YURTTA OLUP BİTENLER Millet İllâllah partizanlıktan B u haftanın başında Pazartesi gü- nü, öğleden — sonra Ankarada Esenboğa Hava Meydanında bulu- nanların gözleri Ankara milletvekil- lerini boşuna aradı. Yoklardı. Hal- buki İtalya Cumhurbaşkanı geliyor- du Ankara milletvekilleri proto- kole dahildiler. Ama bu sefer çıkarıl- mışlardı. Zira seçimleri Ankarada C.H.P. kazanmıştı ve karşılama me- rasiminde kendilerine yer verilme- mek suretile, sözüm ona intikam a- İmıyordu. İntikam! O gece ve onu takip eden iki gün içinde İktidar büyükleri tarafından verilen ziyafet ve suvarelerde -devle- tin parasıyla. Muhalefet temsilcileri, muhalif basın mensupları gene aran- memleketin Iktıdarına bir güzel ders vermekte olduğuydu. Buna ragmen bır çok basın men- subu, hatta Muhalefet temsilcisi bir yabancı devlet başkanıyla bir yaban- cı elçilikte karşılaşmanın hüznünü duymamak için davete icabet etmek zevkinden kendini mahrum etti. Ha- kikaten, mısafır Cumhurbaşkanıyla elen -muvafıkı muhalifi- — İtalyan gazetecileri arasında hiç bir tefrik yapılmadığı halde, bizim muhalif ba- sın temsilcileri sanki vatan hainiy- mişler gibi bizim İktidarımız tara- fından titizlikle ayrı tutulmuştu. Bu hafta içinde millet bu man- zaraya esefle bakıyordu. D. P. 1954 ile 1957 arasında seçmen reyini böyle hareketleri yüzünden — kaybetmişti. Demek ki halâ ders alınmamıştı. Ankara miletvekilleri — protokoldaki C. H.P. li oldukları halde yerlerini. İtalyan Cumhurbaşkanının davetiyesi Muhalifler sadece onu aldı dı. Ama gene boşuna arandı. Çağırıl- mamışlardı. Muhalefet ve muhalif basın temsilcileri cezalandırılıyorlar- eza! l Buna mukabil İtalya Cumhurbaş- kanı tarafından Salı gecesi tertiple- -en suvarede Muhalefet temsilcileri ve muhalif basın mensupları Ekse- lans Gronchi'nin davetlileriydi. Ital— ya demokratik —usullere sahip memleketti ve böyle bir memleketın devlet başkanı elbette ki o usullere göre hareket edecekti. Romada, dev- letin parasıyla — verdiği zıyafetlere Muhalefet temsilcilerini ve — muhalif basın mensuplarını nasıl çağırıyor, bunu vazife biliyorsa burada da aynı şeyi yapması tabiiydi. Ama yabancı Cumhurbaşkanının bilmediği, — ihti- malki, böylece, davetlisi bulunduğu muhafaza etselerdi, insaf edilsin, İk- tidar kazanır mıydı, kayıp mı eder- di? Devlet parasıyla verilen ziyafet- lerin davetlileri şahsi hislere, kız- ginlik veya sempatilere göre değıl de, bir usul ve erkân dairesinde, devlet protokolünün ciddiyet Ve tarafsızlı- ğıyla seçilseydi iyi mi olurdu, fena 1? Ankara — milletvekilleri — İtalya Cumhurbaşkanına ancak İtalya Bü- yük elçiliğinde takdim edilirlerse öl- mezler. Muhalefet temsilcileriyle mu- halif basın mensupları da İktıdaı' bü- yüklerinin devlet kasasından tertip- ledikleri resmi kabullere çağırılma- dık diye intihara teşebbüs etmezler. Bundan dolayı davet edilmeyenlerin itibarlarına, şereflerine de halel gel- mez. Ama ne olur? Bu suretle İkti- dar ne kadar basit ölçülerle hareket ettiğinin, sinirlerine ne derece mağ- lüp olduğunun, tahammulsuzlugunun ve partizanlığın bir yeni —örneğini milletin sözleri önüne serer. O millet ki, reyiyle siyasi partilerin kaderini tâyin etmektedir ve son seçimlerde nasıl şuurlu olduğunun en mükem- mel delilini D yi İktidarda bir ekallıyet haline getirmekle — göster- miştir. İktidar Gelmeyen Hızır B u haftanın başında Ankarada bazı garip hadiseler cereyan etti. Bir akşam, İstanbulda çıkan büyük ga- zetelerden birinin muhabiri bürosuna mühim bir haberle geldi. Haber ken- disine İktidar çevreleri tarafından verilmişti. Bildirildiğine göre, mutedil tanınan dört C. H. P. milletvekili İk- tidara bir müracaatta bulunarak ger- gin havanın düzeltilmesini istemişler- di. İktidar gazeteleri ve radyo vası- tasıyla Muhalefete yapılan hücumlar derhal durdurulmalıydı; seçim hâdi- seleri iyi niyetle ele alınmalıydı; ayda bir dış politika mevzuunda müşterek toplantı yapılmalıydı. İktidar çevrele- ri bu müracaatın sahipleri — olarak Faık Ahmet Barutçu, İsmail Rüştü Aksal, Nüvit Yetkinden bahsetmiş- lerdi. Eger İktidar bunları yerine ge- tirirse, Muhalefet yumuşayacaktı. abeı'ı gazeteciye verenler un neşrini ısrarla istemişler ve hattâ ta- lep karşısında İktidarın tutumunu da açıklamışlardı. İktidarın — şikâyeti, Munhalefetin, Cumhurbaşkanını tebrık etmemiş olmasıydı. Her hangi müzakereden evvel bu vecibenin ye- rine getirilmesi şarttı. İktidar — da gergin havadan şikâyetçiydi. uha- tebrik eder lefet, Cumhurbaşkanını etmez her şey hallolacaktı. Haber bahis mevzuu İstanbul gazetesinin birinci sayfasında neşredildi. Gerçi muhabir, bir ihtiyat tedbiri olarak İ- simlerden bahsetmemişti ama, doğ- rusu istenilirse gazeteyi görenler a- rasında bu işe en çok Faik Ahmet Barutçu, İsmail Rüştü Aksal ve Nü- vit Yetkin şaştılar. Zira değil böyle bir müracaatta bulunmak, kandile- rine atfedilen fikirleri kafalarından dahi geçilmemişlerdi. Fakat haber, hattâ şekil de değiştirerek ve C.H Meclis Grubuna dörtlü bir takrir ve- rildiği haline getırılerek bu haftanın içinde Ankaranın siyasi çevrelerinde dolaştırıldı. eri duyanlar küçük bir tahkikat yapınca, altında daima İktidar çevrelerini buluyorlardı. , İşte bu sıradadır ki bir gece, geç vakit, Faik Ahmet Barutçunun tele- fonu çaldı. H. aşkan Vekili şıddetlı bir Asya Grı'bı geçi- riyordu ve yatagındaydı. Telefona refikası cevap verdi, eşinin hasta ol- duğunu bildirdi. Karşısındaki — ısrar etti. Kendisi gazeteciydi, çok mühim bir haber vardı. Faik Ahmet Barut- AKİS, 16 KASIM 1957