lokomo- işarete rin normal seyir yaptığını, tiflerin geldiğini gösteren bir rastlanmıyordu Derdin sebebı ortadaydı bu yana va adedinde fazla — bir artış olmam ış Yolcu vagonları sa- yısı 1950 senesinde 1018 iken, bugün sadece 1250 yi bulmuştu. Yük vagonu adedi yedi sene içinde ondört binden 1950 den onalti bine çıkanla bilmişti. 1950 se- nesinde çekme kabılıyetı yüksek 306 lokomotıf bulun ordu kiz sene ancak seksen ilâve edılebılmıştı Halbuki gerek yol- cu ve gerekse yük vagonlarının nor- mal — eskime zamanları hesap edil- mek suretiyle bunları daimi bır yenı— lemeye tâbi tutmak lâzımd sayısı ye eşya nakliyatı buyuk olçude artmış işletmenin gittikçe ihtiyarla- yan malzeme miktarı ise yerinde saymıştı. Yeni vagonlar yeni lokomo- tifler almak lâzımdı. Ama bunun için gerekli dövizi bulmak bir türlü 'müm- kün olmuyordu. Su Krupp ta, doğru- su hiç cömert çıkmamıştı. Bir ara ufukta başka bir ümit gemi si belirmişt Ço önceden 'sipariş e- dilen lokomo iflerin — bir ısmının nihayet Baltimor umanından gemile- re yüklendiği ogrenılmıştı Yapılan anlaşma — gereğince, lokomotiflerin taksitleri muayyen zamanlarda öde necekti. Fakat mutad üzere taksitler vadesinde — verilmeyince — dizel loko- motifleri gemilerde usun müddet ha- rekete hazır bekledi. İhtiyatlı şirket peşin doları görmeyince lokomotifleri Türkiyeye sevk — etmiyordu. Halimiz buydu. Yeni vagonlar, lokomotifler de gel— se. Demiryolları idaresinin lâzım gelen işlerin sonu gene alına- mıyacaktı. Vagon ve lokomotif der- dinin yanı başında, daha önemli baş- ka bir mevzu olduğu gıbı duruyordu. Hatların yenilenmesi, rayların muay yen süreler İçinde degıştırılmesı lâ- mdı. Hemen her sene 200 kilometre- lık bir demiryolu parçasını yenilemek icabediyordu. Çünkü, demirin de ken- yapması disine has yaşama — şartları vardı, muayyen bir devre sonunda eski- yor, kırılıyor, kazaların çogalmasma yol açıyordu. Her sene iki yüz kilo- metre. Bu, hakikaten yapılması güç bir iş idi. Bir kilometrelik demiryolu- nun bir milyon liranın üzerinde bir meblağa malolduğu hatırlanırsa, güç- luk ortaya çıkardı Fakat bunu yap- mdi. Eski günlerde de- olu d resı meseleyi bu yönden alakayla takip ediyordu. Bugün i Muş-Genç hattından başka hiç bir yere yeni ray döşendiği ha- beri duyulmamıştı Hem de yeni ikti- darın bılınen propaganda meharetine rağme Yeni bır ulaştırmacı u haftanın ortasında .dertleri bu olan Demiryolları idaresinin bağlı bulunduğu Ulaştırma Bakanlığının makam 'odasında İse orta boylu, fa- kat sağlam yapılı; açık başlı bir a- dam oturuyordu. Makamın galiba bir hususiyeti vardı: Makamı işgal eden- AKİS, 12 NİSAN 1958 lere ulaştırmacılık dersi veriyordu. Zira Fevzi Uçaner de, seleflerinin kısmı azamı gibi ulaştırmacı değildi, Ulaştırmacılık stajım Ulaştırma Ba- kanıyken yapacaktı. Ulaştırma Bakanlığına bağlı dört dev vardı. Emekli hava generali U- aner, bu devlerden sadece — Hava yollarının dılını anlıyordu. Ama 25 Kasım 1 ünü Menderes V. kabi- nesi ilân edıldıgınde Ulaştırma Ba- kanlığına getirildiğini — öğrenince ya- pılması gereken — şeyi - yaptı: lşlerı öğrenmeye gayret etmek.. Derhal sı yahatlere çıktı. Kayseriye gitti. Sıvas Cer atelyesini, vagon tamir fabrika- larım tetkik etti. seyahatler esnasın- da imkân nisbetinde malümat edindi. Fakat gördükleri ve Umum Müdürle- rinden aldığı bılgıyıe ışlerı yeni baş- tan tanzim mkân yoktu. Zira dört büyük dev dort büyük me- seleydi ve dördü de ayrı bır ihtisas YURTTA OLUP BİTENLER ner çıkmıştı. Dogrusu İstenilirse U- laştırma Bakanlığı kendisi için bir sürpriz sayılmıştı. Milli Savunma Bar kanlığını gene anlayabilirdi — ama-.. Mamafih Uçaner bir askerdi ve va | şife Vazıfeydı D bir çiz ktidarın bu yeni Ulaştırma Ba- kanının hayatı düz bir çizgi ka- dar sade idi. 1900 senasında canda doğmuştu. Normal t ğına gelince — Erzin canda gitmişti. Liseyi bıtırdıgı sırada harp başlamıştı. Bunu zeri Kafkas cephesine sevkedılmış ve orada dö- vüşmüştü. İstiklâlâ Harbine bir süva- ri subayı olarak iştirak etmıştı İs- tiklâl Harbi bittiği zaman üzbaşı- lığa yukselmıştı 1923 senesınde bü- tün dünyada bir hareket başlamış- tı. Havacılık üzerine her mille lışıyor, du. Memleketimizde de çapı küçük de İstanbıllun meşhur elektrikli treni Arada sırada aksamadan işi idi. Seyahatlerden şu niyetle dön- dü: Daha iyi şeyler yapmak için ça- lışmak. Fevzi Uçanere bundan bir sene önce, bir gün Bakan olup olmıyacağı sorulsa idi, akkak ki güle rek "hayır, aklımdan bile geçmiyor" diye cevap verirdi. Fakat Hava Kuvvetle- ri Kumandam iken dikkati çekmişti. Ciddi bir general, işinin ehli bir insan olarak tanınıyordu İktidar partisi bir Ulaştırma Bakanı olarak gormuyordu ama, kendisine bağlılı- ğı olduğunu muşahede ediyordu. Bu yüzden de onu zıyadesıyle seviyor- du. Bilhassa Başbakan Adnan Men- deres, kendisi ile" her temas edişin- de"emin”"bir insanın- yakınında oldu- gunu hissediyordu. Nitekim seçimle- rin arifesinde aday arayan D. ey- zi Uçaner in şahsında D. P. adaylıgı— nı kabul'eden yuksek tbelı üç su baydan birini bulm üç suba- yın içinde en talıhlısı de gene Uça- işlediği de rivayet ediliyor olsa bir hava sınıfı kuruluyordu. Bu sınıfa girmek istiyenlerin arasında süvari yüzbaşısı Fevzi be var- di. Havacılığı öğrenmesi, uçucu ola- bilmesi için devlet kendisini Fran- saya gönderdi. Hava tahsilini Frah- şada yaptı. Daha sonra, kurmay sı- nıfına geçti. Kısa zamanda bilgisi ve asker karakteri ile orduda tanındı, sevildi Fevzi Uçaner, 1942 senesinde ha- va tuğgenerali olarak - komutanlar safına geçti. Terfi kademelerim hiç bir sure kaybetmeden katetti. 1953 senesinde Hava Kuvvetleri” Kuman- danlığına geirildiği zaman korgeneral olmuştu. Dört seneye yakın bir müd- det, Hava Kuvvetleri Kumandanı o- larak kaldı. Bu müddet zarfında ordu kendisinden çok faydalandı. Hemen, her modern anlayış, Uçanerin taşki- lâtcı ve asker görüşü ile derhal be nimsenebiliyordu. Hava kuvvetleri nin bugunku hale getirilmesinde- 13