zi- yaret etmişti. 1955 yılındaki bu zi- yaretinde vatanı onu, bir Kraliçe gi- bi karşılamıştı. Hattâ Kral dahi ken- disini kabul ederek iltifatta bulun- muştu. İsveç basım bu izdivacın üzerin- de ısrar ederken güzel yıldız Lon- drada etrafını saran gazetecilere, "Lars Sehmidt eski bir arkadaşım- dır. Fakat onunla ne bugün, ne de yarın evlenmemize imkân — yoktur. Tekrar evlenmem mumkundur Fa- kat seçece gım adam Lars Sechmidt olmayacaktır" diye kati beyanatlar veriyordu. İsveç basını ile Ingrid Bergman'- ın bu kafi beyanları, aradan birkaç ay geçtikten sonra İsveçli gazeteci- lerin haklı olduklarını ispat etti Ingrid Bergman geçen haftanın ortasında gene Londrada Lars Sch- midt ile evlenmeye karar verdikle- rini açıkladı: "Kanuni imkânlar hâ- zır olur olmaz Lars ile evleneceğiz. Evlendikten sonra da Fransaya yer- leşmeyi düşünüyoruz" dedi Böylelikle Ingrid Bergman üçün- cü izdivacı ile yeni bir — hâdisenin kahramanı olarak tekrar gazete sü- tunlarını kaplamaya başlamıştır. sanatkâr 42, müstakbel ko- cası ıse 45 yaşındadır AKİS, 12 TEMMUZ 1958 TİYA T R 0 İstanbul Gülhanede tiyatro! İ stanbul. Şehir Tiyatrosunun dar- da kaldı mı baş vurduğu iki Uç yol vardır. Bunlardan da birincisi -olağan üstü bir durumda- bütün o- yuncuların rollerini — ezbere bildiği, denenmiş, kasa ve kahkaha imkân- ları belirlii bir piyesi iki üç gün içinde, tutmayan yahut yetişmeyen bir oyunun yerine sahneye ko: k- tır. Boylece muhtemel bir fiyasko önlenmiş, işin gidişinden — habersiz olan Şehir Meclisi üyelerinin dikkati çekilmemiş ve bu zararsız, kör topal gidişe devam — edilmiş olur. Ama Gülhane Parkında hemen hemen bü- tün yaz sürecek bir oyun hazırlamak gerekirse, artık denene denene tem- cit pilâvı misalini bile yaya bırak- mış bu beylik usule başvurulmamak- Yaşar Özsoy Eski günlere hasret dır. Akıl, k, sanat sevgisi hat- tâ kazandığı par hakedebilme kaygusu bunu icap ettırir. Açık ha- va temsillerine uyabilecek piyes mi yok? — Yoksa tiyatro idarecileri bu —piyesleri seçmesını bilmeye- cek kadar bu işin cahili mi? Mesele bu iki soruyu cevaplandırabılmek- tedir. Bir buçuk milyon nüfuslu İs- tanbul şehrinin Bahar ve Çiçek bayramında sanat kurulu, sanat tem- silcisi olan Şehir Tiyatroları "Ceza Kamınu"nu oynayamazlar. O r- sa bunun hesabım sorumlu kışılerın sorması gerekır Üstelik bu iş İs- tanbulun, operetler dahil, hiç bir ti- yatrosunda görülmedik bır laubali- lik içinde yapılırsa... Bir kere açık hava oyununa ka- rar verilince ilk düşünülecek şey o- yunun bir meydan tiyatrosu tarzın- da olup olmayacağıdır. Eğer olmı- yacaksa bir sahne ağzı ve perde şart- tır. Tiyatro heveslisi küçük çocukla rın evlerinin taşlığında annelerinden yalvara yakara — kopardıkları yatak çarşafından perde yapmaları gibi, beyaz incecik bir kumaşın etrafına sözüm ona motif çizmekle perde o- lamaz. Bu sadece utandırıcı bir dav- ranıştır. Bu sadece İstanbul Şehir Tiyatroları adına bir hakarettir. Bu sadece seyirciyi hiçe saymak -hep- sinden kötüsü- tiyatroyu hiçe say- maktır. İstanbul Şehir Tiyatrosu mensup- larının bağlı oldukları müessesenin kullanmadıkları — müddetçe davranışları kimseyi ilgilendirmeye- bilir. Ama ellere tutuşturulan prog- mda meşhur anblemin altında "Istanbul Belediyesi Bahar ve Çiçek Bayramı Şehir Tiyatroları Temsil- lerı yazıyorsa o zaman bu İlaubali- liğin, bu baştan savmacılıgın hesabı sorulmalıdır. Gaye üç beş oyuncu- nun aylıklarına eklenecek iki maaş- hk para değildir, hattâ belki mües- sesenin para kazanması da değildir. Bir sanat teşekkülü olan Şehır Tı- yatrolarının, Belediyenin halk metine iştirakidir. Yani bir sanat gosterısıdır Şehır Tıyatroları 1958 senesinde a Kan ile bir çık hava sanat gosterısı okşayaca- ğına inanmalıdırlar. Eğer' inanmaz- larsa buna ikna edilmelidirler. yirci bu baştan savmacılığın, bu ken- dini hiçe saymanın oyunculara sira- yet etmiyeceği ümidi ile oyunu sey- retmeğe başlayınca yanıldığım pek çabuk anlar. Uzaktan uzağa haykı- ran çığırtkanların sesi yakındakı pavyondan gelen vahşı hayvan çığ- lıkları, bilmem hangi hanımın oku- duğu 'dokunaklı bir alaturka şarkı, sanki oyuncuları da yaptıkları işin tiyatro olmadığına inandırmış, aman şunu bir an evvel bitirelim de gide- lim, dedirtecek kadar işlerinden so- gutmuştur Oyunun en önemli rolle- rinden birini oynayan bir aktör, tam 68 defa seyirciye bakar. Bir aktris derinlerden gelen bir fil homurtusu- oyununu bir an bırakıp hayret ve dehşetle dinler. Ancak sesin ma- hiyeti hakkında bir karara vardık- tan sonra oyununa devam eder. Ar- tık sahnelerimizin gedikli muşterısı olan gülme hastalığı zaman zama: şu yahut bu oyuncuda depreşir. Tat- h tatlı guluşurler Finalde Halim Efendi, "Hanımlar gelin ıçerıde size işin iç yüzünü anlatayım” mealinde evin hanımlarını sahneye çağırınca asıl ıçerı girmesi gereken Amberinin zevcesi Sacide hanımefendi maalesef teşrıf etmek lütfunda — bulunmazlar. ira ya trene ya da vapura yetiş- mek mecburiyetindedirler. Ki Sacide rolünü oynayan aktris Şehir Tiyat- rolarına daha bu sene girmiştir. Böyle bir oyundan sonra seyirci, daha seneler senesi bu müesseseden bir sey beklemenin yersiz olduğuna 31