dandı. mette olduğunu di. Demek istiyordu kı "biz Bakanla— rla altımız var, a tümüz var Fakat o gün formunda olmaması Ce- lâl Yardımcıyı tenkide zerrece taham- mülü bulunmayan, hele hükümetin ta- sarruflarının veya Meclisin kararları- nın asla münakaşa dahi edilmeyece- ğine inanan bir politikacı olarak or- taya çıkarmıştı. Bakan "kanun, bu memlekette düpedüz kanundur" ne- vinden vecizeler söylemiş, Meclisin kararları tenkit olunursa nereye gi- deceğimizi sormuş, hükümetin Mec- lisi korumak gibi bir Vazıfeye sa- hip bulunduğu hususunda yeni ve şa- şılacak bir tez ortaya atmıştı. Üstelik heyecana da- kapılarak. Prof. Kübalı- nın gene bizzat kendisi tarafından i- şine iadesini tuhaflaştıracak bir ta- kım beyanlarda bulunmuştu Rakiple- Tİ Feyzıoglu ile Çelikbaş ise, Kubalı- nın işine iadesini guçleştırmemek için Arada bir, mesuliyetin hükü- ifadesi bu yüzden kürsüsüne iade edileceğiydi. İktidar, ilk defa olarak bir tarih tesbit, et- mişti. Zaten meselenin uzatılmasının aleyhte yazılara sebebiyet verdiği de ortadaydı. Gazeteler, harıl harıl, Ce- lâl Yardımcının istifası lüzumunu ha- tırlatıyorlardı. Fakat Milli Eğitim Bakanı bu neşriyatı, mutadı veçhne, "kendisiyle uğraşmak" sayıyordu ve Mecliste dediği gibi "pabuç bırakma- mak" azminde görünüyordu. Böyle- ce Demokrasimizde hem —Kübalının kürsüsüne iadesi, hem de Yardımcı- nın bakanlıkta kalması gibi bir "İki başlı kartal'la daha — karşılaşacak- tık. u sırada, bekleyen derviş Prof. Kübalı Istanbuldakı Vefai handa bir oda tutuyor ve avukatlığa başlama- * ğa hazırlanıyordu. Ancak bu, kürsü- süne iade edilmeyeceği — kanaatine vardığından değildi Geçim zorunday- dı. Üniversite öğretim üyelerinin bü- yük ekseriyeti zaten dışarda icrayı YURTTA OLUP BİTENLER ri girdiler. İkisi de üzgün — görünü- yorlardı. Girdikleri kapının üzerinde Ulus gazetesi Yazı İşleri Müdürlüğü, yazıyordu. İçerdekilere yazı işleri müdürünü aradıklarını, bir-mahkeme kararını tebliğ edeceklerini söyledi- ler. Saat 15 sularıydı ve kararı tebel- lüğ edecek Yazı İşleri Müdürü henüz gelmemişti. —Muhabirlerden biri; Bi- rinci Şube Basın Masası memurları olan iki adama hitaben: "— Verin bakayım mahkeme kararı" dedi. Polisler tereddüt ediyorlardı. Bir- birlerine baktılar. Sonra zayıf olanı elindeki kararı muhabire uzattı.- Mu- habir, kendisine uzatılan kâğıda şöyle bir göz gezdirdikten sonra hayretle dur adı: neymiş sil Vay ca ına Ulusu kapatıyor- lar" dıye mırıldan Bu sözler, hemen her gün bir mah- keme kararı veya bir tekzip yazısı gelmesine alışmış olan ve bu seferki- azami dikkatli davranmalarına rağ- men bu açıklardan bol bol. istifade et- mişler ve Celâl Yardımcıya hayatının en müşkül saatlerini — yaşatmışlardı. Bilhassa C. H. P. li hatip, eldeki ka- nunun müzakeresi sırasında zamanın Milli Eğitim Bakanı Rıfkı Salim Bur- çakın profesörlere siyasi — meseleler hakkında fikir beyanının dahi yasak edilmediğini belirten sözlerini zabıt- lardan okuyunca bugünün Milli Eği- tim Bakanı mağlübiyetinin perçirileş- tiğini farketmişti. Bu sırada Meclisin yayla denilen kısmında İbrahim Ki- razoğlu ve Hamdi Bozbağla birlikte oturan Rıfkı Salim Burçak, Prof. Feyzıoglunu teyid eder şekilde başını sallıyor Bekleyen dervış Sımdı, bu haftanın ortasında Anka- rada kati olarak bilinen, Prof. Kübalının en geç hafta-sonuna kadar AKİS, 12 NİSAN 1958 Ulus gazetesinin başlığı Gözler arayacak faaliyet ediyordu. Şimdi — Kübalının eline, sadece, maaşının bir kısmı geç- tiğine göre... Kübalı, geçim derdinde- ki kervana katılmaktan başka bir ,şey yapmıyor ve istikbale hâlâ Ümit- le bakıyordu. İstikbale ümitle bakmaması için de, bir sebep yoktu Şu mübarek Ra- mazanda bile, İstanbulun — meşhur Sultan Ahmet Camiine asılan mahya- "Hayatta en hakiki mürşit ilimdir" değil miydi? Basın Bir aylık tatil u "haftanın ortasında Çarşamba günü, Rüzgârlı Sokaktaki Ove Ha- nın merdivenlerinden, biri zayıf, u- zun, biri tıknaz orta boylu iki adam Çıkıyordu Adamlar üçüncü kata gel- diklerinde sağ taraftaki kapıdan içe- ni de Öyle bir şey sanan diğer muha- birleri de hayretle yerinden hoplattı. Hepsi de, elindeki kâğıda bakıp du- ran arkadaşlarının etrafına toplanıp, onun omzu üzerinden kâğıdı okuma- ğa çalışıyorlardı. Sonra ortalığa bir sessizlik çok- tü. Haber doğruydu. Ulus gazetesi, mahkeme kararı ile bir ay müddetle kapatılıyordu. Bu karara göre Halim Büyükbulutun Ulusta çıkmış olan "Hazine" lejantlı bir karikatüründen olayı bir ay müddetle kapatılıyor, Büyükbulut da bir yıl hapis cezasına mahküm ediliyordu. Gazetenin diğer mesulleri olan Yazı İşleri Müdürü İh- san Ada ve Şirket adına sahip Ka- sim Gülek milletvekili oldukları için haklarındaki takibat devre son bırakılıyordu. karikatürist geçen yılı