İKTİSADİ Ziraat Köylü Yüzü güleceğe — benzer İyi haber Yuzunun gülmesi yağmura bağlı olan 18 milyon köylü, bu haftanın başında ümit içindeydi. Havalar iyi gidiyordu. Ekim sırasında yağmur ve sühunet durumu çok müsait geç- mişti Mart ayında da normalin üs tünde yağmur yağmiştı. Havalar Ni- sanda da böyle giderse belki de rekor bir mahsül elde edilecekti. Maama- fih Nisan ayı bir oyun etse bile, top- rakta kâfi derecede rezerv teşekkür etmiş, rutubet derecesi — yükselmiş bulunduğundan mahsulün oldukça iyi olması beklenebilirdi. —Yağmur haz- retleri, görülmemiş kalkınma diya rında —hıç değilse 1959 yılında-, Sam Amcaya el açmaktan bizi kurtara- caktı. Meşhur imarın, yağmuru bir felâket haline getirdiği şehirlerde halk, günlük çilesine, bereketli mah- sulün hatırı için daha büyük bir mü- samahayla katlanıyordu. Piyasa Kötü haber ecen hafta coğrafi barometre iyi havayı gösterirken, iktisadi ba- rometre, kötü havaya doğru yöneli- yordu. Menderes Hükümetlerinin ik- tisadi siyasetinin ölçü âleti olan, uça- rı altın fiatları, tekrar havalanmaya başlamıştı. Cumhuriyet altını 122 ye, Reşat 153 e fırlamıştı. Haspalar, hız- larını hiç te kolay kolay alacağa ben- zemiyorlardı. Halbuki Türkiyede ken- AKİS, 12 NİSAN 1958 VE MALİ dini pahalıya satan dünya pazarlarında kimse metelik vermiyordu. Bizde gramı 18 liraya giden altın, New Yorkta 380 kuruş, Pariste 4 liraydı. Demek ki arada beş misli bir fark vardı. Eh buna şaş- mamak lâzımdı. Zira, D. P, iktidara geldiği günden beri, Kristof Kolomb siyasetiyle yıldızı barışmayan altın fiatları elbette yükselecekti. 1950 de Reşat 39 Cumhuriyet 35 lira olduğu- na göre, sarışın dilberin fiatı hâlen dört misline çıkmıştı. Demek ki, gö- rülmemiş — kalkınma edebıyatının âşıkane tezahürleri, sarışın dilberin madeni kalbini yumuşatamıvordu. Menderes V. Hükümetinin de "fiatla- rı durduracağım, paranın kıymetini koruyacağım" vaadleri, lâfa rağbet etmiyen haspayı insafa getirememiş" sarışın dilbere, Vitrinde altınlar İpin ucunu kaçırdı! ti. Bilâkis kendini daha kasarak "âyi- nesi iştir kişinin lâfa bakılmaz" di- yordu. İktidar bu lâf anlamayan hassas barometreden zaten çoktan ümidini kesmişti. Nasreddin Hoca misali "o- nun lâfına inanmayın, bana kulak ve- rin" diyordu. Ama iktisatçılar, has- paya her zaman İtimadın caiz olmadı- ğını bilmekle beraber, halen onun doğru söylediğinden emindiler: Altın diğer maddelerin fiatlanndan daha büyük bir hızla yükseliyordu. Hayat, altının işaret ettiği kadar pahalılas- mamıştı. Ama altının yokuş yukarı koşusu, diğer fiatların yükselmesinin neticesiydi. Hele bir, hükümet prog- ramında vaadedıldıgı gibi diğer fiat- lar dursun, burnu büyük haspa daha büyük bir hızla geriye gelecekti. Gel- SAHADA gelelim, Millii Korunmaya ve bir sü- rü lâfa rağmen fiatlar koşuyordu. mda hassas altının koşuda birinciliği kazanması mukadderdi. Zi- ra her an değerini kaybeden kâğıt para sahıplerı fiat yükselmelerinden korunmak için altına iltica ediyorlar- dı. Bankaların bin dereden su geti- ren dil dökmeleri bile, altın almanın tasarruf hesabı açtırmaktan daha e- min olduğu hakikatini değiştirmiyor- du. Son zamanlarda, Milli Korunma- nın eski kâr kapılarım kapadığı ba- zı tüccarlar da, âtıl sermayeler'ni, altına yatırmayı daha kârlı bulmaya başlamışlardı. Köylüye gelince, altına eskiden beri zâfı vardı. İste bu yiter- den haspanın talipleri fazlalaşmış ve altın fiatları daha hızla yükselmeye başlamıştı. Demek ki, yükselen fiat- lar, tasarrufu . yani yatırımların te- mel kaynağını - altına yönelterek, bocalayan kalkınma gemisini kömür- süz bırakıyordu. Sanayi İstim geldi lmanyanın şu meşhur cephane si- parişinin ifasının hayal olmaktan çıkıp, hakikât haline geleceğine artık inanmak lâzımdı. Zira geçen hafta Almanyadan gelen haberler, sipariş sahibinin bizzat kolları sıvamaya zar olduğunu gösterıyordu Almanya, siparişin ifası için ilk parti olarak 74 milyon marklık malzeme gönderi- yordu. Gelgeldim helva yapmak i- çin bu da kâfi değildi. Ahçıbaşına da ihtiyaç vardı. Hovarda müşteri, çâr- At nalı İş üç nalla...